Sivas, müstesna şehirlerin başında geliyor.
Öyle köklü bir geçmiş, kaç şehre nasip olur bilemiyorum.
Medeniyetlere yön veren anlam ve medeniyetleri birleştirip, onları devlet kılan felsefi derinlik, tarih boyu bu kadim topraklarda hep var oldu.
***
Sevgili okurlar, HİTİT İMPARATORLUĞUNUN iki köklü şehri olan SARİSSA ve KAYALIPINAR Sivas´ta.
Kutsal su dedikleri KIZILIRMAK boylarında yetişen HİTİT Atları, MISIR üzerine buradan varıp, ANADOLU´nun kurak suretini çölde mukim kıldılar.
Bizans, Roma, Rum, Ermeni daha nicesini sayayım?
Tarih şeridine yakından göz attığımızda, görkemli ALTI DEVLETİ bu şehrin kurduğu ortaya çıkmaktadır.
Danişmetliler, Anadolu Selçuklu, Mengücekler,Eratna Devleti, Kadı Burhanettin ve CUMHURİYET.
Altı tane köklü devletin ışığı burada kök salmış ve asırlara varan bir medeniyet manifestosu, dört bir yana SİVAS´tan yayılmıştır!
ALTI DEVLET KURAN bir şehrin, tarihin seyrinde yeri ortada iken, bu kadim varlığın değerlendirilmemesi içler acısı doğrusu.
Bu toprakların hamurunda var olan yüce bilinç, nasıl küllenmiş bilemiyorum ama, bu küllenmenin yıllara yayılan tortusunun artık yıkılıp atılması gerekmez mi?
Tarihe yön veren bu toprakların, bünyesinde var olan diriliğin, durağanlıkla anımsanır olması kabul edilebilir mi?
Bir düşününüz PARA basılan şehir burası, MISIR üzerine atlı birlik gönderen şehir burası, taşı kanaviçe gibi işleyip dünya mirası ortaya çıkaran şehir burası, dosta düşmana biz varız ve ilelebet var olacağız diye Cumhuriyeti kuran şehir burası!..
Bu varlık ve felsefi derinlik artık ortaya çıkarılmak zorundadır.
Başkaca şehirlerde var olmayan pek çok özellik bu ORTAYAYLA´nın kaderi ile bütünken, bugün yaşadığımız zihni kuraklık da neyin nesi?
Köklü varlığından habersiz bir şehir, yarınları anlayabilir ve yarınların düşsel aşkını içselleştirebilir mi?
Bırakın Türkiye´yi, dünyada bile SİVAS gibi şehir bir elin parmaklarını geçmez?
SİVAS´ın bünyesindeki varlar, başkaca yerlerde olsa, şehrin tamamı GÖBEKLİTEPE gibi CAM FANUS içine alınır ve dünya mirası ilan edilir.
***
SİVAS´ı artık yeni bir bilinç ve hoşgörü ile yorumlamanın vakti gelmiştir sevgili okurlar.
İlk adım zihniyet değişimi olmalı.
Ondan sonra fert fert, ev eve bu kadim toprakların ruhu üzerine örtülen kalın toz zerreleri ayıklanarak, yarınların düşsel aşkı yeniden içselleştirilmeli.
Kendi varlığının felsefesini yapabilen bir SİVAS, düşünce üretecek, bilim üretecek, sanat üretecek, kültür üretecek?
Varlığımızın bilincine erdiğimizde göreceğiz ki, bizim gibi düşünmeyenlerin varlığı da bize güç katacak ve ortak gelecekli güzel günlere, birlikte yol alacağız.