Aha,Ahmet Önder yanımda,o anlatsın;
Abdullah ağabey,1967 veya 1968 yılında Demir Ortaokulunda öğrenciydim. Fevzi Kofoğlu öğretmenimiz yazılı imtihan ediyordu. Tahtaya yazılı olan soruları seçemiyordum. Ben de önümdeki arkadaşımın kağıdına bakıp soruları yazacaktım. Fevzi Bey kopya çekmeye yeltendiğimi sanıp beni biraz hırpaladı. Sonunda bir fırsatını bulup,öğretmenim tahtadakileri göremiyorum diyebildim. Dayak seansım bir anda durdu. Kalk yerinden en ön sıraya otur dedi. Ön sıraya oturdum. Yine göremiyorum. Göremiyorum öğretmenim dedim. Akşam git,annenden izin al seni yarın doktora götüreceğim dedi.
Akşam anama anlattım. Çaresiz he dedi anam,fakiriz,zar zor geçiniyoruz zaten,doktora para verecek durumumuz heç yok,yok işte,bilirsin ağabey yokluğun ne demek olduğunu. Bilmez miyim?
Fevzi Kofoğlu sabahleyin daha derse girmeden sınıfa geldi, anamdan izin alıp almadımı sordu,aldım dedim. Ders başlamak üzereydi. Haydi göz doktoruna gidiyoruz dedi,tuttu beni Sirer caddesinde göz doktoruna götürdü. Doktor bu çocuk uzağı hiç göremiyor dedi,demesiyle birlikte Fevzi bey sandalyeye çöktü. Doktor bir şey anlamadı tabii,ben beni dün döğen öğretmenime acıdım. Dün,gücüm yetse döğmeyi çok arzuladığım öğretmenimi şimdi bağrıma basasım,içime sokasım geldi.
Doktordan reçetemi aldı,doktorun ücretini verdi dışarı çıktık. Belediye otelinin altında gözlükçü vardı,o zamanlar bir tane gözlükcü vardı. Reçetemi verdi gözlükçüye. Bir çerçeve beğendi,bu yakışır dedi ve toplam bedeli sordu gözlükçüye. Kısa bir sürede hesap yapan gözlükçü,hocam toplam 50 lira tuttu. Fevzi Kofoğlu cebinden çıkardığı cüzdanından 50 lirayı çıkarıp gözlükçüye verdi.
Ertesi gün öğlenden sonra gözlükçüye gidip gözlüğümü aldım. Hükümet meydanına kadar gözlüğümü takıp takmamakta tereddüt ettim. Arkadaşlarım bana cam göz diyecekler,benimle alay edeceklerdi,iki iki dört. Meydana gelince bir takayım bakalım,nasıl görebileceğim deyip merakıma yenik düşüp takdım gözlüğümü. Amaaaan,görüyorum. Ne kadar çok şey varmış. Kesin kararımı verdim,kim ne derse desin gözlüğümü takacaktım.
Fevzi Kofoğlu beni dünya ile tanıştırdı kendi parası ile bana gözlük alarak. Ben Fevzi Kofoğlu´na 50 lira borçluyum teeey o zamanlardan. Bu parasal değer. Bir de öbürü var,o ancak ödenemeyecek bir borç,anarak,yad ederek,borcumu azaltmaya hafifletmeye çabalıyorum ama nafile,anlattıkça borcumun ağırlığı daha da artıyor. Borcumu ödeyemeyeceğim.
Bana hakkını helal ettiğini bir duysam dünyalar benim olur,kuşlar gibi uçarım.
Gözlüğünü gözünden çıkardı,o yıllara gitti,dolandı çevrüldü geldi,iç geçirdi,işte böyle Abdullah ağabey dedi.