Bir Öğretmenin ULAŞ Anıları!

Bir Öğretmenin ULAŞ Anıları!

Yakup KIVRAK Yazdı...

BİR KERMEYE BİR TÜRKÜ

Sivas / Ulaş, Karacalar Köyü, 1977

Köye girebilmek için üstünden geçmek zorunda olduğumuz köprü daracık, yıkıldım yıkılacağım diyordu. Bir gün muhtar dedi ki “Hoca, muracaat ettiyidik, yeni köprü yapacaklarımış buraya.”

Gerçekten de bir hafta sonra bir ekip geldi. Başlarında ihâleyi kazanmış olan foter şapkalı, göbekli müteahhit. 

Önce eski köprüyü yıktılar, sonra yenisinin inşaatı başladı. İnşaatın seyrini izlemek çok hoş. Her gün paydostan sonra gidip ustaları, işçileri izliyorum. 

Bugün Hacıyâgup ve Garpız Memed’le beraber inşaatın kalıp tahtalarının sökülmesini seyrediyoruz. Hava çok sıcak, yukarıda serin ağaç gölgesine kurulmuşuz üçümüz de, Hacıyâgup, aşağıda inşaatın kalıp tahtalarını sökmeye uğraşan kan ter içindeki işçiye bağırıyor.

“La nöörüyon, önce şu önündeki beşe onu söksene, tahta depene düşecek geberecaan.” 

Hacıyagup eski inşaat işçisi ya, bilir bu işleri. 

İşçi canı burnunda zaten, bağırıyor aşağıdan, “De get la başımdan!” Bir de okkalı küfür sallıyor, bizimkiler keh keh keh gülüşüyorlar yine. 

Foterli ve göbekli müteahhit yanımıza geliyor, önceden tanışıyoruz zât-ı muhteremle.

“Selâmünaleyküm gomşular.”

“Ve aleykümselâm.” 

Biraz havadan sudan sohbet. Az sonra Garpız Memed’in aklına bir fikir geliyor.

“Bu sökülen galıp tahtalarını niidecan?”

Yeni galıpda gullanılmaz. Alan olursa satacaaz, gışın yaksın.”

Hacıyâgup bana bakıyor.

“Hocam sende para bol, her ay tıkır tıkır maaş. Al bunnarı, tezeğinen uğraşmazsın bu gış. Ben de yararım sana bi gözel, ıscak ıscak otur gış boyu.” 

Bedavadan yarmayacak elbette. 

Konuya sıcak baktığımı görünce müteahhit hemen elime yapışıp sallamaya başlıyor. Usuldendir, pazarlık yapılacak. Tahtaların hepsine birden bir fiyat söylüyor. 

Ben nereden bileyim, hayatımda odun, tahta almamışım. Komşuların da yardımıyla bir fiyatta anlaşıyoruz ve satın aldığım çıkma kalıp tahtalarını Ömeraa’nın traktörüyle lojmanın önüne yıkıyoruz.

Sonradan öğreniyorum ki, verdiğim para ile Ulaş’taki oduncudan bunun üç misli odun alabilirmişim. Bir de kışın ortasında köprü inşaatından çıkma tahtalar bitiverince Garpız Memed iyi dalga geçmişti benimle.

“Bakıyom tezeğe kermeye dönüş yapdın hoca. Ben sana yollarım Şengül’nen her gün marağ etme, üşütmeyiz seni. Hemi para da istemez, bi kermeye bi türkü dıngırdarsın, olur biter.” 

Ardından her zamanki sevimli kahkahası.

Köprü bitmek üzere, son olarak korkuluklarını takacaklar ve bitecek. Yalnız başıma biraz izledikten sonra dönüşte yol üstü bakkal Fazlı’ya uğrayıp iki paket sigara alıyorum. Bir süreden beri Birinci içiyorum, Bafra’dan daha ucuz. 

“Deftere yaz Fazlı.”

Karnım aç, gideyim lojmana, iki yumurta kırayım, sonra gitar çalışırım yine.

Alhambra Anıları iyi kötü bitti. Tarrega Albüm’den Arap Kapris’e başladım. Epeyce zorluyor ama nefis bir eser. Tam çalışmaya başlayacakken dışarıdan Ömeraa’nın sesi, “Hoca gapıyı aç geliyoz.” 

Bazen böyle estirir, üç beş kişi birden gelirler. Küçücük odaya doluştuk. Yine neşeli, ağır şakalı, belden aşağı esprili bir sohbet.

Garpız Memed: “Hoca, şu senin dımbırtıynan çal bi şeyler, dinneyek.”

Cingöz Sadettin: “La sen ne ağnayacaan bunun müzüğünden… Hoca sen bahma ona, teybe dak bi dene Murat Çobanoğlu atışması, onu diğneyek.”

Hacıyâgup: “Hocam, daşşaanı yidiğim, bunnan türkü çalınmaz mı, çalınmazsa ne deye daşıyon yanında?” 

Hadi şunlara yakınlarda yaptığım “Uzun İnce Bir Yoldayım” düzenlememi çalayım bari diyorum. Bakarsın yavaş yavaş çok sesli müziğe ısındırırım, kim bilir? Gitarımı alıp yaptığım türkü düzenlemesini çalıyorum. Çaylar höpürdüyor, tütünler sarılıyor, sohbet de edecekler ama ayıp olmasın diye dinler gibi yapıyorlar.

Son bir umut, “Garpız Memed, Mektebin Bacaları’nı söyle hele,” diyorum. Gitarda akorlarla eşlik edeceğim. 

Söylemeye başlıyor, ben de basit akorlarla eşlik ediyorum, bu da açmıyor. 

“Hocam, gozünün yağını yidiğim, daşşaanı yidiğim, saz öğren saz!”

Âşık Murat Çobanoğlu’nun bir kaseti var, teybe onu takıyorum.

 “Haşşööle hocam. Bu Çobanoğlu’nun bi de Kiziroğlu Mısdıfa türküsü varıdı. O da varısa onu da diğneyek. Birezden Kör Hoca yatsıyı okur, camiye giderik.”

 

 

 

 



Anahtar Kelimeler: Öğretmenin Anıları!