Tarih: 06.07.2013 19:10

BAKANA ÇAĞRI

Facebook Twitter Linked-in

Bu yazımda tarihi seyri içinde siyasetin değişmeyen aktörlerinin tipik karakteristik özelliklerini kaleme alacağım. Her dönemin siyasetinde toplumun kutuplaşmasını sağlayarak hizmetin önünü tıkayan  bu karakterlerin siyaset ve siyasetçinin toplum nezlinde ki itibarını ayaklar altına alan ana unsuru oluştururlar. Genellikle de suyun altında çalışmayı seven bu karakterler kolay kolayda kendilerini fark ettirmezler.

Tarih boyunca siyasetin toplum hayatını etkilemediği bir an bile yoktur. İslam tarihine baktığımızda Peygamber efendimizden sonra Dört Halife döneminde başlayan iktidar mücadeleleri, Emeviler, Abbasilerle devam etmiş ve Son İslam imparatorluğu sayılabilecek olan Osmanlı İmparatorluğunda doruğa ulaşmıştır. Diğer taraftan modern çağda bir demokrasinin yasakladığı Roma İmparatorluğu döneminde ki William Shakspeare`nin Coriolanus Faciası adlı oyunu siyasi entrikaların hangi boyutlara kadar ulaştığının örneklerini taşıyor.

Demek ki Siyaset dediğimiz şey  böyle birşey. Zaman değişiyor, insanlar değişiyor, roller değişiyor; ancak siyasetin kuralları değişmiyor. Siyaset yapıyorsanız kurallarına göre davranmak zorunda kalıyorsunuz. Aksi halde siyaset mekanizması sizi dışarı yitiyor. Siyasetsiz olmaz mı? Derseniz. (?Siyasetin ve Şeytanın şerrinden Allah?a sığınanlar? bugün herkesten çok siyasete giriyorlarsa vardır bir hikmeti. Siyaset; amaç haline dönüşmezse önemli bir hizmet aracı olduğu kesin.)

Gördüğüm şey ilimizde yapılan siyasette tarihte ki seyrinden farklı gelişmiyor. Hedefe ulaşmak için her şeyi mubah sayan ve manevi değerleri öteleyen anlayışın temsilcileri hala mevcut. Hal böyleyken Müslüman olarak siyaset yapmak güçleşiyor. Geliyor geliyorsunuz bir yerde manevi değerlerinizle siyasi kararlarınız karşı karşıya kalıyor. Ve orada siyaseten kaybetmeyi göze alıp kenara çekiliyorsunuz. Çoğu zaman Müslümanların bu özelliğini bilen siyaset tacirleri bu kırılma noktalarından faydalanmayı biliyor ve atı alıp Üsküdar?ı geçiyorlar. Nadirde olsa hak ederek gelen siyasetçilerde elbette olmuyor değil. Zaman zaman böyle sıra dışı toplum önderleri çıkarmayı da becermişiz

Çok şükür Sivas olarak son 15 yıldır sürekli bakanı olan şanslı illerden olduk. Bu fırsatı iyi kullandık kötü kullandık velhasıl bugüne geldik. Aldığımız yol ortada.

Çevremizde ki illere baktığımızda tarih boyunca en büyük il olma pozisyonumuz yaklaşık son 50 yıla kadar devam etmiş. Bizden kopup ayrılan parçalar büyük şehir olmuş. Bizse yerinde iki ileri bir geri "Abdurrahman Halayı" gibi debelenip durmuşuz. Diyebilirim ki bu kimliğimiz halay oyunlarımıza bile yansımış. Ya yumruk oyunu demiş birbirimizi döğmüşüz, ya kemer oyunu demiş birbirimizin canını yakmışız, ya eşeğe ters bindirip tepeden aşağı bırakmış hem eşeği hem de üstündekini büyük bir riske atmışız, ya da az önce belirttiğim gibi Abdurrahman halayı ile iki ileri bir geri debelenip durmuşuz. Birde sazın telini mızrapla yoklarken çıkan gerçek musikiyi bir kez Veysel?le yakalayıp; ondan sonra ki yıllarda sazın telini döven; anlattığından çok Arif Sağ gibi kafasını sallamakla saza söz kattığımızı sanarak bugünlere gelmişiz. Yani anlatmak istediğim kişiliğimizde, kimliğimizde, kültürümüzde, gerçeğimizde işte bu. Sorunda burada.

İşini doğru yapan Veysel?i ölmeden önce köye sığdırmaz etmiş, öldükten sonra ise nerdeyse kutsamışız. Oysa böyle bir deha çilelerle yoğrulup dünyayı görmeden terk edip aramızdan ayrılmış.  Zamanında Veysel?den de faydalanmayı becerememişiz. Bence bugün aynı şeyi İsmet Yılmaz içinde söyleyebilirim.

