Bir Öğretmenin ULAŞ Anıları!

Bir Öğretmenin ULAŞ Anıları!

Yakup KIVRAK Yazdı...

GOTÜGIRMIZI, GARPIZ MEMED, GARADAYI

Sivas / Ulaş, Karacalar Köyü, 1977

Maaş günü geldi. İmam Bahattin’le birlikte Sivas’a gidip maaşlarımızı alacağız. Bu benim ilk maaşım olacak.

Baharözü - Sivas arasında sabah gidip akşam gelen tek ulaşım aracı olan minibüse biniyoruz.

Öğretmen kuyruğuna girip Sivas İl Millî Eğitim Müdürlüğü muhasebesinden maaşımı alıyorum.

“Off, hele şükür. Biraz dolaşayım Sivas’ta.”

Madımak Otel’in biraz ötesinde küçücük bir dükkân.

İncik boncuk, ufak tefek hediyelik eşya falan satıyor. Camekânında bir gitar görüyorum hem de klasik gitar. İçeriye ok gibi dalıyorum. Alıp akortlayıp çalıyorum biraz, sesi hârika geliyor bana. İçindeki etikette “Ritmo” yazıyor, yazının üstünde flamenko dansçısı bir kız bir erkek figürü, gitti maaşın dörtte biri.

Bugün şu ardımdaki duvarda asılı duran gitar, işte o gitar.

Ufak tefek bir şeyler daha alıyorum, Baharözü minibüsünde imam Bahattin’le buluşup köye dönüyoruz. O hafta Ulaş’tan somya, sünger yatak, piknik tüp, çaydanlık, tava, çatal, kaşık, bardak vs. alıp Garadayı’nın traktörüyle köyüme, lojmanıma getiriyoruz. Artık lojmanımda kalacağım.

Yumurta, tereyağı, peynir getiriyorlar sık sık, hepsi inanılmaz lezzetli. Hele tereyağı; üzerinde boncuk boncuk su damlacıkları, az önce yapmış okul yan komşum Döndü İlbey teyzem, bir top getiriyor ki, yemeye doyulmaz.

Pilli bir radyo-teybim var, kötü ama müzik dinlemek için başka şansım yok. Pilleri çok çabuk bitiyor, birisi akıl verdi, “Hocam bir motosiklet aküsü al, teybini onunla çalıştır. Hem uzun dayanır, hem de pil masrafın olmaz. Akü bitince Ulaş’daki akücüde şarj ettirirsin.”

Aldım bir motosiklet aküsü, pil masrafım ortadan kalktı, istediğim kadar müzik dinlerim artık.

***

Paydos saati.

Çocukları evlerine yolladım, herkes işinde gücünde, ortalıkta kimse yok. Güzel havalarda okul duvarının dibine oturup akülü radyomu açıp müzik dinleyip güneşlenmek güzel.

Açtım, Vivaldi’nin Mi Minör Çello Sonatı başladı.

Lisedeki çello öğretmenim Doğan Cangal çalıyor, uluslararası ünlü piyanistimiz İdil Biret eşlik ediyor.

Ben bunu geçen sene Ankara Gazi Konser Salonundaki kon-serimizde çalmadım mı, konserden sonra bu sebepten okulun en güzel kızlarından birini tavlamadım mı…

İnsan ne oldum değil, ne olacağım demeli. Ortalıkta kimseler de yok, hadi ağla biraz.

Uzaktan Gotügırmızı geçiyor. Evi az ileride, el sallayıp selamlıyor.

Burada herkes lâkâbıyla anılır. Bunun çocukken pantolonunun ağı yırtılmış, anası da kırmızı bir bezle yama yapmış pantolonun oturma yerine. Adamın ismi ogün bugün “Gotügırmızı”.

Bu mâvi boncuk gözlü, çok sevimli adamın asıl adı “Hacı Mustafa”.

Hacıya gittiğinden değil, nüfus kâğıdında öyle yazar. Zaten asıl adını da pek kimse bilmez, bu hoş lâkâbı bilinir, Karacalar’da, tüm cıvar köylerde ve Ulaş’ta, “Gotügırmızı”.

Bir de Garpız Memed var, yanakları kırmızı kırmızı. Küçükken daha da kırmızıymış tombul yanakları. Bundan dolayı lâkâbı “Garpız Memed”.

Garpız’da harika bir ses ve kulak var, nefis türkü söyler.

Garpız, hele bi türkü söyle de dinleyek,” dediklerinde hemen elini kulağına atar ve aklına ilk gelen türküye başlar.

Mektebin bacaları vay lele lele lele vay lele vay. 

Ders verir hocaları vay lele lele lele vay lele vay… 

Kim yârimi överse vay lele lele lele vay lele vay, 

odur birincileri vay lele lele lele vay lele vay…

Ayrıca, inanılmaz iyi anlatıcıdır Garpız Memed. Uzun kış gecelerinde lojmanıma uğrar, tezek sobası başında, gaz lâmbası-nın kör ışığında bir öyküye başlarsa bil ki en az iki saat sürecek. Öyle tatlı anlatır ki, hiç sıkılmadan dinlersin.

Seferaa’nın evinden sonra bana en yakın olan Garpız’ın evi. Seferaa’nın evi okulun birazcık aşağısında, Garpız Memed’in evi birazcık yukarısında.

Garpız’ın evi ile aramda İlbey’lerin evi var. Hacı Emmi, Döndü Teyze, Gülizar ve o yıllarda ilkokuldan yeni mezun olmuş olan Turan İlbey.

Şu önünde traktör olan, Seferaa’nın bitişiği, Garadayıların evi.

Garadayı da çok âlem, adı üstünde koyu esmer, dünyalar tatlısı bir adam. Köyde traktör sahibi olmak ayrıcalığına sahip birkaç kişiden biridir, traktör sürmeyi ondan öğrendim.

Seferaa anlatmıştı, Garadayı evinin avlusuna bir helâ yapmış, sonra köy odasına gelip anlatmış helâsını.

“Gonşular bir helâ yapdım, pek gözel oldu. Babamı bile sıçırtmam habarınız olsun.”

Seferaa’nın yalancısıyım, aynen böyle demiş.

***

Köye yıllaaar sonra ikinci gidişimde beni yine köyün ortasındaki mezarlığa götürdüler. Diğerleri üç Kulhü bir Elham okurken Garadayı’nın oğlu talebem Emrah, kocaman bir adam olmuş artık, kulağıma fısıl fısıl anlattı.

“Astımı varıdı hocam, iki sene evvel gaybettik Garadayı’yı.”

Allah rahmet eylesin, çok iyi bir insandı Garadayı.



Anahtar Kelimeler: Öğretmenin Anıları!