Hemşerilerim bilirim ki sene 1943 yıllar.
Sivas BEZİRCİ Mahallesi…
Kurban olduğum Anam günlük işini yapar idi gene.
Biz kardeşlerimle “mazaratlık” işinde idik.
Akşama doğru gün aşımı vakti, babam öteden gözükürdü.
Kurban olduğum Bedros Usta, üğrünü üğrünü gelir idi.
Eğer iş bulmuşsa koltuğunda öte beri, eğer iş bulmamış ise öylesine gelir idi.
Anam Kemahlı MANUŞAK HATUN, iş bulsun bulmasın, babamı ayakta karşılardı.
Hala hatırımda ki, anam bir dağ gibi babamı karşılardı…
Konuşmadan gözleri ile haberleşirler idi.
Babam Bedros Usta gelende “çoraplarını sıyırırdı”. Anam su getirir yıkar idi.
Ayaklarının altı yarık yarık olurdu.
Sırça parmağım girer idi…
TANRIM bu “mazlum” ustayı Cennetine koy ne olur o çok iyi bir insandı.
Akşam vakti komşular ile de sohbetler olur idi.
Babamın ahbapları çok idi…
Yine bir akşam paraya sıkışmış idik…
Babam beni birkaç ev ötedeki Çarıkçı ABDULLAH amcaya gönderdi. Borç aldım babama verdim….
Ben eve gelmeden Abdullah Amcanın ailesi SÜMBÜL teyze elime bir “pişi” tutuşturdu yiye yiye hanemize vasıl oldum…
TANRI bilir ki ne güzel insan evlatları idi…
TÜRK, ERMENİ, KÜRT, ÇERKEZ her bir millet SİVAS´ımızda idi ve herkes kendi kavlince yaşar idi…
Anam bize sıkı sıkı tembih ederdi babanızdan bir şey istemeyin diye. Çünkü yok idi. “Sen kör olasın yokluk…” Gene de kurban olduğum Değirmen Ustası Bedros Usta, eli boş gelmez idi. ŞEKERLEME getirirdi…KUDRETLİ TANRIMIZA şükrederdik…
Gece anam Ermeni atası “SENKERİM EFENDİMİZDEN” misaller anlatırdı. Dinler idik…
Babam ise iş kovalardı sabah…
“DEVLİSİ GÜN” babam FAKI RAMAZAN amcaya uğradı beni de “terkisine” aldı. Yokluktan kıtlıktan bahseylediler ama her ikisi de “kaanatkar” insan evlatları idi…
Fakı Ramazan amca babama bir SİVAS öğüdü dedi ki o da şudur.
“BABA DEVE BİR PUL ALAMAM OĞUL/Baba Deve Bin Pul Alırım oğul” dedi ve bana bakarak dedi ki “BEDROS gardaşım aha bu uşak sana yeter…”
Şimdi bildim ki o deveyi alacak gücü KUDRETLİ TANRIM bana şimdi verdi amma Babam Bedros Usta göremedi.
Yanarım da ona yanarım…