Şehzadebaşı'ında Gün Doğmadan Bir Şair

Şehzadebaşı

...

Şehzadebaşı’nda gün doğmadan bir şair…

 Hüseyin Akın

Büyük şair ve mütefekkir Sezai Karakoç göklerden gelen karara teslim olarak dünya yolculuğunu tamamlayıp Rabbine kavuştu. Dokunaklı bir sessizliği vardı. Sanki hakikatin cevheri konuştuklarından ziyade sustuklarında gizliydi. Onunla ruberu bir araya gelme nasibini yakalayanlar bana hak vereceklerdir ki onun kadar sükûtuyla bir manayı imleyen başka birine hiç rastlamadım. Anadolu’nun değişik vilayetlerinden üstadı ziyarete gelip tek kelime konuşmadan ayrılanların nasıl sohbet ve muhabbet doygunluğu ile oradan ayrıldıklarını bilenler bilir.

Sezai Karakoç’u sade vatandaş kişiliği ile çoğunlukla kaldırımda tek başına yürürken görürdüm. Ona rastlayanların çoğu da benim gibi onu ya bakkaldan bir şeyler alırken ya da saçak altlarından sessizce evine yürürken görenlerdir. Dışarıda hiçbir mevzunun muhatabı olmadığı gibi hiçbir görüntünün de malzemesi değildi. Sahici şair kimliği ile Kur’anî anlamda şair duruşunun somut örneği olmuştur hep. Ortaya koyduğu şahsiyeti ile İslam’ın yaşanabilirliğinin pratiğe yönelik imkânını göstermiştir. Sezai Karakoç ile aynı dünyada ve aynı çağda yaşamak bile birçoğumuz için ümide yönelik bir güzellik sayılsa yeridir. Lafazanlığın pirim yaptığı bir dünyada konuştuğu her şeyi öz nefsinde yaşamayı mesuliyet addetmiş bir insanın tek başına varlığı bile bunalmış ruhları serinletmeye yetiyor.

Üstat Sezai Karakoç modern hayatın çalkantısı içerisinde doğal sınırlarını kaybetmiş bir millete neyi kaybettiğini hatırlatan adamdır. “Balkon” şiiriyle bu uyarıyı sehl-i mümteni kıvamında yapar. Medeniyet unsurlarını nasıl bir kültürel aşınma ile kaybettiğimizi hatırlatır. Daha önce gördüğümüz rüyalarla yüzleştirmeye çalışır. Yunus ve Mevlâna nefesiyle yola çıkar, Mehmet Akif ile hali pür melali süzer, Necip Fazıl Kısakürek ile kavgaya müdahil olur. Şiirin de şairin de gerçek tanımını ondan öğreniriz. Ona göre şair bir toplum önderidir. Sadece şiiriyle sınırlı bir dünyanın insanı değildir şair, aynı zamanda söz sahibidir, çağının tanığıdır. Toplumun şaire bakış açısını yadırgar. Zira toplum şairi sadece şiir yazıp kenarda duran biri olarak sınırlamıştır.

Üstada göre şiiri toplumdan uzaklaştırdığınızda onun yerini ya reklâm alacaktır ya da medya. Bugün olan da budur. Modern çağdaş insanın şiiri reklâm ve medya uzantısıdır. Modern ve yenilikçi şairdir Sezai Karakoç. II. Yeni’ye sığmayacak denli köklü bir yeniliğe sahiptir. O bunu, “Yeni olmak eskinin sırrını bulmaktır. Yenilik biçimde değil ruhta olmalıdır” cümleleriyle açıklar. Elbette gelenek ıskalanacak bir şey değildir. Kelimeler ülkesine girmenin bir usulü erkânı vardır ki bu usul erkân “atalara uymak”tır. Şair kelimeler ülkesinin bilgesidir ve bu ülkeye gülle girer. “Gül” nebevi anlayış ve yaşayışın sembolüdür.

Sadece şiir değil şair de ümit ve ölümsüzlüktür. Sezai Karakoç’un ölümü “diriliş” ruhu mucibince gerçek bir doğuştur. Bir kez daha şu satırlara kulak verelim: “Şiir ve şair ölmeyecektir. Çünkü: insan ölmeyecektir. Çünkü: hakikat ölmeyecektir” diyen şaire göre, “Şiir, hakikatin, yüzülebilecek bir derisi değil; çıkarıldığında, insan hakikatinin hayattan yoksun kalacağı kalbidir. Şiir, hakikatin, doğa ve tarih içinde atan nabzı, çarpan yüreğidir.”

Türkiye’de başka gölgesi olmayan bir büyük şair herkesin birbirinden yüzünü maskelerle saklamak zorunda kaldığı şu pandemi günlerinde geriye modern bir derviş duruşu ve vakur bir yüz bırakarak aramızdan ayrıldı. “Şiirin yazanı yoktur / vardır yalnız okuyanı” diyordu. Şu dizleri de onun için ona yazılmış sayalım:

“İncedir billurdandır yoktur gölgesi Türkiye’de

Bir meçhul Meryem mermerden değil ama kutlu

Gözlerine baksanız erirsiniz kar gibi

Elinizi sallasanız rüzgârından sallanır

Bir geyik olur sizi arar melul ve bakir

Görür gibi uyur konuşur gibi susar güler ağlar gibi”

Ruhu şad, mekânı cennet olsun! Milletimizin ve tüm İslam dünyasının başı sağ olsun.

HÜSEYİN AKIN/MİLLİ GAZETE



Anahtar Kelimeler: Şehzadebaşı' Doğmadan