Bir SİVAS Hatırası...

Bir SİVAS Hatırası...

Hem YARMA hem de türküler söylüyorlardı. İlk defa görmüştüm Anam da garibim hiç durmadan kalbur, elek yapıyor ve kışlığımızı tedarik ediyordu. O bir yıl çok bereketli geçmişti. Babam da kazanıyordu...

O yıllarda köy 50 hane kadardı. Derleme toplama bir köy idi. Sürgün köyü sayılırdı. Hatrımda doğru kaldı ise 20 hane kadar TÜRK, 10 Hane kadar Kürt, 10 Hane kadar Ermeni 2 Hane kadar Rum 2 HANE kadar Çerkez yaşayan ilginç bir köydü. Bir SENARİST olsa o köyden çok film yapardı.

Konan göçen çok olurdu. JANDARMADA eksik olmazdı.

KEŞİŞ EMMİ ilginç bir insandı. Keşişliği bırakmıştı lakin yine de Keşiş Efendi olarak ÜNLENİRDİ. Siyah bir eşeği ile dolanıp dururdu.

Biz köye yerleştik. Babam önce o köyde pek çok ev tamir etti. O yörenin büyük köylerinden Deliilyas Köyünde de evler onardı. PAŞAKÖY üzerindeki Dağ Ardı Köyleri denilen köylerde de duvarlar ördü, ağıllar yaptı.

ANAM da köyde sevilmişti. Aşağı Manuşak Bacı, Yukarı Manuşak Bacı... 

Anam da elli ayaklı kadındı. "Kalbur, Gözer, Elek" yapardı... 

Köy halkı da elinin emeği karşılığı, bulgur, yarma, tavuk ve yumurta verirlerdi.

Bu köye çok alışmıştık. En azından akşam babam bir at bulmuş at ile eve geliyordu.

KEŞİŞ EFENDİ´nin hemen yanındaydı evimiz. Keşiş Efendi bilgece bir insandı. Güzel laflar eder, güzel nasihatlar yapardı.

Civarda da sevilirdi.

Beni de çok severdi. Bana sorular sorardı. Benim keskin ticari zekamı o zaman çözmüştü sanırım.

Kapının önünde güneşe karşı oturmuş oynarken ban birgün dedi hiç unutmuyorum;

"Taptığına İyi Tap, Tuttuğun İşi İyi Tut Eğer Muaffak Olamazsan Beni Şu Göllere At" derdi.

Şu göller dediği köyün alt tarafında oluşmuş irili ufaklı gölcüklerdi.

PAŞAKÖY günlerim çok güzeldi. Köyde olay hiç eksik olmaz, günaşırı iki Jandarma gelirdi köye.

KÖY sanki hergün yeni bir olay yaşardı. Güz yaklaşmıştı. Köylüler kış telaşına düşmüşlerdi.

Islanmış buğdayı taştan oyulmuş bir dibek içinde tokmaklarla dövüp yarma yapıyorlardı. "SOHU" dedikleri bu taştan oyulmuş dibeğe bugdayı ıslayıp koyuyorlar ve dört kişi tohmakla bunu dövüyorlardı. Kepeği çıkıyor onu rüzgarda savurup yarmasını alıyorlardı.

Hem "YARMA Dövüyorlar" hem de türküler söylüyorlardı. İlk defa görmüştüm ben?

Anam da garibim hiç durmadan kalbur, elek yapıyor ve kışlığımızı tedarik ediyordu.

O bir yıl çok bereketli geçmişti. Babam da kazanıyordu. Anam da evimizin temel iaşesini sağlıyordu.

Babam sabahın köründe TONUS Köyüne gidiyor orda oranın bir AĞASININ ağılını yapıyordu. Birkaç seferinde beni de götürdü. TONUS Köyünde sülalecilik yaygındı. Birkaç ağa vardı o zamanlar. Babamın ağılını yaptığı ağanın yanında "azap" denilen işçiler çalışırdı. AĞA, neredeyse karın tokluğuna çalıştırırdı garipleri. Diğer ağaları bilemem ama bu AĞA çıkarına düşkün açıkgöz bir adamdı.

Odasında bir hindiye tek başına yediğini görmüştüm. "AZAPLAR" ise çok iyi kalpli idiler. Bir defasında yaşlıca bir azap, cebinden çıkarıp avuçlarıma sıcacık ?KAVURGA? doldurmuştu??

PAŞA KÖYLÜ KEŞİŞİN YILKI ATI/ Kirkor DEĞİRMENCİYAN (Sivas Postası)



Anahtar Kelimeler: SİVAS Hatırası