Ben Tecer Dağı´yım?
Bana ötelerden bakıpta, benim bağrımın taşlar üzre olduğunu sanıp durmayın. Pamuktan yumuşak bulutlarla yarenliğimi bir dinleyin? Dinleyin, ayaza çalan çatlamış dudaklarımdan dökülenleri.
Bahara doğru hasretle muştulanan benim. Benim, öte diyarlar çiçeklenmeden çiçeklenen.
Yamaçlarım sarp kayalarla dolu olsa da, koyaklarımda bin bir türlü güller barındırırım.
Hele bir de baharda gelin yanıma yöreme? Çoban yastığıyla, kekik kokan türküler sunayım en alasından? Çiğdemden, nevruzdan, laleden, gelincikten gerdanlıklar dizeyin naif boyunlarınıza?
**
Ben Tecer Dağı´yım..
Dağlar içinde Turi Sina ile özdeştir halim. Ona yönelen adımları özler, bu çıngılı canım. Ama bilirim ki, şahı sultan dağ o olsa da, o yolda taş bağırları çiçeklendiren de benim hani?
Ben Tecer Dağı´yım, ulaşılmaz yolların geçilmez bendlerin, aşkı hasretiyim.
Bilirim yücelik hayalinin bir bende olmadığını. Bilirim dağlar içinde özge dağın ben olmadığını. Ama yine de, soylu bir aşka adanmış Mecnun misali, bütün Leylaları özge canımdan can bilirim.
**
Hemen öte diyarımda salınan Kösedağ´ın, bağrından akan kırk gözeler misali kendi bağrımda da göz göz yaralarım kaynar. Benim yaram bu derin derelerimdir. Kösedağ´ın hasretini dillendiren Habeş Çayı gibi, bende de öte diyarlara bölük bölük, köpük köpük ırmaklar çağıldar? Yaralı bağrımdan, gümrah ırmaklar salarım yazısız pulsuz mektup ile?
**
Öte güney yamacımda, ayın on dördü gibi bark bark eden Kulmaç Dağları var ya? Hani şu ak gerdana dizilen inci misali uzayıp giden Kulmaç Dağları?
İşte onla da söyleşiriz asırlardan beri? Sicim gibi uzayıp giden Koca Kulmaç´ın bağrından, bana gelen turnalardan öğrenirim sonsuzluk hikâyelerini?
Gönül avazlı nazlı turnalar, Kulmaç´ın gözesi ?Göl Gediği´inde azıcık dinlendikten sonra, bir uçumluk aşk ile göllerime gelirler. Gelirlerde, hiç havadis sunmazlar mı öte ellerden?
Hama´dan Humus´tan, Nil´de bahar sultanının selamını iletirler yaralı bağrıma. Telli bir duvak hükmünce, allı pullu renkleriyle bağrımda sabahlarlar günlerce?
Yüce Kulmaç´ın, nidasıyla birlikte, öte okyanuslardan da, rayihalar getirirler kanat şakımalarıyla?
**
Çalımın, çimenimin, alıcımın, ardıcımın dibindeki ürkek kekliklerin, akşamın alacasına doğru avcının pençesine düşmelerine yanarım en çok. Toprak tüylerini poyrazın kollarına bıraka bıraka, avcının acımasız ellerine düşmeleri yok mu!
Her kekliğimin tarumar olup al kana bulanması, içimdeki derin dereleri daha da derinleştirir. Bağrımda serin serin akan gözelerim bile, o hicran sahnesini görmemek için adeta sularını çekip, uzun bir müddet yas ağusuna bağlarlar kendini. Kekliğin yakarışına, taş bağrım bile dayanamayıp, yüzümü öte yanlara çeviririm:
?avcı vurma beni
dağda, ovada hür
şen, şarkılı yaşarken
ağu katma aşıma.
avcı vurma beni
diyar diyar gezdim
sırdaşım ardıç, alıç
gözelerden içtim?
**
Ben Tecer Dağı´yım?
Bir çok angut geldi dün yine tenha göllerime. Çok öte bir telaşı barındıran ürkek kanatlarını, usulca indirdiler göl kenarına. Ürkek bir telaş? Onca telaşın içinde, birinin yapayalnız oluşuna daldı gözlerim? Yapayalnız dalgın bir angutun, hayatın bedbinliği ile kendini sınadığını ilettiler bana. Duramadım, halleşmek için ağzımı çayırla çimenle yıkayıp vardım yanına?
Ben Yaslıyım Tecer Dağı dedi. Sen her ne kadar derelerim, benim yaramdır desen de, ben senden daha çok yaslıyım dedi? Senin bağrında onca göze, onca canlı, onca hayat varken, ben baş yastığımı, avcının kör kurşununa verdim?
Daha buraya konmadan, daha senin mısmıl derelerinde şakıyıp, yuva kurmak için çerden çöpten imdat istemeden, Aygır Gölü´ne tünemiştik bir gece vakti? Allı pullu renklerimizi, yaz rüzgârının şerbetiyle tam şerbetlemeye başlamıştık ki, kör bir kurşun gelip yaktı can cazımı? Al kanlara bulanda eşimin her bir yanı? Bir avuç kan aktı öz bağrından; karıştı gitti Aygır Gölü´ne. Bizde telaş edip, merhametli bağrına sığındık. Ama Koca Tecer Kalıcı değilim de sende? Azgın avcının ölüm demiri öteye gider gitmez, varıp gideceğim Aygır Gölü´ne? Al kana bulanmış cananın yanında, sonsuzluk yasını tutacağım dedi?
**
Ben Tecer Dağı´yım?
Durun dinleyin daha var anlatacaklarım? Daha inmedim hikâyelerin en özgesine? Bilir misiniz ne sevdalara şahit oldu yüce bedenim. Ne türkülere, ne manilere, ne deyişlere şahitlik etti bozkır suretim.
Tecer Değirmenlerimde, bir cümle insan kışlığını hazırladı. Alın terlerine katık ettiler, benim soğuk suyumu. Hem unlarını üğüttüler, hem de geceyi türküyle âlemle bağladılar?
Kerem´i bildiniz mi? Hani bizim Kerem. Aslı için dağ dağ, ova ova dolaşıp duran Kerem? O dahi gelip, bir müddet eğleşti değirmenlerimde. Hem söyledi, hem ağladı? Yandan yöreden gelen bir cümle ahaliye, Aslı´yı sorup durdu bir zaman. Onun iç yakan boynu bükük hali, o kadar işledi ki içime, ben de sordum bir cümle dağdan ovadan Aslı Hanı?
Öteden Erciyes nida eyledi, bir tan vakti. Aslı bendedir Tecer Dağı. Durmasın Kerem gelsin dedi? Heyecanım arşı alaya ilişti. Vardım yanık Kerem´in kulağına, Aslı Hanın yerini fısıldadım? O dem Kerem´in beti benzi soldu, elleri titremeye başladı. İsfahan işlemeli çıkınına alarak bir dürüm ekmek, ısmarlaşıp tuttu Erciyes yolunu.
Sonra gelip giden toy kuşlarından öğrendim, vardığını cananın diyarına?
**
Ben Tecer Dağı´yım?
Bakmayın, taşların kayaların suretimi gizlediğine. Bakmayın haşin bir eda ile salındığıma. Gelin başlı bulutlardan sorun beni? Katar katar turnalardan, bahar şahı çiçeklerden sorun? Ben Tecer Dağı´yım? Dağlar içinde bir dağ, yarım kalmış bir hatıra gibiyim?
Osman ÇELİK