Derim ki sene 1948…
SİVAS´ımızda çok denir ya “Er dayıya, kız bibiye çeker” diye…
Ben hep babama benzemek isterdim. Onu misal alır idim kendime. Bizim SİVAS BEZİRCİ Mahlesi, babamı çok sever idi. Haram yemez, işini dürüst yapardı.
“Pahıl” değildi, eli açıktı.
Bir vakit UZUNYAYLA´ bir iş görmüş, yaptığı işi beğenmemiş yarı parası almıştı. Kudretli TANRIYA hürmeti çok idi.Haram yersek TANRI huzurunda ne derim derdi.
Elleri kürek gibiydi BEDROS USTA´nın.
Sol koluna bir taş düşmüş ve sol kolunu az işletirdi. Amma sağ kolu küçük bir motor idi.
Taşa bir sanatkar gibi şekil verir idi onu hamur gibi yoğrur idi.Zati biz ERMENİ MİLLETİ taş ile evli sayılırızdır.
Büyük Dedemin kumandanı Enver Paşa imiş. Bir taştan yapı yapmış askeriye içinde.Enver Paşa hayran kalmış.
Necisin nerelisin diye sorumuş.
Dedem gururla tekmil edip “İsmim OŞİN Sivaslıyım kumandanım” demiş.
Sonra demiş ki “SİVASLI Oşin Usta, sen ROMA heykellerinden daha iyisini yapmışın. Helal olsun” demiş.
Babam bunu çok anlatırdı bize. Kurban olduğum anam MANUŞAK HATUN ve kardeşlerim film gibi dinler dik.
***
SİVAS´ın Bezirci Mahallesinde her millet var idi ve ne güzel renkli idi.Türk, Ermeni, Kürt,Çerkez,Roman var idi ebemkuşaği gibi.
Cenaze olur hep birlikte ağlanır, düğün olur hep birlikte gülünür idi. Kimse kimseye hor hakir bakmayı bırak, biri birinin gölgesini incitmez idi.
BEZİRCİ ulu kişisi yaşı seksene dayanmış Fakı RAMAZAN AMCA, “tillesi” ile yoldan geçince, sanki bir DEVLET Büyüğü geçiyor gibi cümle mahalleli hürmeten ayağa kalkar selam eylerlerdi.
Hatta deyim ki bizim BEZİRCİ´nin “çakırkeyif” leri de duvar diplerine saklanır o gidene değin onu “kişifler” idiler hürmetten.
Şunu da söyleyim ki, Bezirci muhitinin akşamcısı OHANNES´e onun gibi “berduşlar” şaka eyler imiş. Derler imiş ki “OHANNES Müslüman oluver”
OHANNES de “eşkere” demiş ki “Fakı Ramazan gibi Müslümanlığı ben yapamam, sizin gibi de Müslüman olsam ne olmasam ne” der gülüşürlermiş.
***
Bir akşam babam “ahbapları” YENİHANLI Hafız MAHİR ilen EPSİLELİ Dülger Çolak HASAN ile çıkageldi. Bir birlerini “garispemişler” sarıldılar çok çokcana? “Yollu” gelmiş idiler..
“Gölgeleri ağır insanlar idi” SİVAS havalisinde “emaçer”bir kişizadeler idi. İnsan görür görmez saygı duyuyor idi. Şimdi kaldı mı ki böyle insan.
Kurban olduğum anam Manuşak Gelin, “sini açtı sofra tuttu” Böğrülce" pişti ki sormayınız.
TANRI vergisi ne varsa sofraya koydu. Bizim SİVAS ahalisinde söylenir ki; “Misafir kısmetini terkisinde getirir”.
Babam ile ahbapları oturdular.Mahir Dayı bizi de sofra başına hele “kerikler” gelin diye oturttu..
Babam BEDROS USTA´ya bir laf etti ki hala aklımda?
“Bedros Kirve, uşaklara mal biriktirmek için çabalamayasın. Zanaatkar et, elleri mahir olsun. Mal onları bulur. Hemi de Akıllı evlat malı ne yapsın deli evlat malı ne yapsın.” dedi.
“Akıllı evlat zaten kazanır, deli evlada da mal bıraksan ne olur saçar savurur” dedi.
Babam bu sözü tuttu. Zati babam da öyle düşünür idi?Biz çocuk iken bize her bildiğini öğretti. Bacılarıma dahi değirmen tamir eylemeyi bile öğretti.
Fakirdik hiç paramız olmadı. Amma kurban olduğum babam BEDROS ve anam MANUŞAK, bizi “muhanete” muhtaç eylemediler. Çok insan evlatları için HARAM KAZANIR, mal biriktir ya, babam bize zanaat öğretti.
TANRI yol verdi zengin oldu şu KİRKOR hemşehriniz. Eğer zengin oldum ise Babam BEDROS ile Anam MANUŞAK´ın zanaat terbiyesi ve SİVAS´ım toprağının dinginliği ile zengin oldum.
Amma SİVASLI hemşehrilerim varın görün ki, bir yanım eksik kaldı.
KOCAMIŞ Kirkor, geceleri yıllardır hep ağladı…
Bezirci Mahalesinde, iki göz bahçeli bir evde doğan karındaşınız Kirkor, TANRI yol verdi ki Dünya Başvekilleri ile aynı sofraya oturdu.
“ELİM EKMEK TUTTU” velakin anam ve babam göremediler. Onlar fakirlik içinde TANRIya yol aldılar.
“Yanarım da ona yanarım” TANRIM gücenmesin amma sanki bana biraz “kadirlik” oldu.
Hafta geçmez ki rüyalarım dolanır duru SİVAS havalisinde…
(Hepinize Amerika´dan yine selamlar iletiyorum. Tanrım sizi korusun.Küçüklerin gözlerinden öpüyorum, hanım evlatlarımın hatırlarını sual ediyorum?)