Tarih: 30.03.2018 19:40

Bir İhalenin Anatomisi

Facebook Twitter Linked-in

Yaklaşık 6 ay kadar önce Sivas´ın ? Suya sabuna dokunarak yazan? gazetesi Sivas Postası´nda çıkan, bir yazarımıza ait  köşe yazısı ve benim bu yazıyı kendi sosyal medyamda paylaşmam üzerine, bu yazıdan vazife çıkartan idareci ve o idarecinin telkinleriyle,  ilgili firma hakkımızda savcılığa suç duyurusunda bulundu. Yoksa adımı sanımı bilmeyen, benim çalıştığım işyerinin adıyla şikayet dilekçesinde belirten firma, bunu nereden bilsin öyle değil mi?

Şikayetlerinde birde ?kamu çalışanı? yazdırmışlar, sözüm ona, uyanıklar(!) ya.  Cep telefonu numarama kadar hepsinde vardır, beni iyi(!) bilirler diye düşünmüştüm. Kötü biliyorlarmış, varsın bilsinler, benim için zerre önemleri yok. Derdim gözgöre göre ?Kamu zararına? neden olmalarının önüne geçmekti.

Olabilir.. Yasalar önünde herkes eşittir. Adalet herkes için lazımdı, bundan sonra da onlar ve konak kahramanı ulak´a  lazım olacak.

Ancak sorduklarımız yalan değildi, yanlış değildi.

Geçtiğimiz aylarda ,  her iki  soruşturma da, savcılık tarafından ?Suç unsuru oluşmadığı/Eleştiri sınırları? gerekçesiyle, takipsizlik verilerek sonlandırıldı.

Benim iddiam; bilerek yada bilmeyerek  kamu zararı oluşmasına neden oldukları idi. Her şey o kadar açıktı ki, görünen köy resmen ortada idi.

Sadece ben değil, Sivas Postası´nın sahibi ve aynı zamanda diğer bir yazarı Murat Kalender´inde aynı şekilde ifadesine başvuruldu.

Aslında korkutarak sindirerek bizi baskı altına alabileceklerini düşünenlerin yanıldığı bir çok nokta vardı. Yada unuttukları diyelim.

Önce bunları sayayım. İlki; ben İletişim Fakültesi mezunuyum, derslerimi de iyi çalışırdım. Öncelikle ?Basın Etiği, Meslek İlkeleri, İletişim Hukuku, Temel Hukuk, Medya Okuryazarlığı? gibi konularda eğitim aldım ve bitirme tezimde ?Bilgi Edinme Kanunu? üzerine.

Ayrıca Yüksek Lisansımda Kamu Yönetimi üzerine devam ediyor.

Neyin suç olup olmadığını, neyin etik yada ahlaki olup olmadığını,  çok mu çok iyi biliyorum. Çok şükür Allah´tan başka kimseden de korkum, çekincem yok.

Sadece sıradan bir vatandaş olarak, uyarma görevimi yapmıştım. İhalede bir takım yanlışların olduğunu, tüm hastanenin bunu konuştuğunu, ihale şartnamesine uygun olmayan bir alım yaptıklarını, ihale üzerinde bırakılan firmanın teklif ettiği halihazırda ki yazılımın ihale şartnamesine uygun olmadığına dair  şerh koyan kişinin (Ki bu daha sonra tarafsız bilirkişi raporunda altı çizilerek belirtilecek ve sadece bir kişinin farkına varmasının olağan olmadığı,böyle büyük ve önemli bir eksikliğin diğer komisyon üyeleri tarafından es geçilmesinin dikkat çektiği belirtilerek, devamı sonraki yazıda var)  yerinin değiştirilmesinin ahlaki olmadığını,  bu işin bir yerlere yamanmaya çalıştığı iddialarının olduğunu, firmanın eski bir üst düzey yöneticisinin FETÖ ile ilgili operasyonlarda iki defa gözaltına alındığını, bu yöneticinin kurucusu olduğu Şanlıurfa merkezli bir Hastane´ye el konulmasının basında yer aldığı, bazı soru işaretleri olduğunu, aceleye getirmemeleri gerektiğini ifade etmeye çalıştık.

Hiçbir şey delilsiz ve belgesiz ve de kayıtsız  değildi. Ancak dinletemedik, dinlemeye çalışanlarında gücü yetmedi dedik

Bunların akabinde beni, ailemi, gazetemi hedef alan, ihale avantacılığı yaptığımızı söyleyen sahte rumuzlu sahtekarlar, dün FETÖ´cülerle koyun koyuna yatanlar ortaya çıkarak, kendilerince bizim kim olduğumuzu söylediler, eskiden FETÖ´cülerle birlikte düzenledikleri utanç vesikalarını ?Belge? diye, televizyon programımda misafir ettiğim siyasilere, sözde sundular.

Ancak sunanların, onu tetikçi olarak kullananların unuttuğu, kendi icraatları olan,  konaklarda 2.000 Tl´lik çay servislerini çabuk unutmuş olmalılardı. Bu sayede siyasi misafirlerim, onların da cibilliyetini öğrenmiş oldu.

Aslında konu 2 ciltlik bir eser olacak kadar uzun ancak kısa kısa değineceğiz, Yalnız yazımız yaklaşık 4 Sayfa, hepsini birden verip, unutturmak istemiyorum. 

İhaleye katılan diğer firmayı tanıyor olmam, Sivas´lı olması, uluslar arası alanda kendisinden başarıyla söz ettiren ve yüksek katma değerli ürün ihracatında ciddi ciddi pazarı olan bu firmaya zarar verilmeye çalışıyor olmasına karşı çıkmam birilerini tedirgin etti.

En son Aralık ayında Sayın Cumhurbaşkanımızın elinden bizzat ödül alan bu firma, yaklaşık 25 yıldır bu sistemi yürüten ve idarecilerin sözüyle de oldukça başarılı yürüten bu firmanın, gözgöre göre harcanmaya çalışılmasına gönlüm razı olmadı. Bu arada tek bir kuruş avanta alan, isteyen, istediğimi iddia eden, alçak şerefsiz ve namussuzdur. O dönemde bu firma yurtdışına yazılım ihraç eden sayılı Türk firmalarından birisiydi ve önünde bekleyen bir Pakistan işi vardı.

Türkiye´nin hazinesine akıl satarak girecek milyon dolarlar, aklımda kaldığı kadarıyla Güney Kore, Amerika ve bir Avrupa ülkesinin kaldığı son 4 ülke içindeydi ve oldukça da şanslıydı.

Bu durumun Sayın Cumhurbaşkanımıza iletilmesi için, dosyayı bizzat Beştepe´ye kadar giderek danışmanlarımızdan birisine teslim ettim.

Sonra ki yazımız da, belgeleriyle, delilleriyle, mahkeme kararlarıyla, sorularla, ilk ihalenin iptal sürecinin perde arkasıyla devam edecek.

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —