Tarih: 19.10.2020 18:42

Aile Kurumunun Bekasına Yönelik...

Facebook Twitter Linked-in

 SİVASLI eğitimci Uzman Sinan DOĞAN,bilim alanında önemli katkılar yapmaya devam etmektedir. Yazarımız Sinan DOĞAN, Sinop Üniversitesi’nin ev sahipliğinde 15-17 tarihlerinde düzenlenen  ‘’Aile Kurumunun Bekasına Yönelik Çağdaş Fırsat/Tehditler‘’ konulu Uluslararası Aile Sempozyumu’nda sunumunu gerçekleştirdiği  ‘’Türk Kültüründe Aile İçi Çocuk Hukuk, Çocuğun Sosyal Ve Gelişimine Etkisi’’başlıklı bildiriminde;  çocukluktan yetişkinliğe giden devre, sosyo-kültürel bir kavram ve tarihi bir süreçtir. “Çocukluk çağı’’, teorik seviyede çocuk olmanın anlamını çözebilme aşamasıdır.   Çocuk hareketlerini denetleyemeyen bir sistemde; çocukta düşünme becerisi, aklını kullanabilme, erdemli davranışlar gelişmesi beklenemez. Çocuğu kötü yetiştirilmenin dünyadaki en utanç verici şey olduğunu dile getirdi. Konuşmasını şöyle devam etti:                                           

 

       Türk kültüründe çocuk, çok önemli birey olarak kabul edilmiştir.   Çocukluktan yetişkinliğe giden devre, sosyo-kültürel bir kavram ve tarihi bir süreçtir. “Çocukluk çağı, teorik seviyede çocuk olmanın anlamını çözebilme aşamasıdır Önemli birey olarak kabul edilen çocukların korunması için, aile hukuk düzeninde önemli yer tutmuştur. Türklerin adalet duygusundaki gelişmişlik göstergesi olan çocuğa bakış açısından, çocuklara yönelik bazı özel hakların ortaya çıkmasına neden olmuştur.        Bumin Kağan ve İstemi Han’ın, Köl Tigin Abidesi Doğu cephesinde; cariye cariyeli olmuştu. Küçük kardeş, büyük kardeşini bilmezdi; oğlu babasını bilmezdi. Öyle düzene soktuk sözünden Bumin Kağan ve İstemi Kağan devleti ve milleti yüceltmek için öncelikle aile hukuku konusunda düzenlemeler yaptığı söylenebilir Çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal, ahlâki ve ekonomik bakımdan sağlıklı gelişebilmesi için çocuk hukuku oluşturulmuştur. Çocuk hukukun gelişimi, hiç şüphesiz o toplumun uygarlık düzeyini de gösterir. Çocuk hukuku, tarihin her döneminde ve Türk topluluklarında aynı biçimde uygulanmıştır. Çocuk bedensel ve ruhsal açıdan sürekli gelişim ve değişimin sağlıklı olarak devam etmesi için ailenin kuruluş düzeni ve işleyişi ilgili düzenlemeler,  çocuk hukukunun sağlam temeller üzerinde yükselmesini sağlamıştır.

         Çocuk hareketlerini denetleyemeyen bir sistemde; çocukta düşünme becerisi,  aklını kullanabilme,  erdemli davranışlar gelişmesi beklenemez.. Ebeveynlerin denetimi olmaksızın yetiştirilen çocuklarda, mutsuz, huzursuz ve şuursuz bir yaşam hâkim olur. Çocuğu kötü yetiştirilmenin dünyadaki en utanç verici şeydir. Çocuğun yetişkinden ayrı olduğu ve ona göre tutum ve davranış geliştirilmesi gerektiği düşüncesi, çocuk algısına, çocuk hakları perspektifini kazandırmıştır Aile hukuk sisteminde aile üyelerinin sosyalleşmesi; ana-baba denetimi ve duygusal bağlılık zemininde, çocukta ‘ özerkliği’’geliştirecek şekilde olmuştur. Çocuk masum, duyarlı, bağımlı ve gelişmekte olan bir insan varlığıdır. Çocuk aynı zamanda da, meraklı, canlı ve umut doludur. Çocuk, toplumun yasaları ve kültürü içinde eğitilmesi gereken küçük bir yurttaş imgesi olarak görülmüştür Çocukların eğitim sürecinde, hiç şüphesiz ki dayak, kulak çekme, tokat atma hoş karşılanmayan eylemler olarak kabul edilmiştir. Çocuğun, yetişkinlerin “bozuk” dünyasından korunması düşüncesi, toplum ve devlet hayatında tedbirlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Çocuğun yanında büyüklerin dünyasına ait bazı kavram ve kelimelerin sarf edilmemesi, bunu çağrıştıracak sohbetlerin yapılmaması, kadın ve erkek arasındaki ilişkilerin açık bir dille ifade edilmemesi tarzında birtakım ahlaki ilkeler ortaya çıkmıştır.

        . Çocukların korunmasında, toplumun ve devletin sorumluluğunun bulunduğu algısıyla oluşturulan politikalar, yazılı olmayan çocuk hukukunu ortaya çıkartmıştır. Çocuk hukukun işleyişinde; nine geçmişin, anne şimdinin,  çocuk ise geleceğin imgesidir. Nine şefkatin,  anne merhametin, baba otoritenin,   çocuk masumiyetin sembolüdür. Çocukların eğitimi ailenin görevi olmakla beraber toplumdaki bütün fertler de çocukların eğitiminden sorumludurlar. Aile çocuk hukukunda, kız çocuklarını yetiştirirken; anne ile kız çocukları arasında bir yardımlaşma ve işbirliği bağının oluşmasını sağlayacak şekilde düzenlenmiştir. Türklerde babalık hakkının sonsuz haklara sahip olmaması, ferdi özgürlüklerin gelişmesi açısından önemlidir. Baba -oğul ilişkileri içerisinde, babanın oğluna ya da oğlun babaya karşı üstünlüğü bulunmamaktadır. Her çocuk, anne ve babalarına itaat etmeleri ve anne ve babasının sözünü dinlemekle yükümlü tutulmuştur. Baba çocukların evlenmesi ilgili her türlü maddi ve manevi desteği sağlama yükümlülüğü bulunmaktaydı. Baba, kızını istediği kişiye veremeyeceği gibi kızının isteklerini dikkat almak durumundadır. Ayrıca kızın kendi hayat arkadaşını seçmekte özgür olması, aile içerisinde mülkiyetin yanın da ferdin de hür olduğunu göstermesi bakımından önemli bir hukuki durumdur

           Anne ve babasını öldüren çocukların saçlarından asılma, dağlanma ve dar sandıklara konma gibi cezalarla karşı karşıya kalmışlar, bu cezalar sonucu ölmezlerse ayrıca idam edilecekleri şeklinde düzenlemeler yapılmıştır.. Velayeti altındaki çocuğun haklarına özen göstermeyen babaya, Kadı (Yargıç) müdahalede bulunarak “tazir” ile cezalandırılırdı. Aile bireylerinden birinin işlediği suç ailedeki diğer fertleri de ilgilendirmektedir. Suç işleyen bir evlat yüzünden, babası da suçlu olarak değerlendirilmekte ve babaya da ceza verilmektedir.  .                    

        . Anne ve baba sosyal ve kültürel hafızanın temel taşıyıcısı olmuşlardır. Anne ve babanın temel taşıyıcı rolü, söz de kalmamış aynı zamanda davranışlarında yansıtılmıştır. Bu durum, Kız anadan görmeyince öğüt almaz, oğul babadan görmeyince sofra çekmez şeklinde formüle edilmiştir. Türk tarihinin her döneminde aile-çocuk- millet birbirleriyle özdeşleştirilmiş. Aile kurumunda yer alan  çocuk hukuk ile bir devletin temel dinamikleri olan bağımsızlık ve egemenlik kavramlarına saygınlık ve derinlik kazandırılmıştır. Aile çocuk hukuk sisteminde; ana-baba denetimi ve duygusal bağlılık zemininde, çocukların ‘’sosyalleşmesine ve özerkliğe’’ de yer verilmiştir. Hukukî ve ahlakî açıdan zorlayıcı kurallar getirilmesi aile kuramına sosyal özellik kazandırmıştır. Çocukta aktif karar verme, etkinlik ve yaratıcılık gerektiren etkinliklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.’’Kalın’ ve Levirat sistem uygulamaları ile aile bütünlüğünün korunması ve keyfi durumlarda bu bütünlüğün bozulmasının önüne geçilmiştir.

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —