Aldatılmanın Dayanılmaz Hafifliği
İnsan en çok dürüstlük, en çok samimiyet, en çok sahiciliktir. Öfkesinde ve sevgisinde samimi olan, söz ve eylemlerinde sahiciliği bırakmayan, tevazu ile beslediği hayatını sadakatle sürdüren, savcısı merhamet, hâkimi vicdan olan bir insan ahlaklı bir insandır.
Tatmin olmamış duyguları olan insanlar aldatılmaya en müsait olan insanlardır. Bu bağlamda kandırılmak ve dolandırılmak gayet insani bir zaaftır. Ancak profesyonel birisi tarafından aldatılmak ve dolandırılmak pek kabullenilecek bir durum değildir. Buna rağmen insanın tanımadığı, bilmediği birisi tarafından aldatılıp dolandırılması bir noktaya kadar su götürür. Tanımadığım, huyunu suyunu bilmediğim biri der geçersin... Ancak rahle-i tedrisinden geçmiş bir öğrencin tarafından aldatılmak asla kabul edilir gibi değil. Ayrıca böyle bir ahlaksızlıkta öğretmen olarak hatırı sayılır bir pay sahibi olma psikolojisi de ayrı bir sıkıntı.
Sen birini kandırdığında/aldattığında kanan kişi aptal biri olmuyor ama aldatan olarak sen karaktersizin teki olursun.
Maalesef toplumumuzda bu ahlaksızlık sanıldığının çok fevkinde ve bir meslek haline gelmiş durumda. Bunu medyaya düşen haberlerden anlayabiliyoruz! Emniyet Genel Müdürlüğü’nün sık sık kısa mesajla uyarı yapmasına rağmen nice kerli felli kişilerin profesyonel dolandırıcıların ağına düştüğü de bir gerçek.
Bir Kurban Bayramı arifesiydi. Facebooktan Tamer Ç. adlı bir kişiden arkadaşlık isteği geldi. Her zaman olduğu gibi istek sahibinin sayfasına giderek hakkında bilgi ve bir kanaat edinmeye çalıştım. Profilinde İstanbul Üniversitesi Güvenlik ve Koruma Bilimleri Yüksekokulu Araştırma Görevlisi gibi afili bir tanıtım bilgisi olmasına rağmen sayfada dikkate değer bir paylaşımın olmamasından dolayı arkadaşlık isteğini onaylamadım.
Birkaç gün sonra aynı kişiden, “Hocam, ben sizin Danişment Okulundan öğrenciniz Tamer’im, telefon numarası yazarsanız görüşmek isterim” şeklinde bir Messenger mesajı geldi. Uzun lafın kısası Tamer ile bu şekilde irtibat kurmuş olduk. Öğrencim olunca arkadaşlık isteğini de onayladım.
Ertesi gün Tamer’den bir telefon... Selamı kelama bağlayıp hal hatır sorma faslından sonra, İş Güvenliği Dersi hocası olduğunu söyledi. Akademik kariyer yaptığı için takdirlerimi ifade ettim.
Laf lafı açar babından emekli olduğumu, gözlük ve duyma kaybından dolayı cihaz kullandığımdan filan bahsettim. İlk konuşmamız bu minval üzere nihayetlendi.
Bir gün sonra Tamer’den bir telefon daha...
Hocam gözün aydın…
Duyma kaybından şekvacıydın ya.
Evet…
O meseleyi hallettim. Benim KBB uzmanı doçent bir arkadaşım var. Senin durumunu onunla görüştüm. Sana kulak implantı takacak. Merak etme amcama da taktırdık hiçbir sıkıntısı yok. Yalnız bir hafta İstanbul da misafirim olacaksın, iki gün hastanede yatacaksın o kadar.
Olmaz Tamer…
Ne ben İstanbul’a gelebilirim ne de maddi olarak o cihazı alacak gücüm var.
Hocam cihazın bedelini SGK ödüyor.
Hiç masrafın olmayacak!..
Tamer senin bilmediğin bir durum var bu cihaz pahalı bir cihaz, SGK bedelini karşılamış olsa da bedelin yüzde yirmisini hasta ödüyor. Benim bu yüzdeyi ödeyecek param yoktur. Bu iş olmaz. Teşekkür ederim…
Bir iki gün sonra Tamer yine aradı...
Hocam İstanbul’a gelemem dedin ya.
Evet…
İşin o kısmını hallettim.
Nasıl hallettin?
Uzman arkadaş Sivaslı, bayram için birlikte geliyoruz. Bayramın 3. Günü operasyonu Sivas da yapacak. Hiç itiraz etme biz buradan her şeyi halledeceğiz, cihaz dâhil hiç masrafın olmayacak. Seni evinden kendi arabamla alıp hastaneye bizzat ben götüreceğim!
Falih Rıfkı Atay’ın, yalanın tecvidli Arapçası, hemen herkeste ayet tesiri yapar, aforizması fehvasınca, ısrarla olmaz dememe rağmen, Tamer’in bana iyilik yapma isteğine daha fazla dayanamadım ve tatlı dili sayesinde direncim kırıldı. Bayram sonrası kulak salyangozuna implant yerleştirme ameliyatı olacağım.
Bu aşamadan sonra, Tamer dört beş gün boyunca; hocanın uçak bileti parası, hastane kayıt ücreti, evrak bedeli gibi bahanelerle ufak meblağlarda para talep etmeye başladı.
Tamer hani hiç masrafım olmayacaktı!
Hocam bu kadarcık da olsun artık, bana güvenmiyor musun? repliği eşliğinde istenilen paraları EFT ile gönderdim. (EFT dekontları ve WhatsApp yazışmaları el an mahfuz.) Ancak akla ziyan bahanelerle Tamer’in para isteğinin sonu bir türlü gelmiyor. Her defasında da “Hocam bana güvenmiyor musun?” repliği tekrarlanıyor, ben de konuşmayı, Tamer sorun güvenmemezlik değil, sorun parasızlık şeklinde bağlıyorum.
Tamer en son, pandemi döneminde ameliyat olacaklardan istenen Cuvit 19 testi için para istedi. Dananın kuyruğu orada koptu… Tamer’in başından beri şüphelendiğim ama yapmaz dediğim bir dümen çevirdiğinden artık emin bir şekilde; bu testin hastanede ücretsiz yapıldığını, söz konusu parayı neden verelim itirazıma uygun bir yalan bulamayınca para talebini mecburen sonlandırdı.
Bayramı idrak ettik…
Heyecanla Tamerden haber bekliyorum…
Ancak ne gelen var ne giden.
Bu defa ben aradım.
Tamer nerde kaldınız? Bayramda burada olacaktınız?
Sorma Hocam…
Hayırdır!
Operasyonu yapacak arkadaş var ya!
Evet.
Virüs kapmış… Karantinada… Sivas’a gelemedik. Sen İstanbul’a gel.
Tekrar başa döndük.
Tamer sen beni dolandırdın. Bütün bunlar bir dümendi. Ortada ne uzman arkadaş var ne de bir cihaz söz konusu. Ben sana inandım, güvendim ama sen benim güvenimi kötüye kullandın. Benden tırtıkladığın paraları hemen iade et. Kaçacak yeri ve bahanesi kalmayan Tamer dolandırıcılığını kabul etmek zorunda kaldı. Paramı iade edeceğine şeref ve namusu üzerine yemin-billah söz verdi.
Ancak Tamer tırtıkladığı paraları, aha gönderdim, aha göndereceğim, bankadayım, Sivas’taki dayıma söyledim hesabına yatıracak, olmadı coronaya yakalandım karantinadayım, o da olmadı dedem öldü, yastayım gibi bahanelerle bir türlü göndermedi.
Aradan geçen iki ay zarfında Tamer’in arkası gelmeyen yalanlarından ve tutmadığı sözlerinden dolayı vücut kimyam bozuldu, bir ümidim ve beklentim de kalmadı. Söylenen yalanlardan artık ben utanır oldum ve çok da yıprandım.
İnsanların korku ve zaaflarını kullanan telefon dolandırıcılarının PKK veya FETO manipülasyonu ile kandırılsaydım, zaaflarım ve korkularım yüzünden oldu deyip gam yemezdim. Şayet Fetulla’nın kandırdığı bir siyasetçi olsaydım, yanıldım, olur böyle şeyler pişkinliğine vurup dert etmezdim. Ama ben örnek olması gereken bir öğretmenim ve öğrencim tarafından dolandırıldım...
Sonradan öğrendiğime göre; Tamer araştırma görevlisi olmadığı gibi başka öğretmen arkadaşları da dolandırmış. Meğer bu işi meslek haline getirmiş. Bütün iyi niyetim ve nasihatlerimden bir netice alamayınca olayı; Allah’ın laneti ile ahirete havale ettim.
“Yaldızlı yalan yıldızlı yılan gibidir.” Yalan tesir, sahte sihir demektir. Bu, Allah adına olursa büyük günahtır. Kandırmanın yani yalanın dini literatürdeki karşılığı “takiyye”dir. İkiyüzlülüktür.
Türk ceza kanununa göre suç olan dolandırıcılığın asıl yakıcı tarafı insanlarda güven kaybına sebep olmasıdır. Bir kez güvenini kaybeden insan gerçek ihtiyaçlılar için tereddüt yaşayacaktır. Sırf bu nedenle bile bu yıkıcı faaliyetten uzak durulmalıdır.
Not: Tamer’i en son gördüğümde bir siyasi partiden milletvekili aday adayı oluştu. “İş Güvenliği Uzmanı” unvanını bırakmış “Veteriner Hekim” kimliği ile icra-ı faaliyetine devam ediyordu.