Hacı Malik El-Şahbaz’ın Trajedisi!..

Hacı Malik El-Şahbaz’ın Trajedisi!..

Olcayto ŞAHİN Yazdı...

New York City şehrinin Harlem semtinde bir ev… Gün gibi parlayan yüzüyle eski bir tabutun içinde boylu boyunca uzanmış yatan cansız bir beden. 1965 yılında  yaptığı bir konuşma sırasında tam on altı el ateş edilerek şehit edilen siyah özgürlük hareketi lideri Malcolm X’in naaşı.

            “39 yıl” gibi kısacık hayatına büyük mücadeleler sığdıran Afro-Amerikan Müslüman hareketinin “militan” ve “karizmatik” lideri Malcolm X (1964 yılında “Hacı” olduktan sonra aldığı adıyla “Hacı Malik el Şahbaz”), 1965 yılında Manhattan’da bir salonda konuşma yaparken üç kişi tarafından düzenlenen bir suikastla şehid edilir. Suikastın kimler tarafından düzenlendiği konusu, bugün bile esrarını korumaktadır. Fakat, Malcolm X suikastını gerçekleştiren  Elijah Muhammed önderliğindeki “İslam Milleti” mensubu üç kişiden biri, 1979 yılında basına; “İslam Milleti organizasyonuna sızan üst düzeyde bir FBI ajanının Malcolm X’in suikasti komplosunda yer aldığı” bilgisini vermişti!!!!! (Mark Zepezauer, CIA’nın Büyük Operasyonları, İstanbul, Kaynak Yayınları, 1996, s.54) 

           Anti-Emperyalist “üçüncü dünyacı” liderlerle “sıkı-fıkı” ilişkiler geliştirmesi, Kuzey Amerika’da “bağımsız bir zenci devleti kurma projesi”, 1964 Nisan ayında “Hacı” olmasının ardından “tüm Müslümanlar kardeştir” ana düşüncesine dayalı gerçek İslami anlayışını keşfetmesi, ABD egemen çevrelerini çok endişelendirmişti doğal olarak.

            Kısacık ömrünün son bir-iki yılında ünlü yazar Alex Haley ile birlikte “otobiyografisini” kaleme alırken şunları söylüyordu:

            “Bu kitabı tamamlanmış haliyle okuyacak kadar uzun yaşayacağımı sanmıyorum. Her sabah uyandığımda, yine ödünç alınmış bir gün yaşayacağım diye düşünüyorum. Her günümü, çoktan ölmüş biri gibi yaşıyorum…” 

            Henüz dört yaşındayken evleri “ABD ırkçı örgütü Ku Klux Klan” çeteleri tarafından yakılan, beyazlar tarafından öldürülesiye dövüldükten sonra arabalar tarafından çiğnensin diye yol ortasına bırakılan çok sevdiği babasının ölümüne şahit olan, yaşadığı trajediler yüzünden akıl hastanesine düşen ve burada vefat eden annesinin acısını iliklerinde hisseden, çocukluğunun ve gençliğinin büyük bir kısmını sokaklarda serserilik yaparak ve başıboş bir şekilde geçiren, Kızıl Haç’ın boş yara bandı kutularına sakladığı esrar paketlerini satarak geçimini sağlayan, hırsızlık çetesi kurup işyerlerini soyan; demiryolları işçisi, bar fedaisi, ayakkabı boyacısı, esrar satıcısı, piyango biletçisi gibi sıfatlarla Harlem’in tüm bataklıklarına girip çıkan, suç işlemeyi sıradan bir iş haline getiren Harlem’li bir genç olarak işlediği bu suçlar onu hapishaneye düşürecek, yaşadığı bu yedi yıllık hapishane hayatı sırasında da İslam’la (bilinen ve kabul gören İslami anlayıştan çok farklı olsa da) tanışacaktır….

            Hapishaneden çıktıktan sonra bu kez Harlem’e değil, Detroit’e gidecektir, Elijah Muhammed önderliğindeki “National of Islam’a (İslam Milleti)” katılmaya. Gerçek İslam düşüncesi ancak Nisan 1964’de gittiği hac sırasında kafasında netleşebilmiştir. Lakin bu kez de acıklı şarkısı yarım kalır….

            1946-1952 yılları arasında hapiste yatarken kendi kendini yetiştirir. Hapishane kütüphanesindeki kitapların büyük bir kısmını büyük bir iştahla okur. Nitekim sonraları esprili bir şekilde hapishane hayatı hakkında şunları söyleyecektir; “Bir insanın düşünmeye ihtiyacı varsa, gidebileceği en iyi yer, bana sorulursa, üniversiteden sonra hapishanedir. Üniversiteyi Harlem sokaklarında tamamladım, doktora tezini de hapishanede hazırladım”

            Malcolm X, hapishanede yatarken, Elijah Muhammed önderliğindeki “İslam Milleti” hareketi mensubu kişilerle tanışır. Tanıştığı bu kişiler vasıtasıyla, İslam’la tanışma şansı bulur.1952 Yılında hapishaneden çıktıktan sonra, Elijah Muhammed’in yanına gider.     

            O sıralarda liderliğini Elijah Muhammed’in yaptığı “İslam Milleti (İngilizce: Nation of Islam)” hareketi, Wallace D. Fard tarafından Detroit'te kurulur. 1923'te buraya göç eden Elijah Muhammed, 1930’larda Fard'ın yardımcısı olur. 1934'te Fard'ın ortadan kaybolması üzerine hareketin başına Elijah geçer. Cemaat içinde çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle buradan göç eden Elijah Muhammed, Şikago'da ikinci bir cemaat kurar. Ama, II. Dünya Savaşı sırasında yandaşlarına askere yazılmama çağrısında bulununca,  askerlik yasasını çiğnemekle suçlanarak hapse atılır ve cemaati başıboş kalır. Savaş sonrasında serbest bırakıldıktan sonra, ağır ama sürekli bir çalışmayla “İslam Ümmeti” hareketini örgütler.

            Örgütün programı, “siyah Amerikalıların ayrı bir ulus ve siyahların Allah'ın seçkin kulları olduğu” iddialarına dayanıyordu. Elijah Muhammed, özellikle “mavi gözlü şeytanlar” biçiminde adlandırdığı beyazlara karşı parlak söylevleriyle ünlenir. Ama sonraki yıllarda beyazlara karşı tutumunu yumuşatır ve ırklar arasındaki çatışmadan çok siyahların kendi aralarındaki yardımlaşmaları  üzerinde durmaya başlar. 

            Hapisten çıktıktan sonra yaptığı ilk şeylerden birisi de “Little (küçük)” olan soyadını, Afrikalı bilinmeyen atalarına atıfla “X” olarak değiştirmesidir. Hatiplik yeteneği, liderlik karizması, bilgisi, çalışkanlığıyla kısa zamanda hareketin Elijah Muhammed’den sonraki “ikinci adamı” konumuna yükselir. Toplantılarda yaptığı konuşmalarla pek çok kişiyi bu harekete kazandırır. Fakat, Malcolm X’in bu hareket içerisindeki bu çok hızlı yükselişi, hareket mensupları arasında kıskançlıklara sebep olur aynı zamanda.

            Önceleri çok saygı ve sevgi duyduğu hareketin önderi Elijah Muhammed’le ilişkileri, “Elijah Muhammed’le genç sekreterleri arasında ortaya çıkan dedikodular” yüzünden bozulur. Malcolm X’in, ABD başkanı John F. Kennedy’in 1963 yılında Dallas’ta düzenlenen bir suikastle öldürülmesi sonrasında gazetecilere yaptığı; “Bu tavukların tünemek için yuvaya dönmesidir. Tavukların tünemek için yuvaya dönmeleri, yaşlı bir çiftçi çocuğu olarak beni hep memnun etmiştir” şeklindeki açıklamaları, lideriyle arasında zaten gergin olan irtibatın tamamen kopmasına sebep olmuştur. 

            1964 yılının Nisan ayında Hacc’a gider. Hac ziyaretini yapan bütün Müslümanların, hangi ırktan, sosyal kesimden, etnik kökenden olursa olsun, iki parçadan oluşan, dikişsiz, beyaz örtü ile örtünerek  “eşitlenmesi” (ihram) onu çok etkiler. ABD’ye bambaşka bir insan olarak döner. Bundan önce Zenci ırkçısı bir insanken, şimdi teninin rengi ne olursa olsun bütün insanları kucaklayan bir insan haline dönüşür. “Afro-Amerikan Birliği” hareketini oluşturur. Adını İslami çağrışımlar yapan “Hacı Malik el Şahbaz” olarak değiştirir. Fakat, yeni çalışmalar yapmasına, bu dönüşümden çok rahatsız olan belirli çevreler tarafından organize edilen ve 21 Şubat 1965 yılında Manhattan’da bir salonda konuşma yaparken düzenlenen bir suikastle son verilir….

            Yaptığı bir konuşmada şunları söylüyordu: 

            "Ben bir Amerikalı değilim. Ben Amerikanizm’e kurban edilmiş yirmi iki milyon kara insandan biriyim. Bir maskeli sahtekârlık olmaktan öte hiçbir anlam taşımayan demokrasiye kurban edilmiş 22 milyon kara insandan biri. Bundandır ki burada durup size hitap eden bir Amerikalı, yahut bir vatansever, yahut bayrağa selâm duran biri, yahut bayrak dalgalandıran biri değildir; hayır, ben bunlardan hiçbiri değilim. Ben konuşuyorsam, bu Amerikan sisteminin bir kurbanı olarak konuşuyorum. Ve ben Amerika'yı ona kurban edilmiş birinin gözüyle görüyorum. Hiçbir Amerikan rüyası gördüğüm yok; ben bir Amerikan kâbusu görüyorum"!!!!!!!



Anahtar Kelimeler: Malik -Şahbaz’ Trajedisi!..