ASANSÖR FÂCİÂSI
(Haziran 2024, Didim)
Aslında her şey şâir ve tiyatro sanatçısı dostum sevgili İsmail Efeyurtlu’nun geçen ay bana açtığı bir telefonla başladı.
“Hocam merhaba, nasılsın iyi misin?”
“Eh, idare ediyorum İsmail, bir süredir parmak eklemlerimde sorun var. Enstrüman çalmakta çok zorlanıyorum. Bunun dışında iyiyim.”
“Hocam, seni şunun için aradım. Önümüzdeki ay, 8 Haziran Cumartesi günü Germencik’te güzel bir termal otelde bir şiir dinletim olacak. Dostumuz Emre’de gitarıyla, sesiyle katılacak. Senin de çellonla katılmanı arzu ettim.”
“İsmail, elbette katılmak isterim ama dediğim gibi son günlerde parmak eklemlerimde sorun var, enstrüman çalmakta çok zorlanıyorum. Sanırım fizik tedaviye başlamam gerekecek.”
“Hocam, gideceğimiz yer beş yıldızlı bir termal otel. Termal otelde, termal havuzda, termal kükürtlü sıcak sularda iki günde hiçbir şeyin kalmaz.”
“Peki İsmail, geleyim bâri.”
Etkinlik gününde üç sanatçı kafadar yola düştük. Bizi sevgili dostumuz Cem Beşe arabasıyla Germencik Elitium Termal Otel’e götürdü.
***
Üç sanatçı; şair ve tiyatro sanatçısı İsmail Efeyurtlu, gitarist ve şarkıcı Emre Korkmaz ve çellist, yazar bendeniz Yakup Kıvrak şiir müzik dinletisi sunmak üzere Aydın Germencik ilçesindeki lüks bir termal otele davet edilirler. Otel beş yıldızlıdır.
Sanatçılar dinleti gününde öğleden sonra ilçenin 20 km uzaktaki bu lüks otele ulaşırlar.
***
“İsmail, ben otelimiz Germencik’te sanıyordum. Germencik’ten çıktık, habire dağ yolundan gidiyoruz. Nerede bu otel?”
“Hocam az kaldı, beş on kilometre sonra oteldeyiz.”
“Cem navigasyonu açtın mı, buralarda kaybolmayalım.”
“Navigasyon açık hocam, şu an otele sekiz kilometre gösteriyor.”
Allah allaaah, dağın başında kötü bir yolda dolana dolana gidiyoruz. Neyse sonunda dağ başında ve yakınında uzağında hiçbir yer, hiçbir şey olmayan ama çok güzel görünen bir otele ulaştık. Bizi çok güzel karşıladılar. Nefis bir yer.
“Yav İsmail, çok güzelmiş burası. Çok beğendim. Dinletimizden sonra termal sulara, havuzlara falan gireriz değil mi? Mâlum eklemlerim ve kemiklerim çok ağrıyor. Belki iyi gelir.”
“Evet evet hocam termal sulara, havuzlara falan gireriz. Eminim ki eklem kemik ağrılarına çok iyi gelecektir. Belki hastanede fizik tedavi falan almana gerek kalmayacak hocam.”
“İnşallah İsmail, hadi biraz odalarımızda dinlenip dinleti yapacağımız yerde provamızı yapalım, sonra dinletimizi yapar termal sularda şifa buluruz.”
Bunu konuştuğumuzda saat 19.30, etkinliğimizin başlangıç saati 21.00. Daha bir buçuk saat var. Rahat rahat hazırlanıp, sahne kıyafetlerimizi giyinip tam saatinde güzel bir şiir-müzik dinletisi sunarız.
Yola çıkarken sırt çantama özenle hazırlayıp yerleştirdiğim sahne kıyafetlerimi giyindim.
Sıfır yaka şık bir gri gömlek, onun altına yıllardır konserlerimde kullandığım çok sevdiğim markalı gri bir ütülü pantolon ve rugan ayakkabılarım. Çoraplarım ise çok özel, markalı spor çoraplar.
Tam dediğim gibi oldu, odalarımıza yerleştik, biraz dinlenip duşlarımızı alıp, sahne kıyafetlerimizi giyinip tam saatinde otelin termal havuzunun yanındaki açık hava etkinlik mekânında buluştuk.
Ortam gerçekten çok güzel. Kuş sesleri, cır cır böceği, kurbağa sesleri, gökte hilal ve yıldızlar, hafif bir rüzgar eşliğinde şarkı söyleyen kanaryalar, kırlangıçlar…
***
Saat 20.15, Emre Korkmaz ile biralarımızı tokuşturduk. Dinletimize kırk beş dakika var.
Emre Grup Yorum’un ilk kurulduğu yıllarda grup üyesi ve solistlerinden birisidir. Vaktiyle çok polis copu yemiş, biber gazı yutmuş, şarkı söylediği için hapis yatmış…
“Emre’ciğim, öyle ayrıntılı prova falan yapmaya gerek yok. Zaten hazırız. Birazdan kısacık bir sahne provası alırız, sonra sahne.”
“Olur hocam.”
Biramı yudumladığım esnada karın bölgemden hafif bir gurultu eşliğinde hafif bir ağrı hissettim.
Ortam gerçekten çok güzel. Kuş sesleri, cır cır böceği, kurbağa sesleri, gökte hilal ve yıldızlar, hafif bir rüzgar eşliğinde şarkı söyleyen kanaryalar, kırlangıçlar…
Gurultu ve ağrı biraz artınca Emre’den müsaade istedim.
“Emre’ciğim, karnımda bir ağrı var. Birazdan sahneye çıkacağız. Bir sorun olmaması için odama gidip tuvalete girip geleyim.”
“Olur hocam, provaya gerek yok. Ama geç kalma, İsmail’i kızdırmayalım.”
Ortam gerçekten çok güzel. Kuş sesleri, cır cır böceği, kurbağa sesleri, gökte hilal ve yıldızlar, hafif bir rüzgar eşliğinde şarkı söyleyen kanaryalar, kırlangıçlar… Yaşar Kemal’in bütün romanlarında betimlediği, Fakir Baykurt’un romanlarında öykülerinde bahsettiği Anadolu kırsalı…
Odam yedinci katta. Saat 20.30, odama gidip ihtiyacımı görüp üç beş dakika içinde burada olurum diye düşündüm. Düşünmez olaydım.
***
Ortam gerçekten çok güzeldi. Kuş sesleri, cır cır böceği, kurbağa sesleri, gökte hilal ve yıldızlar, hafif bir rüzgâr eşliğinde şarkı söyleyen kanaryalar, kırlangıçlar… Masalarda oturup bizim şiir müzik etkinliğimizi dinlemek üzere gelmiş olan şık hanımefendiler, beyefendiler…
***
Odama gitmek üzere kalkınca karnımdaki gurultu ve ağrının biraz arttığını hissettim. Asansöre doğru adımlarımı hızlandırdım. Oteli henüz tam olarak öğrenememiştim, meğer asansöre binince lobiye çıkılıp ikinci bir asansöre binilip yedinci kattaki odama gidecekmişim.
Birinci asansöre bindim. Karnımdaki ağrı artmaya ve dayanılmaz bir hal almaya başladı ve derken işte o şey başıma geldi. Hava değişimi mi desem, yorgunluk mu desem, gıda zehirlenmesi mi desem bilemiyorum. Alt tarafımdan cırt cırt cırt diye bir ses geldi. Şık pantolonumda bir ıslaklık ve bunun eşliğinde bir koku… Şırıl şırıl aşağıya doğru akan sarı bir nesne, yukarıya doğru yükselen bir koku… Asansörde yalnızım ve bıraktım.
***
Saat 20.30, sahneye çıkmamıza yarım saat var.
Lobiye çıkan asansör, içinde şık pantolonu, rugan ayakkabıları, sahne kıyafetiyle bendeniz… Neyse ki güzel sahne gömleğime bir şey bulaşmadı.
Asansör lobi durağına geldi. Peki şimdi ne olacak? Asansörden inilip geniş lobiden geçilip katlara giden asansöre binilip yedinci kattaki odama ulaşılıp küvette temizlenip yedi kat aşağıdaki havuz başına yetişilip dinletiye çıkılacak. İsmail Efeyurtlu şu an burnundan soluyordur muhtemelen.
“Nerede bu herif!”
***
Saat 20.35, sahneye çıkmamıza yirmi beş dakika var. Asansörden lobiye çıkmaya cesaretim yok, çünkü altıma etmiş, buram buram bok kokan, Cem Karaca’nın şarkısındaki gibi ıslak ıslak gözleriyle bakan bendeniz.
***
Cesaretimi toplayıp asansörden fırladım. Hedefim lobinin öbür ucundaki asansördü, beni yedinci kattaki odama götürecek olan öbür asansör... Lobide oturanlara çaktırmadan koşarak, pantolonumu sıkıca tutarak öbür asansöre ulaştım ve yedinci kat düğmesine bastım.
Maalesef asansör beşinci katta durdu. Asansörün kapısı otomatik olarak açıldı. Bir grup genç kız binmek istedi, durumumu farkettiler.
“Çocuklar, asansör yedinci kata gidiyor.”
“Ama amca, otobüsümüz bizi bekliyor. Kız şuna baksana, altına işemiş.”
Bas bas bağırdım.
“Öbür asansörü bekleyin. Kapat şu kapıyı!”
Neyse, sonuçta yedinci kattaki odama ulaşıp kendimi termal küvete atıp, boklarımdan temizlenip dinletimize beş kala yedi kat aşağıdaki sahnemize ulaştım.
Tam başlamak üzereyken öğretmen, meslektaş dostlarım Nihal / Nevin kardeşler kapıdan göründüler. Takıp takıştırıp, sürüp sürüştürüp gelmişler. Zaten ikisi de çok güzeldirler. Ortalığı yakıyorlar.
Nevin öğretmen kıyafetime baktı, kulağıma “Ne lan bu, konsere şortla mı çıkıyorsun? “
“Sonra anlatırım, biraz önce bir asansör faciası yaşadım.”
Çok başarılı bir dinleti oldu. İsmail Efeyurtlu, Emre Korkmaz, Cem Beşe ve bendeniz döktürdük.
***
Ertesi gün erkenden uyanıp otelin birinci katındaki restoranında açık büfe kahvaltı edip mal mal dolmuşla Didim’e evlerimize geldik.
Yahu o güzel ortamda, o güzel termal tesiste gününü geçirsene, termal havuza girsene…
Termal havuza falan girmeyip dolmuşla Didim’e evlerimize döndük.
***
Son günlerde gördüğüm hârika bir reklam var. Bir bireysel sigorta reklamı. Bence çok başarılı bir reklam:
“Söz meclisten dışarı, kendimi bir hıyarrrr gibi hissediyorum.”
Mutlaka görmüşsünüzdür. Reklamda rol alan sanatçıyı yürekten kutluyorum, çok başarılı.