Tarih: 12.03.2022 09:09

BİR DÜŞÜNCE ADAMI!

Facebook Twitter Linked-in

Hasan Basri Çantay bu durumu şöyle anlatır Akifname adlı eserinde:

Bir gün Maarif Vekili Hamdullah Suphi beni gördü ve dedi ki;

-Şimdiye kadar 500’den fazla (Akif’inkinden başka 724 olduğunu Eşref Edip Bey yazıyor) marş geldi. Ben hiçbirini beğenmedim. Üstadı ikna edemez msin?

Cevap verdim;

-Akif Bey müsabaka şeklini ve ikramiyeyi kabul etmiyor, eğer buna bir çare ve bir şekil bulursanız yazdırmaya çalışırım.

Düşündü, ‘dur’ dedi, ‘ben kendisine bir tezkire yazayım. Arzusuna tabi olacağımızı bildireyim. Fakat tezkireyi kendisine siz veriniz.’

Ben de muvafık gördüm. Yarım saat sonra şu tezkireyi getirip bana verdi:

‘Pek aziz ve muhterem efendim,

İstiklal Marşı için açılan müsabakaya iştirak buyurmamalarındaki sebebin izalesi için pek çok tedbirler vardır. Zat-ı üstadanelerinin talep edilen şiiir vücuda getirmeleri maksadın husulü için son çare olarak kalmıştır. Asıl endişenizin icap ettiği ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu müessir telkin ve heyecanlandırma vasıtasından mahrum bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbetimi arz ve tekrar eylerim, efendim.’

(5 Şubat 1337 (1921), Umur-u Maarif Vekili Hamdullah Suphi)

Hasan Basri Çantay, Akif’in vefatından sonra yazdığı Akifname adlı eserinde bu diyalogu şöyle anlatır: 

Mecliste Akif’le yan yana oturuyoruz. Çantamdan bir kâğıt parçası çıkardım. Ciddi ve düşünceli bir tavır ile sıranın üstüne kapandım, güya bir şey yazmaya hazırlanmıştım.

Üstad ile konuşuyoruz:

- Ne düşünüyorsun Basri?

- Mani olma, işim var!

- Peki, bir şey mi yazacaksın?

- Evet.

- Ben mani olacaksam kalkayım.

- Hayır, hiç olmazsa ilhamından ruhuma bir şey sıçrar!

- Anlamadım.

- Şiir yazacağım da…

- Ne şiiri?

- Ne şiiri olacak. İstiklal şiiri! Artık onu yazmak bize düştü!

- Gelen şiirler ne olmuş?

- Beğenilmemiş.

- Büyük bir üzüntüyle: ‘Ya!’

- Üstad bu marşı biz yazacağız!

- Yazalım, amma, şartları berbat!

- Hayır, şart filan yok. Siz yazarsanız müsabaka şekli kalkacak.

- Olmaz, kaldırılamaz, ilan edildi.

-Canım, Vekalet buna bir şekil bulacak. Sizin maaşınız yine resmen Mecliste kabul edilecek, güneş varken yıldızı kim arar?

- Peki bir de ikramiye vardı?

- Tabi alacaksınız!

- Vallahi almam!

- Yahu latife ediyorum, onu da bir hayır müessesesine veririz. Siz bunları düşünmeyin!

- Vekalet kabul edecek mi ya?

- Ben Hamdullah Suphi Bey’le görüştüm. Mutabık kaldık. Hatta sizin namınıza söz bile verdim!

- Söz mü verdiniz, söz mü verdiniz?

- Evet!

- Peki, ne yapacağız?

- Yazacağız!

Tekrar tekrar ‘söz verdin mi?’ diye sorduktan ve benden aynı kati cevapları aldıktan sonra, elimdeki kâğıda sarıldı, kalemini eline aldı, benim daldığım suni hayale şimdi gerçekten o dalmıştı.


Evet, Akif kendisine kazansa bile para verilmeyeceği hususuna ikna olunca ancak yazmayı kabul etmiş ve Tacettin Dergâhı’na kapanarak İstiklal Marşı’nı yazmıştır. 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —