Tarih: 06.01.2022 07:28

'AĞAM,SEN BİZİMLE EĞLENİYİN Mİ?'

Facebook Twitter Linked-in

“AĞAM, SEN BİZİMLE EĞLENİYİN Mİ?”

1985 yılında çekilen “Züğürt Ağa” filmi, Türk sinema tarihinin unutulmaz filmlerinden birisidir. Senaryosunu Yavuz Turgul, yönetmenliğini Nesli Çölgeçen’in yaptığı bu filmde, usta oyuncu Şener Şen Haraptar köyünün sahibi ve ağası rolündedir. Kâhya, Kekeç Salman , Kiraz ve Marabalar filmin diğer kahramanları.

Ağa, bizim toplumumuzda, ne patron, ne işveren, ne de yatırımcıdır. Bunlardan daha derin anlamları barındırır. Ağa, anlam itibariyle kimi zaman reis, kimi zaman paşa, kimi zaman başkan olarak da isimlendirilebiliyor...

Ağa ve ağalık, demokrasinin, anayasal kuralların işletildiği yerde barınamaz. Ancak demokrasinin ve anayasal hukuk devletinin, varmış gibi olduğu yerlerde farklı formlarda yaşayabilir. Günümüzde, ağalık ve marabalık somut olarak görünür olmasa da, toplumun zihin genetiğinde bu olgunun yerleşmiş olduğu da bir hakikattir. Bu zihniyeti siyasi, sosyal ve ekonomik, her alanda, her kesimde ve hatta devlet yönetiminde dahi görüyor ve yaşıyoruz.

Züğürt Ağa filminde, ağa, uzun süren kuraklıktan dolayı maddi olarak zor duruma düşer. Ağanın marabası olan köylüler yaşanan yoksulluk ve kıtlıktan dolayı perişandır ve sadece karınlarını doyurma derdindedir. Ağa ise hangi şartta olursa olsun, itibarından ve hayat tarzından feragat etmez, edemez. Adı üstünde, o ağadır...

Bu filmde, ağanın ödün veremeyeceği, bir de hobisi vardır. Güreşmeyi çok sever... Haraptar köylüleri ağanın bu zaafını keşfeder ve karınlarının doyması için bu durumu adeta fırsata çevirirler. Köylüler ayarladıkları pehlivanlarla, ağa arasında, sahte güreş müsabakaları düzenler ve her defasında kazananın ağa olmasını sağlarlar. Zaten, öyle de olmak zorundadır... Çünkü ağa, kazandığı her sahte zaferden sonra büyük ziyafet sofraları kurdurur ve bu sayede, çoluk çocuk bütün köylülerin karınları doyar.

Aslında ağa, şirazeyi çoktan kaçırmış, borçtan harçtan, evde ki dırdırdan ne yapacağını şaşırmıştır. Kendisi de marabası da, bu durumun farkındadır. Ağanın, tahıl ambarlarını boşaltan hırsız Kekeç Salman mı dersin, “ ben karı isterem” diye ortada dolaşan, ağanın azgın babası mı dersin, oy için partililerin gönlünü hoş tutmak mı dersin ya da köylülerin baskısı ile yağmur duasına çıkmayan şeyhin elini öpmek mi dersin...

Ağa her yola başvurur, her denileni yapar ama olmaz... Çaresiz kalan ağa, üç kuruşa köyü satar ve İstanbul’a göçer. Tabii Haraptarlılarda... Ancak Haraptarın dışında da, işler yolunda gitmez ve ağa zor durumlara düşer. Haraptarın feodal ağası, artık Züğürt Ağa’dır...

Ekonomik buhranın tam da içinde bulunduğumuz şu günlerde, halkın büyük bir kısmının, sessiz çığlıklarını duymayan ve hatta ıslık çalarak duymamaya çalışan, bir yönetim ile karşı karşıyayız.

Asgari ücretin tespitinde, zımnen %50 enflasyonu kabul edenler, sıra emekli maaşlarına zam vermeye gelince, ne yazık ki TÜİK denilen rakamları ayarlama enstitüsünün değerlerini (!) esas alıyor. İşsiz gençleri, çalışamayanları ve küçük esnafın perişanlığını , konuşmaya bile gerek yok...

Açlık sınırı olarak belirlenen gelir miktarı ile alınabilecek un, yağ, peynir, ekmek gibi temel gıda maddeleri ve elektrik, su, doğalgaz, toplu ulaşım parası gibi harcamalardan oluşan bir paketi oluşturup, enflasyon oranını bile hesaplamaktan aciz bir kurum ve aciz bir yönetim için ne söylenebilir ki?

Bu milletin, bu saatten sonra yapabileceği tek şey, ne kızmak, ne bağırmak, sadece ayakta kalmaya çalışmak ve filmde ki kâhyanın, ağaya dediği gibi “ağam sen bizimle eğleniyin mi” diye, safça sormaktır...

Ne de olsa biz Türk milletiyiz. Bir atasözümüz der ki; “Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz.”

Tacettin KEPENEK

tacettinkepenek@gmail.com




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —