Tarih: 12.12.2018 19:28

Bir İstismar Mesleği: Dilencilik

Facebook Twitter Linked-in

Bir İstismar Mesleği: Dilencilik

Dilenci, her türlü ahlâki değerden yoksun, insanların duygularını sömüren, insanları ?muhtaç´ olduğuna inandırmış arsız birisidir. Bu nedenle sonda söyleyeceğimizi başında söyleyelim. Dilencilik; özellikle Ramazan ayı gibi manevi duygu yoğunluğunun zirve yaptığı günlerde ve sair zamanlarda, başta kutsal olan her şeyi ve merhamet duygusunun insafsızca istismar edildiği bir meslektir. Zahmetsizce para kazanmanın en basit yoludur. Bu kişiler; ?dilenmekle günde beş yüz lira kazanıyorum neden çalışayım?? diyebilen yüzsüz,haysiyetsiz ve onursuzluk abideleridir.

 Bu mesleği icra edenler usta bir psikolog gibi insanların merhamet ve zaaflarından faydalanırlar. İstismarın bir ucunda bu usta istismarcılar bulunurken diğer ucunda ise bedavacı ve ucuzcu zihniyetin temsilcileri durmaktadır. Sahici bir şekilde komşusu ve akrabası olan yoksulu doyurup giydirmekten imtina eden bu insanlar, çarşı ve pazarda gördükleri dilenciye verdikleri birkaç kuruşla vicdanlarını rahatlatmanın ucuz yolunu tercih ediyorlar.

 Bizde yoksul denince, genellikle yolda ve ya bir köşe başında karşımıza çıkıp Allah rızası için sadaka isteyen veya kapımızı çalıp gözümüze soktuğu uyduruk bir raporla ?hastam var,yetimim var?diye merhamet edebiyatı yapan veyahutrrrr mülteci olduğunu söyleyen dilenciler akla gelir. İsteyeni boş çevirmeme kültürü mucibince bizde bu istismarcıları boş çevirmeyiz. Bunun bir sebebi, dinin yoksullara yardım emridir. Bir diğer sebebi ise örftür. Zira şifahi kültürümüzde uzatılan eli boş çevirmek, büyük bir felaket ve musibet olarak anlatıla gelmiştir. Bir başka önemli sebep ise, az bir paha ile görev ve sorumluluğumuzu yerine getirmiş olmanın yaşatacağı psikolojik hazdır. Düşünsenize işimize yaramayan ama sadaka olarak verdiğimiz birkaç kuruş ile kazandığımız sevabın hazzını ve mutluluğunu yaşamak az bedavacılık mı?

 Dinî ve örfî hassasiyetten kaynaklanan verme refleksi sayesinde üzülerek görüyoruz ki bazı insanlar, eskiden beri istismar etmektedirler. Bu istismarcılar medyadan öğrendiğimiz kadarıyla çok profesyonel ve örgütlenmiş vaziyettedir. Hatta bir tür mafyalaşmadan bile söz edilebilir.

 Yoksula sahip çıkma, muhtaca yardım etme duygumuzu, artık daha fazla istismar ettirmemeliyiz. Her köşe başında karşımıza çıkan ve avuç açıp dilenen insanların, gerçekte yoksul olmadıklarının farkına varmalıyız. Meseleye uzatılan eli boş döndürmemek olarak bakmamalıyız. Kesinlikle bizim için bir değer ifade etmese de bu kişilere her hangi bir şey vermemeliyiz. Zira ?damlaya damlaya göl olur´ deyişinde olduğu gibi, bu verilen küçük paralar ile ciddi servetlerin yapıldığını ve bu işin geçim kaynağı haline geldiğini müşahede ediyoruz. İlla ki bir şey yapacaksak, onlara tuttukları yolun doğru bir yol olmadığını anlatmalı, ihtiyaçlarını gidermek için devletin sosyal yardım ve hizmet kurumuna başvurmasını tavsiye etmeli ve oralara yönlendirmeliyiz. Para vermek yerine; kişi eğer ilaç almak bahanesi ile karşımıza çıkmış ise, reçeteni getir ilacını alayım demeliyiz. Ekmeğim yok diyorsa bir ekmek alıp vermeliyiz veya bir kap yemek ikram etmeliyiz. Yol param yok diyorsa, otobüs biletini almayı teklif etmeliyiz. Eğer karşınızdaki kişi, gerçekten ihtiyaçlı birisi değil de istismarcı ise, sizin bu tekliflerinizin hiç biri ona cazip gelmeyecek, sizin bu makul tekliflerinizden rahatsız olarak bir an evvel yanınızdan uzaklaşmaya kalkacaktır.

 Yardıma muhtaç olduğunu öğrendiğimiz kişilerin, adını ve soyadını öğrenerek Valiliğin ilgili birimine müracaatını sağlayabiliriz. Açık Kapı Projesi´nde kişilerin kimlik bilgileri ile yardım yapıldığı için hangi kişinin nereden yardım aldığı ya da almadığı ortaya çıkıyor. Çünkü bazı kişiler pek çok kurumdan yardım alarak yardım meselesini istismar edebiliyor. Sorun şu ki istismarcılar devletin her türlü sosyal yardım projesini biliyor ve haksız kazanç elde ediyor.

 İslamiyet dilenciliği, en son kazanç kapısı olarak ilan etmiş; kişi açlıktan ölme sınırına gelmişse, insanlara el açıp ihtiyaçlarını arz edebilirsiniz demiştir. Bunun dışında gerçekten muhtaç olmadığı halde insanlardan merhamet dilenmeyi, Allah´ın merhametinden mahrumiyetin sebebi saymıştır. Bu gibi kişilerin dilenme sonucu insanlardan aldıklarını, cehennemden bir ateş parçası saymıştır. Bu istismar mesleğini icra edenlerin karınlarını ateşle doldurduklarını beyan etmiştir. Dilencilik yapanın âhirette kapkara bir yüzle huzura çıkacağına, halkın gözü önünde onu rezil rüsvay ve perişan edeceğine de ayrıca işaret buyurmuştur.

 El açıp dilenen kişiler arasında yoksul aramak, bu gibilere yardımda bulunmakla vazifesini yaptığını sanmak yanlış bir davranış olur. Çünkü gerçek yoksullar hayâ sahibidirler.Utangaçtırlar. Hallerini kimseye açamazlar. Sabırla Rablerine yalvarıp ondan yardım dilerler. İşte, mü´minlere düşen görev; bu gibi gerçek yoksulları bulup yardımına koşmaktır. Bu gibilere koruyucu aile olmaktır. Çocukları varsa, okumaları için yardım yapmaktır.

 Aslında bu konu, bireysel bir çaba olmaktan çıkarılmalı ve kurumsallaştırılmalıdır. Resmi ve sivil yardım kuruluşları tarafından bölgelerindeki gerçek yoksullar tespit edilip, hamiyet sahibi yardımseverler oralara yardıma kanalize edilmelidir.

 Bu utanılacak ve yüz karası istismar mesleğinin yok olmasa da en aza indirilmesi için yapılabilecek basit bir yol olduğu kanaatindeyim. Diyanet İşleri Başkanlığı marifeti ile dilenciye verilen paranın bir hayrının olmayacağı, bunun bir sevap kazandırmayacağı ve istismara neden olduğu içinde zararlı olduğu yönünde bir politikanın oluşturulması ve bunun güçlü bir şekilde kamuoyuna deklere edilmesi iktiza eder. Ayrıca bu politikanın kanun ve kolluk güçleri ile desteklenmesi sayesinde sıkıntının önemli oranda giderileceğini düşünüyorum.

 Son bir hatırlatma: Alış veriş yaptığımız bazı iş yerlerinin kasaya yakın bir yerinde, üstünde çoğu zaman adını sanını duymadığımız vakıf ve benzeri kuruluşlarının ismi yazılı küçük yardım kutuları görüyoruz. Bu usul de son derce istismara açık bir uygulamadır. Söz konusu yardım sandıklarının/kutularının, adı bilinen yardım kuruluşlarından, vakıflardan birinin koyduğu tescillenmeli, şahsi insiyatif ve tasarruflara mümkün mertebe imkân verilmemelidir.

 Hamiş: Çevresindeki gerçek bir yoksulu bilen veya bulan kişi, bu kişinin ihtiyaçlarının karşılanmasına aracılık yaparsa, bu işten kendisine de bir sevap vardır. Çünkü bir hayra sebep olan o hayrı bizzat yapan gibidir. Kim bir kötülüğe aracılık ederse onunda ondan bir payı vardır. (4/Nisa: 85)

 Şüphesiz Allah en doğrusunu bilir.

Selam ve dua ile.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —