DOKTOR DÖVMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

DOKTOR DÖVMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

TACETTİN KEPENEK Yazdı...

DOKTOR DÖVMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ...

14 Mayıs 2023 seçim sonuçları, rasyonel ve analitik düşünen, soran sorgulayan bir insanın beyin nöronlarına kısa devre yaptıracak cinsten... Batmak üzere olan bir ekonomiye, kokmaya yüz tutmuş devlet bürokrasisi ve işleyişine, adalete olan güvenin kaybolmasına, iyiden iyiye bozulmuş gelir dağılımına rağmen birileri hala iktidar olabiliyorsa, bunu demokrasi diyerek geçiştiremeyiz...

Demokrasi adı altında, şeklen sandığa gidiyoruz ama...

1. Seçimlerde hiçbir şey olmasa da mutlaka bir şeyler olabiliyor...

2. Şuur altına salınan korkularla, gerçeklerin görünmesi engellenebiliyor...

3. Sayısal üstünlüğü ele geçiren, Türkiye’ye özgü yeni sınıfsal oluşumlar ülkenin kaderini belirleyebiliyor...

İktidar, seçimi kazanmak için her zaman olduğu gibi din ve milliyetçilik unsurları dâhil her şeyi kullandı. Camilerde miting yapıldı, Ayasofya’da milli duygulara oynandı, bir yandan dağda yetmiş yedi terörist kaldı denilirken, diğer yandan HDP-PKK öne sürülerek beka korkusu yaratıldı... Beka korkusu yaratabilmek için yıllardan beri mecliste birlikte gülüp oynadıkları HDP bir anda yasadışı ilan edildi. Kandilde ki terörist elebaşları seçim önünde video çekti. Montajlı videolar ile teröristlerin Kılıçdaroğlu’na destek açıklamaları yayınlandı...

Eski Mit mensubu, rahmetli Mahir Kaynak “bir eylemin failini bulmak istiyorsanız, kimin işine yarıyor diye bakın” derdi... Hakikaten, terörist elebaşlarının videolu destek mesajları kimin işine yaradı?

Millet ittifakının, terör işbirlikçisi olduğu yalanını pompalayanların stratejisi, seçim sonuçları itibariyle şimdilik tuttu denilebilir... İlk etapta, kirli siyaset ve kirli propaganda kazandı... Millet şuur altında adeta uyutuldu, gerçeklerin konuşulması ve görünmesi engellendi..

Yetmedi, Sayın Erdoğan, Sivas’ta yaptığı konuşmada “Kılıçdaroğlu emri Kandilden, biz ise Allah’tan ve milletten alıyoruz” dedi...

Bu kadar basit bir karalama kampanyası ile halk yığınları maalesef inandırıldı. Bunlara inanmayan halkın diğer kısmı ise dolaylı olarak hain pozisyonuna düşürüldü. Bu strateji ile ülkede yaşanan yoksulluğun, yasakların ve yolsuzlukların, bir süreliğine de olsa unutturulması gerekiyordu ve unutturuldu... 

Hatta Sayın Erdoğan “liderinizi patatese, soğana kurban etmeyin” dedi ve şimdilik kurban edilmedi...

Bu meselelerin, artık rasyonel ve analitik düşünce ile analiz edilemeyeceği ortada... Halkın sosyolojik ve psikolojik yapısına bakmamız gerekiyor...

Türkiye, sosyolojik anlamda, kendine özgü sınıfsal bir ayrışma içinde... Bizde ki ayrışmanın temelinde, dünyada olduğu gibi işçi sınıfı, aristokrat sınıfı vb. bilinen sınıfsal yapılar yok. Karşımızda yetersiz eğitim almış, kentlileşememiş, köy-kent arasında ikili bir yaşam sürdüren, kendine göre DİNCİ-MİLLİYETÇİ-MENFAATÇİ bir sınıfsal yapı ile karşı karşıyayız... Uzun yılların sonunda ortaya çıkan bu sınıfsal yapı, ellerine geçirdikleri siyasi güç ile devleti ele geçirdiklerinin farkına varmış olacaklar ki, “kazanımlarımızı kaybetmeyelim” güdüsüyle ve ne pahasına olursa olsun gücü elden bırakmak istemiyorlar...

Bunlar kendi gibi olmayanları, hain ilan etmeleri gerekiyorsa utanmadan hain ilan edebiliyor, kâfir ilan etmeleri gerekiyorsa dini, imanı bir kenara koyup rahatça bunu yapabiliyorlar. Toplumsal statü ve bireysel zafiyetlerini örtbas eden, paranın ve gücün tadını aldılar bir kere...

Ancak şu gerçekleri de, zamanı gelince hatırlansın diye kayda geçirmek isterim... Belki de, böylesi daha hayırlı olacak...

Bundan sonra, özellikle emekliler, sosyal yardımlarla geçinenler, işsizler, asgari ücretle çalışanlar, evlere temizliğe gidenler, köy ile kent arasında ikili yaşam sürüp, köyde sosyal yardım ve destek alıp milyonluk traktörünü kapının önüne, inekleri ahıra bağlayanlar, kışlık erzakını köyde hazırlayıp, kışın şehre geldiklerinde emekli maaşlarını harçlık yapanlar; artık geçinemiyoruz, hayat pahalı, işsiz kaldık, iş bulamıyoruz veya zamların altında eziliyoruz diyemeyecekler... 

Halk ekmeğin önünde ekmek kuyruğuna, et süt kurumunun önünde et kuyruğuna, marketlerde yağ kuyruğuna, akşam pazarlarında çıkma sebze meyve toplamaya, utanmadan devam edecekler ama seslerini çıkaramayacaklar... TOGG hayalleri kurarken, kapılarının önünde duran beyaz şahin arabalara, benzin alamadıkları için binemeyecekler.

Allah bizi affetsin, elimiz kırılaydı da oy vermeseydik, diyemeyecekler...

Belki de en önemlisi, dövecek doktor bulamayacakları için artık, doktor dövmenin dayanılmaz hafifliğini yaşayamayacaklar...

Tacettin KEPENEK