AMPUL PIRPIR EDİYOR…
Cumhuriyetin kuruluşunun yüzüncü yılında, ülkenin geleceğini ve yönünü belirleyecek tarihi bir seçime doğru gidiyoruz. Doğal olarak seçim ittifakları ve pazarlıkları da tam gaz devam ediyor.
Cumhurbaşkanı, mevcut cumhur ittifakı elemanlarının haricinde, HÜDA-Par ve YRP genel başkanı Erbakan ile de prensipte anlaştı...
Cumhurbaşkanı daha önceleri, eski Demokrat parti genel başkanı Süleyman Soylu, eski Has Parti genel başkanı Numan Kurtulmuş ve Meral Akşener’in elinden MHP'yi kurtarmaya çalışan Devlet Bahçeli ile prensipte anlaşmıştı. Sonra hepsi paylarına düşeni üleştiler ve sorgusuz sualsiz, gassalin elinde ki meyyit gibi oldular.
Çok ilkeli ve çok prensipli(!) bu siyasetçiler, o zamanlar iktidara ve cumhurbaşkanına ağzı alınmayacak her türlü hakareti ve kötü sözü söylemişlerdi. Ancak nasıl olduysa, gün geldi hepsi birbirleriyle prensipte (!) anlaştı...
Anadolu da bazı davranışlar için “mezhebi geniş” ifadesi çok kullanılır. Özellikle siyasetçiler ve bazı din adamları her mezhebin kendine has farklı kurallarını iyi bilirler ve işlerine geldiği şekilde, mezhepten mezhebe geçerek her minareye bir kılıf uydurabilirler... Bugün kara dediklerine, çok rahat bir şekilde yarın ak diyebilirler.
Bu kabiliyetlerinden olsa gerek, HÜDA Par bile yerli ve milli ilan edilebiliyor. HÜDA Par’ın yerliliği konusunda belki problem yok ama millilik konusu çok tartışmalı. Çünkü genel başkanları, Türk bayrağı hakkında “bayrakla bir sıkıntımız yok ancak Türk bayrağı denilmesini sakıncalı buluyorum" demiş. Aynı ittifak içinde bulunan ve Türk bayrağı ve vatanı için mücadele ettiği iddiasında olan MHP’nin, bu konuda ki sessizliğini anlamak mümkün değil…
Mezhebi genişlik bir yana, yoksa asıl keramet Ak partinin ampulünde mi?
AK partinin ampulü sanki Alâeddin’in sihirli lambası gibi… Kim olursa olsun, kim ne derse desin, kimin hangi prensipleri olursa olsun, bu ampul herkesi aniden aydınlatabiliyor...
Son günlerde ampulün en hızlı aydınlattığı kişi ise rahmetli babasının adıyla particilik oynayan, YRP genel başkanı Fatih Erbakan oldu. Ampul onları, aniden öyle bir aydınlattı ki, bu işin nasıl olduğu bizler için tam bir karanlık…
AK partinin ampulü yirmi yıldır, sadece ilkeli ve prensipli siyasetçileri değil, halkımızın büyük bir kısmını da aydınlatmakta… Bugün olmuş, halkımızın büyük bir kısmı hala efsunlanmış gibi…
Bu ampul olmazsa, herhalde karanlıkta kalacaklarını zannediyorlar. Pırpır eden ampulü değiştirmek ya akıllarına gelmiyor ya da ampul değiştirmeyi bilmiyorlar. Bir kısım halkımız ise bu ampulün, zaten daimî olarak aydınlattığı kesimler. Onlar, ampul sönerse başlarına geleceği biliyor. Birbirlerini motive edip, kazandıklarımızı (kibarca kazanımlarımızı) kaybederiz, onun için ampulü yanık tutalım derdindeler…
Teşbihte hata olmaz, biliyorsunuz ampul ile ilgili meşhur bir fıkra var.
Akıl hastanesinde ki bir hasta akşamları, kendini baş aşağı tavana asar ve “ben ampulüm” dermiş. Koğuştaki diğer hastalarda, zamanla onun ampul olduğuna inanmış. Bu durum sorun yaratmaya başlayınca, konu başhekime intikal etmiş. Başhekim, hasta bakıcılara “gidin, o deliye elektrikler kesildi, artık bir işe yaramazsın” deyin ve ikna ederek oradan indirin diye talimat vermiş. Görevliler bir süre sonra tekrar başhekimin yanına gelmişler. “Efendim hastayı ikna ettik, inecek ama şimdi de etrafında ki hastalar karanlıkta kalacağız diye korkuyorlar, indirmemize müsaade etmiyorlar.”
Kim ne derse desin, birileri kendini ampul zannetmeye devam etse de ve birileri haksızlık, hukuksuzluk, yoksulluk ve yolsuzluk altında olduklarını bildikleri halde, ampulün yandığına inansalar da gerçek şu ki, ampul artık pırpır ediyor…
Ampulü değiştirme zamanı, geldi de geçiyor. Zamanında değiştirmezseniz, sonra tamamen karanlıkta kalırsınız...
Tacettin Kepenek