Bir Öğretmenin "DELİİLYAS" Anıları!

Bir Öğretmenin

Necip GÜVEN ile SÖYLEŞİ...

--Hocam sizi tanıyabilir miyiz?

Necip Güven'i tanıtayım ama bu tanıtımı okuyan başta Deliilyaslılar olmak üzere Necip Güven'in geçmişini tanıdıktan sonra hayretler içinde kalacakdır.Bilecik İli, Bozüyük İlçesi Yeşilçukurca Köyünde 1955 yılında dünyaya gelmişim

Babamın işi dolayısıyla 6 yaşında Kütahya'ya taşındık.İlkokulda özgüvenim çok düşüktü. Bir de 1. sınıf öğretmenimin kronik rahatsız olması dolayısıyla ilk üç sınıfta derslerimize birçok geçici öğretmen geldi.4. sınıfta yeni bir öğretmen geldi. 5.sınıfta da o gitti yine başka bir öğretmen geldi.

Yani 5 yıl içinde üst üste iki öğretmen görmedim. Özgüven eksikliği yüzünden 5. sınıf hariç her yıl ilk dönemde banko 3 zayıfım olurdu.İşin ilginç tarafı 5. sınıftaki zayıfsız karnem tüm okul hayatımda tek zayıfsız karnedir.

5.sınıfta özgüvenim yerine gelmiş olarak ortaokula başladım ama tarihteki şeytan üçgeninde batan Titanik gemisi gibi Necip Güven'i gündüz top, gece kahve , okulda da aşk üçgeni okul hayatımın canına okudu.Ortaokulda ve lisede hoca ders anlatır ama benim başımda kavak yelleri esiyor, defterlere astokrişli aşk şiirleri yazıyordum.Yazıyordum ama o şiirler yüzünden, ortaokul ve lisede sınıfları hep çift dikiş yaptım.Hani şarkıda ''Elimde kaldı yazık çiçeklerimle mendil.'' diyor ya, derslere asılmamak ve çift dikişler yüzünden gönül verdiğim tüm kızları kaybettim.Benim de elimde akrostişli aşk şiirleri kaldı.Keşke onlarda kalsaydı.Annem eski defterlerimle soba tutuştuşturken o aşk şiirlerim de yandı.Eğer o şiirleri bir araya toplasaydım en az 2-3 aşk şiiri kitabı olurdu. İnsanlar beni matematikçi zannediyor ama ben aslında güçlü bir edebiyatçıyım. Matematik aslında benim yan dalım ....

Her sınıfta kalınca inşaatçı babamın işinde , soğukta , tozda, ayazda çalışıyordum. Birlikte okula girdiğimiz arkadaşlar okulları bitirip iş güç sahibi olmasına rağmen ben hala liseyi bitirmeye çalışıyordum. Zar zor okulu bitirdim.

O arada rahmetli babamla kavga ettim ve bir arkadaşla Antalya'ya kaçtım. Sigaranın karaborsa olduğu dönemde arkadaşla karaborsa sigara satarak birkaç gün idare ettik.Arkadaş, şurda tanıdığım bir köy var dedi.Orda bir köylünün yanında karın tokluğuna çalıştık.Baktık olmuyor, tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanı misali Kütahya'ya geri döndük.Artık gözüm, ne topu, ne kahveyi ne de aşk şiirlerini görmüyordu.Çünkü bir baltaya sap olamazsak kız, mız vermeyecekler.

O zaman dershanecilik yeni yeni başlıyor ama dershaneye verecek para yok.Hemen bir üniversiteye hazırlık kitabı aldım ve Kütahya Belediye parkında üniversite sınavlarına hazırlanmaya başladım.Sözelim oldukça iyidir ama matematiğim sıfır. Çünkü meslek lisesinde okuyorum ve meslek liselerinde sayısal dersler üvey evlattır. Bir de öğrenciliğim haylazlıkla geçmiş.

Mantığım oldum olası iyidir.Dedim ki, matematikte mantığa dönük soruları yaparsam, sözelde de iyi bir puan alırsam bu iş olur.Dediğim gibi de oldu.Eşit ağırlıkla öğrenci alan eğitim enstitüsünü sözelimin yüksekliği sayesinde kazandım.

Üniversite Sonuç Belgemde, ''Kütahya Eğitim Enstitüsünü kazandınız.'' yazıyordu. Puanlarım : Sayısal : 397 Sözel: 453 Eşit Ağırlık : 425

Mahallemizde bir genç 453 puanla Erzurum Edebiyat Fakültesini kazandı.

Öğrencilikte yaşadığım başarısızlıkların bana öğretmenlikte çok katkısı oldu.Çünkü her başarısız öğrenci yeteneksiz değildir.Nerden biliyorum, kendimden biliyorum.Başarısızlıklar hayatın sonu değildir.Nerden biliyorum,kendimden.

Daha ilginci de, Matematikle Barışıyorum kitabını okuyan öğrenciler, ''Aaaaaa, bu kitabı yazan adam da zamanında başarısız bir öğrenciymiş”.Demek ki isteyince oluyormuş diye daha çok motive oluyorlar.

Matematikte ve diğer derslerde başarısızlıklar yaşamış ama çıkış yolu arayan tüm öğrencilere kesinlikle yardımcı olurum.20 yıldır da oluyorum zaten.Çıkış yolunu arayan öğrenciler benim görüşlerime çok değer veriyorlar.Nasreddin Hoca'nın hesabı, karşılarındaki adam kendileri gibi zamanında damdan düşmüş adam.

--Hocam DELİİLYAS YILLARI nasıl başladı?

İlk görev yerim Gaziantep'ti. Görev yaptığı köy bizimle aynı güzergah üzerinde olan Hacı Özdoğan Hocam ile tanışıklığımız ta Gaziantep'e dayanır.Anarşi ortamında yeteri kadar eğitim alamadığımız için ilk göreve başladığımda kendimi sudan çıkmış balık gibi gördüm.Öğrenciliğimde hata yapınca sıkıntısı yalnız ben çekiyordum.Öğretmen olduğumda ise yanlışlarımın sonuçlarını öğrencilerim yaşayacaktı. İyi niyetliydim ama eğitimde iyi niyet önemli ama tek başına yeterli değildi.İyi niyetin biraz da bilgi ile taçlanması gerekiyordu.

Belki çevre köylerde tecrübeli öğretmenler vardır diye araştırma yaptım ama onların da yeni mezun öğretmen olduklarını gördüm.Görev yaptığım köyde köylülerle iletişimim çok iyiydi.Köyde rahatımız da iyiydi.Köylülerin standrtlarına göre iyi bir öğretmendim ama benim standartlarıma göre vasat bir öğretmen bile değildim.Bir elim balda bir elim de kaymakta olsa bile kendi ölçülerime göre vasat bir öğretmen olamadıktan sonra tayin istemekten gerisi yalandı.

--Deliilyas a geldiğinizde ne hissettiniz?

Tayinim Sivas, Deliilyas'a çıkınca sevindim. Hem Gaziantep'te yakın köyde görev yaptığımız Hacı Özdoğan arkadaşımla tekrar buluştuk. Hem de yeri geldiğinde dertleşecek, yeri geldiğinde eğitim konusunda fikir alışverişi yapılabilecek bir çevrenin varlığı beni rahatlattı.

Resmi belgelere göre 18 Şubat 1982'de öğretmen olsam da, bana göre öğretmenliğim Sivas'ta göreve başladığım 1 Eylül 1986 yılında başladı.Daha sonra edindiğim çocuk eğitimi kitaplarının da katkısı ile yaptığım öğretmenlikten yavaş tad almaya başladım.

--Deliilyas ta neler yaptınız?

Milli Bayramlarda sunucuk yaptım. Klasik sunuculuk yerine manili sunuculuklar. Ayrıca izleyenlere hoşça vakit geçirtecek güldürü skeçleri yazdım.Aklımda yazdığım güldürü değil de güldürüyü kiminle canlandırdığımız kaldı.Biraz düşününce kızımızın da adı aklıma geldi.Rahmetli Deliilyas Belediye Başkanımız Mustafa Erdemli'nin kızı Aslı Erdemli idi.

--SİZİN unutamadığınız anılar dostluklar arkadaşlıklar var mı bize anlatır mısınız?

Deliilyas dolu dolu ve çok mutlu geçen bir 6 yıldan sonra birçok güzel anı ile ayrıldım.

Bana Erzurum'un Teyo Emmi'si var, Deliilyas'ın neyi var deseler. Deliilyas'ın da Teyo Emmi'den hiç geri kalmayan Ali Efendi'si var derim. Ali Efendi'nin yaptığı şakalardan bazılarını arkadaşım Hacı Özdoğan'dan dinlemiştim.Bazılarını da kendi ağzından dinlemiştim.

Ali Efendi'nin bazı şakaları basit olmakla birlikte, bazı şakaları da Mustafa Karadeniz'in şakaları gibi yenilir, yutulur şakalar değildi. Bir Deliilyaslı'ya “üzerliği hayvanların çok iyi yediğini söyleyip patozdan çektirip saman karıştırmasına”, bunun sonucunda bir samanlık samanın atılması ve vatandaşın bahara kadar komşulardan saman toplaması.

Misafirliğe gittiği evde, Ali Dayı, “hangisi senin ayakkabın” diye soran genç kıza , ''Kızım, ayakkabılar karışmasın diye sarımsak sürdüm.'' diyerek tüm ayakkabıları koklatması.

Komşunun hastalanan koyunlarına iğne vurması. Daha sonra komşusu gelince ondan sonra şırıngaya çay çekip koyunlara vurması. Çay vurulan koyunların iyi olması üzerine komşunun teşekkür için getirdiği tereyağları afiyetle yemesi.

Hele bir şaka var ki, o şaka Mustafa Karadeniz ayarında bir şaka.Komşusunun Ali Efendi, Sivas'a gidiyorum, bir siparişin var mı deyince , ''Gitmişken eczaneden davul tozu ve minare gölgesi alıver deyip, eczane eczane gezdirmesi.

Delilyas'a yeni geldim. Cumhuriyet Bayramı kutluyoruz. Birden ortalık karıştı.Sonra öğrendik ki, kandırılan arkadaş kardeşi ile birlikte Ali Efendi'ye çullanmışlar.

Yalnız Ali Efendi ve benzerlerine bir ay şaka yapma sana 100 bin lira vereceğiz deseler, gene duramaz , gene şaka yapar.

Aslında Deliilyas gençleri bu şakalar unutulmadan, şaka yapılan olayları kitap haline getirseler iyi olur. Ben Deliilyas'tan ayrıldıktan sonra yeri geldikçe Ali Efendi'nin şakalarını anlattım.Beyin öyle bir organ ki, insan neyi severse beyin onunla ilgili çalışmalar yapar. Bu bakımdan Ali Efendi'yi tanısanız bile , bir boşluğunuzu bulur , sizi yine de tongaya düşürür.

İlginç bir balık anısı.Hacı Özdoğan, Mahmut Üznük ve ben eski baraja olta ile balık avına gittik. Öğleden sonra bir öğretmen geldi. Adı Necdet,Sivaslı'ymış, Kantarız'da öğretmenlik yapıyormuş.O da ağla birlikte balık avına gelmiş. Bize , ağla beraber avlanalım dedi.

Ağın bir tarafını Mahmut Üznük , Necip Hocam ayaklarını çırpma balıklar kaçar dedi. Ağı çevirmek için suda yürürken bir derin bir çukura düştüm.Hem fazla yüzme bilmiyorum, hem de sudan nasıl kalkış yapacağımı bilmiyorum..Suda dalıp çıkmaya başladım.Herkeste ne yapacağını bilmemenin verdiği panik havası oldu. Birisi, ağın ipini çek , ağın ipini çek.'' diye bağırdı.Ağı elime doladığım için ağın öbür ucundaki ipi çekilince kıyıya çıktım.

Gene de balık avlamaktan vazgeçmedik.Bu sefer de tuttuğumuz balıkları sayan Kantarız Öğretmeni Necdet Hoca'ya için için kızmaya başladım. Tuttuğumuz balıkları neden sayıyordu ki ? İçin için kızsam da kendisine bir şey söylemedim. O arada ağı bir çevirdik ki, ağ balık kaynıyor.Kıyıya çıkardıktan sonra ayağımla balıkları göstererek,''Haydi Necdet Hocam, şimdi de say dedim.Kantarız Öğretmeni ile tanışmamız böyle oldu ama daha sonra can ciğer arkadaş olduk ve birbirimize gelip gittik.

Telefon şakaları. Tuşlu telefonlar yeni bağlandı.Bir gün bir erkek sesi, Necip Hocam,Şarkışla'da imzalanacak evrakların var dedi. Ben de tamam dedim. Sabah erkenden Şarkışla minibüsünü beklemeye giderken Mahmu Üznük'ü gördüm. Necip Hocam nereye gidiyorsun dedi. Ben de Şarkışla'da işim var dedim.Mahmut Üznük, ''Geri dön Necip Hocam, şakalandınız.'' dedi.

Telefon şakasında Mahmut Üznük'e şakalandım ama ben de komşu kızını şakaladım.

Tuşlu telefonlar yeni geldi, daha alışma dönemindeyiz.Bir gün (sesinden tanıdım) komşu kızının çaldırdığı telefona çıktım.Komşu kızı , ''Alo, orası neresi ?'' dedi. Ben de komiklik olsun diye , ''Patagonya '' dedim.Karşıdan telefon ,''Çat!'' diye kapandı.

Son anımız da o zaman küçük olan en büyük oğlum Ahmet Tarık'ın komşumuz Mevlüt Tekin abinin aile üyelerini sayması. Büyükten küçüğe Mevlüt Tekin, Nazik Tekin, Nuray Tekin, Gülay Tekin, Tülay Tekin, Ramiz Tekin,Neşe Tekin deyip bitireceğini zannediyorsunuz ama Tekin ailesinin sayılmayan iki üyesi daha kaldı. Ailenin köpekleri Lassi Tekin, Polis Tekin

---SON OLARAK NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?

İnşaallah Deliilyas ve Delilyaslılarla yollarımız tekrar kesişir. Nasıl kesişir derseniz onu Allah bilir...

 

Söyleşi: SİVAS times GAZETESİ