Bu Ülkeyi Futbol mu Kurtaracak?

  Bu Ülkeyi Futbol mu Kurtaracak?

Olcayto ŞAHİN Yazdı...

         Bu Ülkeyi Futbol mu Kurtaracak? Bilgi ve Bilim mi?

 

“Bilkent Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada Türkiye’de kitabın tarihi rakamlarla ortaya konuldu. 1934 yılından itibaren yayımlanan istatistiki kitap sayısı bakımından Türkiye, Batılı ülkelerin hatta Venezüela, Kolombiya gibi ülkelerin bile gerisinde kalıyor.!!!!!!!

Türkiye’de 66 yılda 320 bin 290 kitap yayımlandı. Nüfusa oranlandığında basılan kitap miktarı, 1934 yılının bile altında kalıyor.” 

Türkiye'de yüksek öğrenim görenlerin oranı 1965'e göre 14 kat arttı. Ama Yüksek Öğrenim mezunlarının kitap okuma oranı 1965'in de altında kaldı. 

 Toplam nüfusu sadece 7 milyon olan Azerbaycan'da kitaplar ortalama 100.000 tirajla basılırken, Türkiye'de bu rakam 2000 - 3000 civarında kalmaktadır. 

 Gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen yıllık kitap alımı, ortalama 100 ABD doları, Türkiye'de ise bu rakam 10 ABD dolarının altındadır. 

Türkiye'de her 100 kişiden sadece 4,5 kişi kitap okuyor. 

 Japonya'da yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılıyor. Türkiye'de sadece 23 milyon. 

 Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu'nda, kitap okuma oranında Türkiye, Malezya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında 86. sırada. 

 Japonya'da kişi başına düşen kitap sayısı yılda 25, Fransa'da 7. Türkiye'de ise yılda 12 bin 89 kişiye 1 kitap düşüyor.

            “On iki yıl eğitim aldık. Ama tek kelime İngilizce cümle kuramıyoruz” eleştirisi ve yargısı halkımız arasında çok sıklıkla dile getirilmektedir. Öğretmenlik yıllarımda, Ortaokullarda okuyan öğrencilerin çok büyük bir çoğunluğunun “29 Ekim, 10 Kasım, 4 Eylül  ve 23 Nisan” gibi çok önemli  günlerde bile hangi tarihsel olayların vuku bulduğu konusunda hiçbir fikirlerinin olmadığını büyük bir şaşkınlıkla tespit etmiştim öğrencilerle yaptığım sohbetler sırasında. Bunun yanında, öğrencilerin futbol (ve örneğin Messi’ye ilişkin soruları) büyük bir hızla ve doğrulukla cevapladıklarını” büyük bir hayal kırıklığı ve moral bozukluğu içerisinde tespit etmiştim.

            İnanılması çok zor olacak ama, İlimizdeki bir ortaokulda görev yapan bir müdür arkadaşım, öğrencilere “4 Eylül günü Cumhuriyet tarihinde hangi olayın vuku bulduğunu” öğrencilerine  rastgele sorduğunu, fakat  birkaç  öğrencinin dışında bu sorunun cevabını alamadığını” büyük bir hayal kırıklığı içerisinde anlatmıştı. 

            Şüphesiz ki, bütün bu öğrencilerimizin içerisinde bulunduğu bu feci durum “eğitim sistemimizin kötü durumda olmasıyla!!!!!” açıklanamaz. Gerçekten de Ortaokul ve lisedeki öğrencilerimizin çok büyük bir kısmının, dünyamız ve çevremiz hakkında bilinmesi gereken genel kültür  konuları konusunda hemen hemen hiçbir bilgilerinin olmadığını çevremizden kolaylıkla müşahede edebiliriz. Fakat işin en şaşırtıcı tarafı ise, çocuklarımızın “Facebook, son model telefon markalarının özellikleri, futbol vs.” konularında “cin gibi zeki” ve olağanüstü bilgili olmaları.!!!

Gerçekten de kültürel ve bilimsel konulara çok uzak durduğumuz ve hiç ilgilenmediğimiz çok aşikardır. Maalesef toplum olarak bütün ilgimizi ve dikkatimizi “futbol” üzerine yoğunlaştırdığımız açıktır. Televizyonlarda günün 24 saati aralıksız gösterilen futbol programlarını nefesimizi tutarak “pürdikkat” izliyoruz ve yorumcular tarafından gerçekleştirilen “abuk subuk ve saçma sapan” muhabbet konularını kelimesi kelimesine ezberliyoruz. Fakat aynı dikkati ve özeni bilimsel ve kültürel konulara gösterdiğimiz söylenemez. Toplum olarak kültürel konularda “inanılmaz derecede”  geri kaldığımızı, internette yayımlanan sokak röportajlarından seçtiğimiz bazı cevaplar bizlere çok açık bir şekilde (ve çoğunlukla traji komik bir şekilde) gösteriyordu:

Soru: “Osmanlı’nın ilk başkenti neresiydi ?”

Verilen cevaplardan bazıları:

Trabzon

Bağdat

Kahire

Anadolu

Bir bayan tarafından bu soruya verilen  cevap, verilen cevapların içerisinde  en ilginciydi   herhalde: “Osmanlı’nın ilk başkentini bilmiyorum. Çünkü, Türkiye’de oturmuyorum. Yurtdışında oturuyorum.!!!! 

Soru: “Entelektüel nedir ?”

Verilen cevap:

Günümüzün giyiniş tarzları olsun, gözlük tarzları olsun, parfümeri olsun bana pek uygun düşmüyor yani!!!!!

Sunucu: Burada çok mu bunlardan?!!!!

Orta yaşlı bay: Çok!!!!!!

Soru: “Fatih Sultan Mehmet’le Kanuni Sultan Süleyman akraba mı ?”

Verilen cevaplardan birisi:

Evet! (Soruyu biliyor bravo! Devam ediyor!) “Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Sultan Mehmed’in babasıdır!!!!)

Soru:"Bir yılda kaç hafta var?"

Verilen cevaplardan bazıları:

 “hiç hesaplamadım. Hiç dikkat etmedim yani. zaten hayatta bazı şeylere takmamak lazım!" (orta yaslı bir kadın)

"ee ayda 4 hafta var.. yani su anki hesabım iste.." (50lerinde bir bay)

"50 değil mi (yanındakine) evet 50" (Üniversite öğrencileri olan iki genç)

"bi ayda 4, o zaman 4x10 kırk, kırk iki hafta!" (üniversiteye hazırlandığını söyleyen bir öğrenci)

"du bi daaakka, 12x40=46!"

"çarp on ikiyi dörtle. çarp dörtle. eee. hangi kanal? 12'yle çarp, 120! 120 mi? değil mi? 12 olsun 12!!"

Soru: Birkaç Ortadoğu ülkesinin adını söyler misiniz ?

verilen cevaplardan bazı örnekler şöyle:

“Asya, Avrupa, İngiltere, Almanya, Macaristan, Finlandiya, Gürcistan, Kazakistan, Makedonya, Moskova, Hindistan, Bulgaristan”!!!!

Soru: “MİT'in açılımını nedir ? “

Verilen cevaplardan bazıları:

Mersin istihbarat televizyonu

Mersin idman yurdu!!!!!

Siyasete yorum yok!!!!

Ajan gibi bir şey!!!

Milli bir şey, bilemiyorum!!!

Soru: “Mevsimler nasıl oluşuyor?”

valla ben burada yaşamadığım için bilmiyorum Antalya'da yaşıyorum buranın iklimi hakkında pek bilgim yok.

doğanın ganunu yani ne demek nası oluşuyor mevsim geldiği zaman oluşuyor işte Allah Allah yauv.

doğanın oluşumuyla.

Güneşin dünyanın etrafında dönmesiyle.

Soru."en uzun sınır komşumuz hangi ülkedir?" 

 "Amerika" 

 "Almanya" 

Soru:"en uzun nehrimiz hangisidir ?" 

Verilen cevaplar:

 Meriç 

 Nil nehri 

Bütün bu örnekleri vermemizin sebebi, toplumumuzdaki insanımızın “ne kadar az şey bildiğini ispatlamak “değil hiç şüphesiz ki. 1970’li yılların sonunda ve 80’li yılların başında çekilen “Kemal Sunal” filmlerinin toplumumuzun sosyolojik gidişatı konusunda çok önemli ipuçları verdiği gibi, bu tür programlar da toplumumuzun  bilime, bilgiye ne kadar az değer verdiğini çok açık ve trajikomik bir şekilde göstermektedir ve bir kez daha vurgulamaktır ne yazık ki!!!!!   

