S.C.Ü. REKTÖRÜ ALİM YILDIZ VE ?BARDAĞIN DOLU TARAFI?NDAN DA BAKMAK!
Yükseköğretim çok büyük, karmaşık örgütlerdir: Türkiye´de güncel olarak 207 (özel ve kamu) üniversite, 7.740.502 (ön lisans, lisans ve lisansüstü) öğrenci, 166.225 (araştırma görevlisinden profesöre) akademik personel vardır.
Bu devasa örgütün onlarca iç-dış paydaşları vardır!... İçinde bulunan topluluklar tarafından kendisinden beklentiler çoktur (iş bulma, iş/hizmet alma, mal/hizmet satma vs.). İnsanlar, genelde üniversiteye ne veririmden ziyade, ne alırım diye bakmaktalar!?...
Bir önceki üniversiteler ile ilgili yazımda ünlü deprem bilimci, Londra Üniversitesi eğitimli, Prof. Dr. Naci Görür´ün genelde Türkiye´de ve özelde saygın bir üniversite olan İTÜ´deki akademideki kalitenin düşüklüğü veya olmaması (hoca, öğrenci), evrensel akademik kriterlerin siyasi olarak önemsizleştirilip, bunun bir problem yapılmaması, evrensel kriterler yerine ?bizden mi bizden değil mi, hangi topluluğa, hangi düşünceye aidiyeti var? kriterinin aldığına değindim?
Sivas´ta yeni kurulan Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi rektörü, yine Türkiye´nin en saygın üniversitelerinden birisinden eğitimli olan, Mehmet Kul´un zaman zaman yerel basında çıkan beyanlarında çok yerinde tespitinde olduğu gibi, tek başına yeterli olmasa da, akademik dünyada hocanın niteliği birinci sırada, temel önemdedir!...
Ayrıca, son 5-6 yıldır Türkiye genelinde üniversite hastanelerin zarar ettiği yerel basında (yaygın basında da) kamuoyunca da iyi bilinmektedir!...
Mevcut yükseköğretimin genel durumu, anlatmakla bitmez, çok kısaca budur!...
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (S.C.Ü.) mevcut fiziki sermayesi (araç-gereç, örneğin röntgen cihazı vs.), para sermayesi (para, ödenek, döner sermaye vs.), iletişim sermayesi (liderin iletişime önem vermesi, açık tutması), akademik/insan sermayesi (akademisyenlerin bilgi, beceri düzeyleri: yabancı dile, istatistiğe, bilimsel metodolojiye, sözde uzmanı olduğu konulara hakimiyet vs.) oldukça düşük!!...
Belki, yukarıdaki fiziki ve parasal sermayeler konusundaki tespitimi yanlışlayan tek husus şudur: SCÜ´nün, örneğin, 2019 yılında Türkiye bütçesinden en fazla pay alan ilk 20 üniversite arasındadır!... Tabi, bu alınan para muhtemelen hastane borcu için de değildir!? Peki, o zaman paralar nereye gitti? Cevabı, muhtemelen, SCÜ´nün 46. Yılının Kutlamasındaki yapılan, bahsedilmeyenlere de yer verdim, işlere bakmak lazım:
Bu yapılanların ve yazılmayan onlarcasının hiçbiri, belki bazıları gereksiz veya öncelikli olmayabilir, ama genelde son derece önemlidir. Bu işler yapılmadan önce, Üniversite´ye üniversite demeye bin şahit isterdi!!... Şekli veya belediye işleri gibi yorumlansa da, şekil önemlidir! Örneğin, Türkiye´nin en saygın üniversiteleri Bilkent, ODTÜ fiziki ortamları ile bir cazibe merkezleridir!...
İletişim sermayesi açısından bakılacak olunur ise, mevcut rektör, en azından, bir önceki ile kıyaslandığında, SCÜ web sayfasında ?Rektöre Yazıyorum? seçeneği var! Bundan önceki rektörlerden hangilerinde bu iletişim kanalı vardır!? Ayrıca, yüzlerce öğrenci ile düzenli olarak yüz yüze ?sohbetler? düzenlediğini de biliyoruz!...
Akademik sermayenin/insan sermayesinin düşüklüğü konusunda, muhtemelen şu tür uygulamalar gözüme çarpmakta ve işitmekteyim:
Bazı naçizane tavsiyelerim:
Kişisel kanaatim, mevcut ülke genelindeki akademik durum dikkate alındığında, karşımızda ortalama bir rektörün yapabileceğinden çok daha fazla vizyon, misyon ve lider motivasyonuna sahip bir rektör var! Eminim, şayet daha fazla iltifat görür ise, çok daha iyisini yapabilir!...
Bir başka ilginç, merak uyandıran, düşündürücü yazı da görüşme dileklerimle!
Yiğide Neayak