Coğrafyanın, kültürün ve tarihin buluşma kavşağı olan Sivas´ın, sırtındaki esvap suların zümrüdî rengindedir. Sivas tarihi, şehre sığmayacak kadar büyüktür. Bu büyük tarih, Sivas´ın binlerce yıllık geçmişi boyunca omuzlarında taşıdığı en kutlu yüktür. Yıldız Dağları bir gözcüdür Sivas´ın üzerinde... Kızılırmak bütün gayretiyle şehrin şuurunu açık tutmaya çalışır üstündeki Selçuklu köprüsüyle? 9 Asırlık tarihi ardıç ağacı adeta Sivas´ın bozkır dağlarını tütseler. Sivas, Kelkit vadisinin tacına bürünür.
Sivas diyarının bereketlileri ile olağanüstü bir floranın efsaneler ile kol kola gezer. Sivas başlı başına bir hikâyedir. Bir Anadolu hikâyesidir. Tarih, kültür ve efsane fısıldayan yorgun bir kentin içerisindeki sokaklarına râm olunduğu bir şehirle kucaklaşmak mümkündür. Bu şehirde, her taşın altında bir sır, efsun ve giz vardır. İçlerinde gizleri taşıyan efsaneler de, Sivas´ın böyle bir geçmişe sahip olduğuna tanıklık etmektedir. Sivas, tarihî ve millî değerlerle iç içe ve inanç yönüyle toplumu derinden etkiler. Sivas tarihinin temelinde inanç unsuru vardır. Tarihin meydana geldiği yerler, manevi bir güç kaynağı ve psikolojik bir rahatlama mekânlardır. Kişileri kendi tabiatını oluşturmada iyiye yönlendiren efsaneler de dikkate alınacak sayıdadır. Taş, ağaç, hayvan, veli, yatır, Hz.Ali, mecnun, dağlar, mağaralar, göller, pınarlar, tabiat, kaleler, köprüler, şehir, dere, olağanüstü varlıklar gibi, her konuda tarih yaşamaktadır
Sivas ufkunda kurulu irfanlar meclisinde tefekkürünle; camiler, kümbetler, hamamlar, hanlar sıra sıra dizilir. Esrarına vâkıf olursun bu şehrin. Masivadan maveraya yol bulursun. Ne ihtiras, ne haset gönlünde yer bulmaz. Bedenini fethedip ruhumu teslim aldıkça Sivas, ruhun kekik kokulu vadilerinde dolaşır. Şiir dizisi gibi dizilen ovalar, canan olur duygularında? Sivas´ın fışkırttığı suların şairane serinliğinde can bulursun. Kırk asırlık şehrin sesi ile karışan Gökmedre mavi sesi, varlığında aslan yelelerine dönüşür. Kongre Binasında yükselen Gazi´nin sesi ile birleşerek kuvvet olur, dağ olur. Yüreğinde doğan Yıldız Dağın asaleti ile kökü derinlerde olan 40 Asırlık ?´Ulu Çınar Şehre´´ bakarsın. Kösedağı kanat gerer üstüne... Veysel´in nefesi, nefesin olur.
Paşabahçe yiğitler divanında otağ kurmuş Köroğlu, ruhuna ?´abı hayat´´ katar. Emre köyünde nöbet bekleyen Yunus ile aşk yolunda sırdaş olursun. Kırk asırlık şehrin insanlarını, kutsal toprağın kutsal emanetleri gibi bakarsın. Tunçtan bir heykel gibi tek başına, kırk asırlık şehrin ruhunu taşırsın. Sivas Mefkûresinden başka her varlığı unutup, ölümüne, gamına, tipisine, karına gülerek yoldaşlık edersin gökte güneşle, ayla, ?
Sivas Orta Asya´dan Anadolu´ya uzanan irfan arayışının menzilidir. Divriği kültür abidesi, Tanrı´nın insana değmiş elidir. Divriği kültür abidesi sırına erişip te Tanrı katına çıkan ruhun. Sivas´ın şeref taşan mazisinin efsanesinde yer bulur. Orda ne siyaset, ne fikir maskarası bulunmaz. Elbette ruh ve yürek sağırları, bunu anlamaz. Sivas´ın bağrında bütün şanlı ecdat gömülü. Türlü türlü yemişler verir Sivas mazisi?İlahi kaynaktan aldığı hızla, gömülü vücutlardan gıda alınarak,. derinleşen hakikati toprakta bulursun. Sivas´ın mazisinden aldığı ışıkla, Leyla´yı içinde bulan er gibi yürürsün Sivas´ın yarınlarına?
Sen ne kadar güzel şeysin, ey şanlı Sivas! Bizim bütün talihimiz sende saklıdır.Sivas´ın mazi irfan sofrasında mest olarak konuşurken; İnsan olana dağ,hain olana hançer olursun.Sivas´ın şiirini yeniden yazmak için, elbette bir gün beyler dirilir.Sivas´ın ufku açılır.Sivas´ı tekrar irfan medeniyet gölü yapmak için,söndürürüz cehaletin ana mumunu.. Yiğitolar öğrenin dersinizi!.. Aktepe´de yine kopar bir bora.İrfanımızla bozulur cehaletin cakası.. Sivas´ın mazisi dirilip bize buyruk verince, irfanımız sebildir; akıtarak hepsini, Sivas´ın gövdesini döndürürüz maziye?