Bu vesileyle hemen, futbola ilişkin konularla gündemini tamamen dolduran toplumumuza kendimce cevabını bir türlü bulamadığım şu hayati ve can alıcı soruları yöneltmek istiyorum:

Ülkemizin çok ciddi toplumsal ve ekonomik meseleler içerisinde yüzdüğü, toplum olarak tüm dikkatimizi neden tümüyle futbol maçlarına veriyoruz? Tv kanallarında haftanın yedi günü günün yirmi dört saatinde futbol konularının konuşulmasının ve bu konuların bıkıp usanmadan halk tarafından en ince teferruatına kadar tartışılmasının mantığı nedir?

 Futbolun kendi mantelitesi içerisinde önemli sayılan maçlar esnasında (örneğin “derbi” maçlar)  neden ülkedeki insanların bütün dikkati bu maçlar üzerine odaklanır ve hayat durma noktasına gelir? 

Toplumsal barışın ilerletilmesine hizmet etmesi gereken ve insanlar arasındaki dostlukları geliştirmesi beklenen futbol müsabakaları, insanların palalarla, sopalarla, döner bıçaklarıyla birbirlerine kıyasıya saldırdıkları bir “meydan savaşına” dönmektedir?

  Milli takımımızı çalıştıran bir teknik direktör, en yüksek devlet bürokratlarıyla kıyaslandığında onlara göre neden en az yirmi kat maaş alır?

Futbola, takımlarımıza oluk oluk para akıtılırken, takımlarımız  Avrupa ve dünya müsabakalarında hangi başarılı sonuçları almışlardır? 

En sıradan amatör futbol maçlarını bile binlerce kişi izlerken, kaç kişi hayatında bir kez olsun “ata sporumuz ” olan bir güreş müsabakası izlemiştir? 

 futbol müsabakaları sonrasında, telefonla canlı yayına bağlanarak  “ağlamaklı bir ses tonuyla” neden maç yorumu yapılır ? 

Ülkemizdeki bu normalliğin çok ötesine geçmiş “futbol çılgınlığı”nın yanlışlığı hakkında medya tarafından eleştirisel ve uyarıcı yönde bir yayın yapılmaz?

 Ülkemiz insanı,  “futbol aşkını” fena halde abartarak, adeta bir “çıldırış” haline getirdiğinin farkında mıdır?

 milyonlarca Avroluk transfer paralarıyla takımlarımıza transfer edilip, maçlarda topa bile vurmadan  ülkelerine geri gönderilen futbolcuların durumunu neden  eleştiri konusu yapılmaz ?

 Havaalanına iner inmez hayatında görmediği bir izdihamla on binlerce kişi tarafından krallar gibi karşılanan, kendisine bir otel salonu veya kulüp binası değil stadyumda ve  on binlerce insan önünde imza töreni düzenlenen, en ufak bir başarılı hareketinde adına methiyeler düzülen ve sadece maçta değil sokakta yürürken bile ilgiden artık bıkma noktasına gelen yabancı oyuncu, saydığımız bu durumlarla neden karşılaşır ?

 Neden kulüp başkanları, ülkenin en popüler insanlarıdır? 

 Tv kanallarında saatlerce, günlerce futbola ilişkin konuların bıkılıp usanmadan tartışılması (örneğin bir pozisyonun ofsayt olup olmadığını tartışmak), İstanbul’un kuşatılması sırasında Bizanslı din adamlarının, “meleklerin erkek mi? Dişi mi? olduklarını” tartışmalarına benzemiyor mu?” 

 İlimize, ünlü bir futbolcu ve dünyaca ünlü Nobel ödüllü bir bilim adamı gelse (Örneğin, dünyaca ünlü fizikçi Albert Einstein yaşasa ve şehrimize gelse) onları sırasıyla kaçar kişi karşılardı hiç düşündünüz mü? 

            Bütün bu örneklerden sonra yazımızı peş peşe sorularla bitirelim: Ülkemizi bilgi, kitap, bilim ve teknoloji mi ileri götürecek? Futbol topu, futbol maçları, futbol takımları mı ? 

             Milli takımdan başarısızlığı nedeniyle kovulan bir önceki teknik direktör Stefan Kuntz’a ne kadar tazminat ödendi? Okuyucularımız sorunun cevabını kısa bir internet taramasıyla bulabilirler!!!!! (Biz bu kadar zengin bir ülke miyiz diye insan kendi kendine kahroluyor!!!!!!!)

 



Anahtar Kelimeler: Ülkeyi Futbol Kurtaracak?