Kişiliğinde ki kimliğin; makamda ki kişiliğinden çok daha saygıdeğer olduğuna inananlardanım. Çoğu insana makam bir şeyler kazandırır; kimi insan ise bulunduğu yere değer katar. Bulunduğu yerin değerini artırır. İşte İsmet Yılmaz?da kişiliği ve alçak gönüllülüğü ile makama değer katanlardandır. Ancak tehlike ve riskte tam burada başlıyor. Neden mi?

Bizim toplumumuz çoğu zaman alçak gönüllü ve mütevazı olmayı algılayamıyor. Hemen böyle bir davranış biçimini hovardaca kullanmaya kalkıyor. Saygısızlık boyutuna kadar indirgeyebiliyor. Tabii alçak gönüllülük gösteren kişi kendine olan güveniyle bu saygısızlığa aldırış etmiyor. Ancak öyle bir an geliyor ki bu hoşgörü yerini pişmanlığa bırakıyor. O zaman da iş işten geçmiş oluyor.

Tam da burada tarihi vesikaları oluşturan eserlerde anlatılan yazımın girişinde ki insan tiplemelerini hatırlatma gereği duydum. İlimizde ki geçmişte yaşanan acı tecrübeler ve bir şeyler yapamama kültürünü gelenekselleştiren bu yapıyı kırmak istiyorsanız mutlaka şu iki şeyi siyaseten yapmalısınız.

1-) Her dönemde Siyasetçilerin yanına gelip şakşakçılık yapan ve onu adeta bir örümcek ağı gibi sarıp gerçekleri görmesine engel olan o ağı yırtıp atmalı ve sahiplerine itibar etmemelisiniz: Ne yazık ki sizde bu tuzağa girmeye başladığınızı endişeyle seyrediyorum.  Hayatına baktığınızda geçmişinde toplumu bırakın; Allah rızası için kendine ve çevresine bir şeyler katamamış bu zatlara değer vermeye başladığınızı görüyorum. Hayata kendi açısından yaşama payı kadar değer katan bu insanlardan toplum için fikir sorup yol almak ne kadar akıllıca olur? Bu insanların en bariz özellikleri dillerine vurmuştur ve çok güzel konuşurlar. Eylemse yok denecek kadar azdır.

Bu yolun sonunda gidilecek yer; geçmişte hala izlerini silemediğimiz yanlışlıklar ve pişmanlıklardan öteye ulaşamayacaktır. Siyasetçinin karakteristik yanlışlıklarından birisi ve en önemlisi de budur. ?Siyaset insanla yapılır aman kimseyi kırmayalım la? uzun soluklu başarılar kazanılmadığı gibi; eminim bürokratik kimliğinizle çok iyi bildiğiniz kurumsal kimlik oluşturulması zarureti ortadan kalkıyor.. Yani kurumsal yapıları bu tip insanlar bozuyor. Onun yerini müdürüne emreden destekli işçiler yada destekli memurlar alıyor. Ve siz bunu siyasette fark edemiyorsunuz.

Burada önemli bir kurumumuzun eski müdürlerinden birinin ifadelerini paylaşmak istiyorum. "Emrimde çalışan işçilerden en az iki tanesi sürekli siyaset gerekçesiyle işine gelmiyor. Ne zaman mücadele etsem karşıma bir siyasetçi çıkıyor" demişti. Ve şunu da eklemişti. Bunlar buradan aldıkları maaş ile çoluk ? çocuğunu doyuruyorlar. Bunlardan ülkeye ne fayda gelir. Dahası siyasetçilerinde bunların arkasında durması hak ve adaletle ne kadar bağdaşır?  İşte bu cümleler birçok şeyi ifade etmeye kâfidir. Yani başlar ayak ayaklar baş oluyor, gerçekte var olmayan ancak pratikte var olan statü değişikliği baş gösteriyor. Zaman zaman karşılamalarda bu tip olayları görüyorum ve keşke sizinde bu tip dramatik sahneleri görme imkânınız olsa. O zaman yönetici ve idarecilerin düştüğü zor durumu görürdünüz. Bu yüzden devlet geleneği ve düşüncesini bilmeyen bu insanları etrafınızda dolaştırmanız ve bulundurmanız sizden önemli şeyler götürüyor. Oysaki bu insanlar perde etmese sizi tanımak isteyen ve seven o kadar çok insan göreceksiniz ki sizde şaşıracaksınız ve daha ötesi siyaset anlam bulacak. Zaten bu tip başkasının gölgesinde serinleyen ve gölgenin zatının marifetindenmiş gibi gösteren ve laflar savuran bu insanlar; sizin adınıza denesiz saman savurmaya devam ediyor ve bırakın deneyi ayırmayı var olan samanı da yele veriyorlar. Dönen bu tip dolaptan da sizin haberiniz bile olmuyor. Sonra şahsınıza karşı ileride olabilecek muhtemel olumsuz davranışları da anlamlandıramayacaksınız. Sizden ve toplumdan çok şey alıp götürecek bu tip insanların tipik davranışlarını özetleyecek olursak; Sağınızı ve solunuzu hiç kimseye kaptırmazlar. Toplumsal bir vazifeleri olmamasına rağmen çağırsanız da çağırmasanız da hep onlar yanınızdadır. Ekip olarak çalışırlar. Size hep doğru yaptığınızı söylerler. Gülerler ve gülerek aldatırlar. Fikir hırsızıdırlar. İyi kopya çekerler. Kendilerini olduğundan daha büyük göstermeye çalışırlar. Birbirini pazarlarlar. Küçük şeyler peşindedirler. Adınızı kullanarak iş yaparlar ve sizin adınıza kamu kurum ve kuruluşlarını gezer kendilerine piyasa yaparlar. Ve ilimizde az olsun benim olsun kültürünün temsilcileridirler.

2-)Başsanız? Dümenin de başında olmalısınız. İsteseler de istemeseler de siyaseten herkes size güvenmek zorunda. Çünkü size güvenen kişi sizi buraya getirip Bakan görevi vermiş. Onun güvendiğine siyaseten herkes güvenmek zorunda. Sizse herkese güvenmemelisiniz. Siyaset herkese hele sizinle aynı statüde siyaset yapanlara her zaman güvenmeyi asla affetmez. Biliyorum benim gibi güvenmeme olgusuna alışamayacak yadırgayacaksınız. Ama maalesef siyasette sonsuz güvenmek basit ama büyük bir hatadır. Bunun örneklerini defalarca yaşadık. Öyle ki elinden tutup tepeye kadar çıkardığı insanın ihanetinin bedelini çok ağır ödeyen Bakanlar gördük. Ve bir daha bu insanlar toparlanamadılar. Amiyane politika tabiriyle ilk satan ve ilk gemiyi terk eden de genellikle bunlar oluyor. Bu yüzden kuzu postu giymiş kurtların sinsi oyunlarına gelmeyin. Bugün bunlardan o kadar çok ki; bunlarında tipik özelliklerini sıralarsak; sözde sizin üstünüze asla oynamazlar.  Başlangıçta güven oluşturma aşamasını iyi becerirler.  Bir taraftan sizi dengede tutarken diğer taraftan genel merkezde güçlenmeye ve tırnak tutmaya çalışırlar. Siz hizmet etmeye çalışırken onlar enerjilerini bir sonra ki dönemi garantiye almak için Ankara da geçirirler.  İl teşkilatlarını boş bırakmaz sürekli ellerinde tutmaya özel bir gayret gösterir ve oraya çöreklenirler. Sürekli yalan söyler, karda yürür ayak izlerini fark ettirmezler.  Başkalarının yaptığı birçok şeyi bırakın paylaşmayı hepsini kendileri sahiplenirler. (Yıldız dağında olduğu gibi)  Hedefe ulaşmak için aklınızın alamayacağı kadar yemin eder; ilk durakta da sizi bırakır kaçarlar. Önce dostlarını satarlar. Sizi abluka altına alabilmek için çalışacağınız kişileri de belirlemeye çalışır; sizin istediğinize de nazik bir dille olmasın derler. İstediğinizi yapınca da hem size hem de ona boyun eğerler. (Kış uykusuna yatar pusuda beklerler ve ilk fırsatta da bunun hesabını mutlaka size keserler.)

Anlatmaya çalıştığım iki maddede de kişilerden ziyade politik tiplemeleri yazdım. Kimse üzerine almasın. Eğer üzerine alınan gerçek kişi ve kişiler varsa o onları bağlar.

Sonuç: Hemen hemen bütün siyasetçileri tuzaklarına düşüren ve her dönemin adamları olan bu iki maddede ki siyaset figürlerine itibar etmeyi bırakıp; Bakan olarak size ait olan kişiliğinizi ortaya koyup değişim ve dönüşümü başlatacaksınız.

Ya da bırakacaksınız o eski kişiliğe ve kimliğe sahip olanlar kendi bildikleri gibi şehirde at oynatmaya devam edecekler. Sivas ise boşalmaya ve boşaltılmaya devam edecek. Saygılarımla...




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —