Tarih: 05.07.2023 10:56

BAŞBAĞLAR ORTAK ACIMIZ!

Facebook Twitter Linked-in

“Seni göresim kalır..
Sesim kalmaz,
sözüm kalmaz,
yarım kalır bir öykücük,
bozulmuş bir tılsım kalır.”

         Hasret GÜLTEKİN

Yaşamın omuzlarımızdaki âhengi, bir diğerinin âhengi ile bütünlenince anlamlı değil midir?

Siyahı alabildiğince güzel kılan, beyazın yekpâre sevdâsıdır.

Beyazı, kar dağları gibi ihtişamlı kılan da siyahın onun yanında durmasıdır aslında.

Dünyâyı algılayışımızı güvence altına alan, bizim gibi düşünmeyenlerdir. Farklı düşünceler, farklı bakış açıları içinde en özgün fikirler doğar öteler ötesine, farklılıklarımız zenginliğimizdir.

Âlem, değişik düşüncelerin artması ile güzeldir. Nasıl ki siyahı anlamlı kılan beyaz, beyazı anlamlı kılan siyah ise.

Bu kadim topraklar, farklılıkların sığındığı korunduğu âb-ı hayat olmuştur asırlardır.

Hangi görüşe, hangi düşünceye sahip olunursa olunsun, insan olma erdemi her düşüncenin bir üst değeri olarak seyr-i sulûk etmiştir.

Yaşam senin gibi düşünmeyenlerle kıymetlidir.

Senin fikrine değişik fikirler katma ile anlamlıdır her şey.

Zıtlıklar olmasa, bizi boğan tekdüzelik çekilebilir mi hiç?

ANADOLU gibi candan özge bir can olan, bu diyarlara, hiç kan ve gözyaşı libâsı yakışır mı?

Her ne sebeple olursa olsun, bir damla kanın, bir damla gözyaşının dökülmesini, hangi yürek kabul edebilir?

Hangi kelime, hangi ağıt, hangi yüreğin tam ortasına oturan acı, tarif edebilir hayâtının baharında yola gidenleri?

Acı yıllar, 1990´ın karanlık ölüm tiyatroları.

Ölümlerin, fâili meçhullerin, gözü yaşlı anaların yılları…

Hüznün ve ölümün kol gezdiği, gönlü dağlayan ahların gök kubbeyi çepeçevre sardığı kara yıllar.

Acının kaderleştiği, kaderin acılaştığı zamanlar.

Ağuların, aşlara katılıp, gözyaşı ülkelerine sürgün edildiği yıllar…

Ölüm kokan seneler, ölüm kokan diyarlar, ölüm kokan hayaller...

Ardı kesilmez karanlık tiyatrolara âlet edilmiş binlerce insan,

Bilinmez husûmetlere, taraf edilmiş yığınlar…

Eli kalem tutacakken, eli ekmek tutacakken, avuçlarına acı verilmiş nice insan?

Bu topraklarda, asırlardır kardeşçe yaşayan insanları, ayrı gayrı yapmak için düzenlenen oyun üstüne oyun denemeleri…

Maraş, Çorum, Sivas, Başbağlar, kardeşi kardeşe kırdırma girişimleri…

Ve Sivas, karanlık oyun için, önceden kurgulanmış bir şehir. Aynı toprakların insanlarını, bir birine kurban etmek için seçtirilmiş bir şehir.

Dumanlar, ölümler, acılar; ağıtlar, hüzünler, yarım kalmışlıklar; Kızılırmağa karışan gözyaşı selleri, hüznün kol gezdiği kara günler...

İki Temmuz Sivas acısı, daha yüreklerde tazeliğini korurken, kanlı ve karanlık ellerin Başbağlar´da da sergilediği ölüm içindeki ölümler…

Acıyı kaderleştirme, gözyaşını ayrı gayrı kılma oyunları.

Oysa gözyaşının rengi, milleti, kadını erkeği yoktur, acısı vardır, yarım bırakılmışlığı vardır, gidip de geriye dönmeyeni vardır.

Yasa bağlanmış yürekleri, karanfil kokularına eş adanmışlıkları, mısrâlara sığınmış dörtlükleri var.

Acının târifi yok, ancak acısı var, içten içe kor gibi, yıllardır usul usul yananı var.

İki Temmuz ortak acımız.

Başbağlar ortak acımız.

Ne kadar acı içinde ölüm,

Ölüm içinde acı varsa kendi yüreğimizdedir.

Bir çocuk anasız ve babasız kalmışsa sorumluluk bizdedir.

Her bayram gelende, öpecek el bulamamışsa sorumluluk bizdedir.

Kara dumanlar, kör kurşunlar alıp götürmüşse onlarca insanı, sorumluluk bizdedir.

İki Temmuz´da Sivas´ta yaşamını yitirenlerin acısı hâlâ içimizde.

Beş Temmuz'da Başbağlar'da yaşamını yitirenlerin acısı hâlâ içimizde.

Bu yas, ortak yasımızdır.

Gök kubbeyi sarsan ağıtlar, bizim ağıtlarımızdır.

Bu kadim diyarlarda yaşamanı yitiren her fert, bizim acı bir kaybımızdır, değerimizdir, geleceğimizdir.

Asırlardır senliğe benliğe mahal vermeyen, bir parça ekmeği bölüşen ANADOLU'da, kardeşi kardeşe kırdırmaya uğraşanlar başarılı olamayacaklar.

Bu ve benzeri acılar bir daha, bu topraklarda yaşanmamalı.

Yüzyıllardır, acıyı hüznü, mutluluğu, bir lokmayı paylaşmış insanları, kimsenin ama hiç kimsenin ayrılığa gayrılığa iteklemeye gücü yetmeyecektir.

Birbirimizin düşüncesine, yaşam tarzına, dünya görüşüne saygılı olduğumuz, hattâ onu koruyup kolladığımız müddetçe insanızdır.

İnsan onuru, insan sevgisi bunu gerektirir.

OSMAN ÇELİK




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —