Tarih: 02.08.2024 03:08

Dünyanın Geleceğinde Bir “İslam-Batı” Çatışması mı Var?

Facebook Twitter Linked-in

 

            Dünyanın Geleceğinde Bir “İslam-Batı” Çatışması mı Var?!!!!

 

CIA’ya yakın “think-tank” kuruluşlarında (düşünce üretim merkezi) analistlik ve ABD Savunma Bakanlığına danışmanlık yapan siyaset bilimci Samuel P. Huntington’un “TheClash of Civilizations (Medeniyetler Çatışması)” adlı yaklaşık 30 sayfalık makalesinin “ForeignAffairs (Dış İlişkiler)” adlı dergide yayımlanması, dünya entelektüel ve akademik çevrelerinde büyük tartışmalar yaratmıştı. Bu çevreler, tüm dünyayı şoke eden 11 Eylül 2001 saldırılarını öne sürülen bu teorilerin ‘doğrulanması’ olarak algılamışlardı ve yorumlamışlardı.

            Yine CIA’ye yakın bir siyaset bilimci olan Japon kökenli ABD’li akademisyen Francis Fukuyama, 1992 yılında yayımlanan “ TheEnd of History (Tarihin Sonu)” adlı kitabında, kapitalizm ve liberalizm dışındaki tüm ideolojilerin “öldüğünü!” ve dünyanın ideolojik olarak sonunun geldiğini ilan ediyordu!!!!!!

            Ünlü uluslararası ilişkiler teorisyeniFukuyama kitabında; “Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinin ardından, Kapitalizm ve kolu olan liberalizm dışındaki tüm ideolojilerin bittiğini, insanlığın ideal düzeni serbest piyasa ekonomisine bağlı kapitalist batı demokrasisinde bulduğunu, insanoğlunun ideal düzeni bulduğuna göre tarihin sonunun gelmiş demek olduğunu, bu dönemde bütün alternatif yapı ve ideolojilerin serbest piyasaya dayalı kapitalist batı demokrasisine yenildiklerini” temel tezi olarak ileri sürüyor ve savunuyordu.

            İşte Huntington’un 1992 yılında yayımlanan “Medeniyetler Çatışması” makalesi, Japon asıllı ABD’li siyaset bilimci Fukuyama’nın ileri sürdüğü bu tezlere bir cevap niteliğindeydi. Huntington, tüm dünya akademik ve entelektüel çevrelerinde fırtınalar koparan makalesinde temel tez olarak; “Soğuk Savaş sonrasında dünyada insanların kültürel ve dinsel kimliklerinin, ortaya çıkacak çatışmaların temel kaynağı olacağını” ileri sürüyordu. Huntington “Yeni dünyada ortaya çıkacak çatışmaların temel olarak ideolojik ya da ekonomik kaynaklı olmayacağı, insanlar arasındaki büyük bölünmenin ve çatışmanın başat kaynağının kültürel ve dinsel olacağı, Batı Medeniyetinin gerilemeye başladığı, diğer taraftan Asya (Uzakdoğu) ve İslam medeniyetlerinin yükselişe geçtiği, Batı’nın evrensellik iddiasının diğer medeniyetlerle (özellikle İslam ve Çin medeniyetleriyle) çatışmasına yol açacağı, Batı’nın ayakta kalmasının merkez devlet olarak ABD’ye bağlı olduğu ve onun kimliğinin evrensel olmaktan daha çok kendine özgü olduğu” savlarını ileri sürüyordu. 

            “Medeniyetler Çatışması” tezinin teorisyenleri, Arnold Toynbee, Bernard Lewis, SamuelHungtington olarak bilinir. Arnold Toynbee, İngiliz istihbarat örgütü MI6’e bağlı olarak çalışan bir analistti. Bernard Lewis ve SamuelHungtinton, Amerikan dış istihbarat örgütü CIA’nin beyin takımından iki Yahudiydi!!!!

Medeniyetler çatışması Lewis’e göre, İslam ve Hıristiyan (ve Yahudi) mirası arasında kadim düşmanlık ve rekabetten ileri gelmekteydi. Tarihsel olarak iki medeniyet arasındaki üstünlük mücadelesinin “Batı/Hıristiyanlık” lehine değişmesi ve Batı’nın küresel hegemonyası, İslam dünyasının tepkiselliğini doğurmakta, bu da giderek çekişme ve çatışma yaratmaktaydı.

Bu analistlere göre İslâm medeniyeti saldırgan bir medeniyet olma özelliği göstermektedir. İslâm ülkelerinin aralarında bir birlik olmadığına ve onlara liderlik edecek merkezi bir gücün bulunmayışına dikkat çeken Huntington, teziyle Hristiyan ve İslâm dünyasını karşı karşıya getiren tartışmaları tetiklemiştir.

            Huntington, İslamik düşüncenin aktivite ve güç kazandığını, Batı dünyasının göreli olarak etkisinin azaldığıyorumunu yapmaktadır. Batı’nın İslâm medeniyetini düşman olarak telakki etmesinde hiç şüphesiz İslâm ülkelerindeki nüfus artışı, radikal ve İslami görünüşlü terör örgütlerinin (El-Kaide-İŞİD) yaptıkları eylemler, İslâm ülkelerinin silahlanışı gibi etkenler yatmaktadır. 

Batı (Hristiyan) ve Doğu (İslam) arasındaki mücadele, İslam dininin ortaya çıkışından beri bin seneyi aşkın süredir vardır. Haçlı seferleri bu mücadelenin belirleyici anlarından biri olmuştur. Yirminci yüzyılda ise Müslüman toplumlarının yaşadığı coğrafyalarda sömürge karşıtı mücadeleler kültürel uyumsuzluğun bir yansıması olarak devam etmiştir. Söz konusu uyumsuzluk yeni dünya koşullarında da var olmuştur. Örneğin Soğuk Savaş’ın hemen ertesinde Irak’ın ABD öncülüğünde Batı tarafından işgali en az Sovyet sisteminin sona ermesi kadar yeni dünyanın belirleyici yapısal olaylarından biri olmuştur. Huntington’a göre bu işgal, Batı ve Doğu (İslam) medeniyetlerinin etkileşimlerinin kimlik temelinde karşıtlıklardan beslenmesine işarettir.11 Eylül saldırısı sonrasında, Irak ve Afganistan’da olup bitenler El-Kaide ve İŞİD gibi “İslami görünüşlü” radikal Neo-Selefi terör örgütlerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Huntington, “sosyalizm/komünizm” gibi ideolojilerin çökmesiyle,  İslami (ve Konfüçyüsçü) öğretilerin etkisi altındaki toplumların Batı karşısında güçlü meydan okuyucu aktörler olarak yükselecekleriöndeyişini getirmektedir.

Hungtinton, gelecekte ulus devletlerin dünya ilişkilerinde en kuvvetli aktör olarak kalacaklarını, fakat küresel politikada temel çatışma ekseninin farklı medeniyetlerdeki gruplar ve milletler arasında ortaya çıkacağını ilave ederek, Medeniyetler arasındaki “kültürel fay hatlarının”, gelecekte savaş hatları olacağı öngörüsünde bulunuyordu. Örneğin, Pakistan ile Hindistan, Türkiye ile Yunanistan, Ermenistan ile Azerbaycan, Rusya ile Çeçenistan arasında vuku bulan savaşlar gibi.

            Huntington, gelecekte medeniyet kimliklerinin artan oranlarda önemli olacağını ve dünyanın geleceğinin geniş ölçekte, yedi ya da sekiz temel medeniyet arasındaki etkileşimlerle belirleneceğini, gelecekteki en önemli çatışmaların, bu uygarlıkları ayıran “kültürel fay hatları” boyunca olacağını  öngörüyordu. Bu temel medeniyetler şunlardı: 

    Kuzey Amerika, Batı ve Merkezi Avrupa, Avustralya ve Okyanusya’yı kapsayan “Batı uygarlığı”

   Orta Amerika, Güney Amerika, Küba, Dominik Cumhuriyeti ve Meksika’yı da kapsayan “Latin Amerika” 

   Eski “Sovyetler Birliğine” dayanan ve Ermenistan, Gürcistan, Bulgaristan, Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan, Ukrayna, Romanya ve Sırbistan’ı da içeren “Ortodoks dünyası”

    Budist, Çin, Hind ve Japon uygarlıklarından oluşmuş “Doğu dünyası” 

    Kuzey Afrika, Arnavutluk, Bangladeş, Brunei, Endonezya, Malezya, Pakistan, Maldivler ve Ortadoğu’dan oluşan “Müslüman dünyası”

   Orta Afrika ve Güney Afrika uygarlıkları

   Ortalama derecede kültürel homojenliğe sahip olduğu halde, hangi uygarlığa ait olduğu kesin olarak belli olmayan ülkeler. Huntington, bu ülkeleri “yalnız ülkeler” olarak isimlendirmektedir. Makalesinde bu“iki arada bir derede” kalmış ülkeler kategorisine en tipik örnek olarak Türkiye’yi vermektedir. Türkiye, yönetici elitinin önderliğinde Batıya katılmaya çalışırken, tarihi, kültürü ve gelenekleriyle doğuya ait bir toplum olarak gözükmektedir.

     Huntington, makalesinde bu saydığımız uygarlıkların niçin çatışacağının nedenlerini de şu şekilde analiz ediyordu: 

   Medeniyetler arasındaki farklılıklar sadece realite değil aynı zamanda temeldir. Medeniyetler bir diğerinden tarih, dil, kültür, gelenek ve en önemlisi din bakımından ayrılmaktadırlar.

   Dünya, gittikçe küçülmektedir! Farklı uygarlıklara mensup insanlar arasındaki ilişkiler artmakta; bu artan ilişkiler uygarlık bilincini geliştirmektedir.

    Dünya ölçeğindeki ekonomik modernizasyon prosesleri ve sosyal değişimler, insanları yerel kimliklerinden ayırmaktadır. Bu etmenler ayrıca ulus devletleri zayıflatmaktadır.

    Uygarlık bilincinin yükselmesi, “Batı” dünyasının ikili rolüyle zenginleşmektedir.

    Kültürel özellikler ve farklılıklar daha az değiştirilebilirdir ve bu yüzden politik ve ekonomik olanlara göre daha zor bir şekilde çözümlenebilirler.

    Ekonomik bölgeselcilik artmaktadır.

            Acizane kanaatimizce Huntington, tüm dünyada büyük fırtınalar koparan bu analizleri ve öngörüleri belirtirken, Batıda (bilhassa kıta Avrupa’sında) “bir devlet içinde birlikte yaşayan toplulukların” analizlerini gözünden kaçırmıştır. Aslında günümüzde bu bölgeler “kültürel fay hatları ve çatışma bölgeleri” , dünya medeniyetlerinin değme ve temas noktaları olmuştur. Örneğin, Almanya aldığı göç sonrasında oluşan topluluklarla (büyük oranda Türkiye ve Yunanistan’dan aldığı göçlerle) yukarıda özetlemeye çalıştığımız temel dünya medeniyetlerinin ortak yaşadığı bir devlet olmuştur. Bu duruma diğer çok güzel bir örnek de Fransa’dır. Gelecekte medeniyetler çatışması için asıl risk potansiyel bölgeleri, bu bölgeler olarak gözükmektedir.

            Zaten çoktanbu “medeniyetler çatışmasının” izleri çok belirgin bir şekilde ortaya çıkmaya başlamıştır: Norveç’te düzenlediği saldırıda 77 kişiyi canice katleden ırkçı katil AndersBehringBreivik mahkemede, çocukluğunda birçok kez Müslümanlarca hor görüldüğünü, yedi yaşındayken bisikletinin bir Türk arkadaşının babası tarafından parçalandığını, 15 yaşındayken ise metrodan dışarı sarktığı için Pakistanlı bir vatman tarafından tokatlandığını ileri sürüyor ve katliamı küçüklüğünde karşılaştığı bu olayların kini nedeniyle işlediğini söylüyordu.!!

            Breivik, saldırıdan yıllar önce Maltalıların 16’ncı yüzyıldaki Osmanlı kuşatmasına gösterdiği direnişten çok etkilendiğini, bu sebepten Malta’ya giderek tarihsel araştırmalar yaptığını ve ‘manifestosunu’ yazarken Malta’da edindiği bilgilerden faydalandığını belirtiyordu.

            Radikal Selefi çizgideki Suudilerce düzenlenen ve tüm dünyada büyük yankılar uyandıran “11 Eylül” saldırısı, Huntington’un tezlerinin bir doğrulanması olarak mı okunmalıdır? Yaklaşık 15 gündür devam eden “Hamas/İsrail” çatışması yakın gelecekte nereye evrilecektir ve sonuçları ne olacaktır? Huntington, vuku bulacak III. Dünya savaşının “Hrıstiyan ve Müslüman dünyası” arasında ortaya çıkacak olan bir “dinlerarası” savaş olacağı öngörüsünde bulunmaktadır!!!!!!




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —