BİR TRİPOT, BİR KAMERA…
Biliyorsunuz, bir atasözümüz var. “Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü”. Memlekette, durup dururken öyle bir kutu açıldı ki, içinden çıkanlar için kötü kelimesi hafif kalır. Kutudan çıkanlar hiçbir normal demokratik ülke de, olabilecek işler değil…
Sedat Peker’in bir tripot, bir kamera ile çektiği videolar, Türk halkı için adeta pazar kahvaltılarının vazgeçilmezi haline geldi. Anlatım şekline, inandırıcılığına, arkası yarın konulara, jest ve mimiklerine, kullandığı fon ve objelere kadar bütün seçimleri bilinçli... Arada bir sinirlenip kontrolden çıkar gibi olsa da, o kadar olacak.
Ancak gerçek şu ki, bu videolar halk tarafından izleniyor, halk tarafından konuşuluyor. Konuşamayanların kafası da, allak bullak olmuş durumda.
Peker’in anlattıkları içinde ilk defa duyduklarımız olduğu kadar, bir kısmı da malumun ilanı ama anlatan Sedat PEKER olunca, onun geçmişi ve kişiliği meseleyi bambaşka boyutlara götürüyor.
Sedat Peker’in anlattıkları doğrudur veya yanlıştır, bunlara biz hüküm veremeyiz. Sadece, kafamız da her geçen gün bir algı oluşuyor. O algı da, Sedat Peker’in büyük oranda, doğru söylediği yönünde.
Ancak, meselenin asıl muhatabı olanlardan yani Adalet Bakanlığı'ndan, yargı teşkilatından ve Ak Partiden ses yok. Yetkililerin bu derin sessizliği ise pek hayra alamet değil…
Hükümet ve Ak partililer, Sedat Peker’in kim olduğunu sanki yeni öğrenmiş gibiler. Düne kadar, Sedat Peker devlet koruması altında, ülkenin dört bir yanında miting yaparken hoşnut olanlar, şimdi onu sıradanlaştırmaya çalışıyor.
Dün saygın bir işadamı olarak, onun sağladığı her türlü imkândan, çantalarla verilen paralardan faydalananlar, şimdi onu değersizleştirmeye çalışıyor. Biraz daha zorlarlar ise bu tutarsızlıklardan, maazallah beyinler yanacak...
Sen, organize suç örgütleri ile iş tutulmasına ses çıkarma, görmezden gel, adamlar gözlerine kestirdikleri yerlere, insanlara, işlere çöksün, sonra da aranıza kara kedi girip adamlar konuşmaya başlayınca, vay hain, vay ajan, vay tecavüzcü...
Benzer şeyler, Fetö de olmadı mı? Devleti, illegal örgütlere bulaştır, kullan, işler tersine dönerse millet ceremesini çeksin, sonra da Allah affetsin...
Yıllardır, "altı diyanet, ortası ticaret, üstü siyaset" olan paralel bir düzen oluşturulurken aynı zamanda "altı mafya, ortası para, üstü siyaset" olan başka bir paralel düzen daha oluşturulmuş ve milletçe içinde yaşıyormuşuz da, haberimiz yokmuş... Bu iki paralel düzenin, ortak noktası ise hiç dokunulamayan siyaset ve siyasetçiler...
Bir ülke de, tek karar merci bir kişi olursa, meclis o kişinin iki dudağından çıkana göre hareket etmek zorunda kalırsa, yargı ve özellikle HSK’nın ve Anayasa mahkemesinin çoğunluğu, o bir kişi tarafından özenle seçilir ve yerleştirilirse, bunun adına demokrasi denilemez. Bunun adı, kuvvetler birliğidir. Bir adım sonra ki adı ise mutlak monarşi vs...
Ülkemiz gerek anayasal düzlemde, gerekse devlet yönetiminde, sıkıntılı bir dönemi yaşıyor. Bu başkanlık sistemi geldi geleli, devletin bekası lafı, ağızlardan düşmüyor...
Ak Partinin önde gelenlerinden ve Sayın Cumhurbaşkanının en yakınında olanlardan, Bülent Arınç “Eğer birisi oturduğu koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa, kesinlikle altını kirletmiştir “ diye, zamanında bir Hint atasözü söylemişti. Hatta damat bakan Berat Albayrak’ta küsüp giderken “at izi, it izine karıştı” demişti…
Meğerse adamlar boşuna konuşmuyormuş.
Sedat Peker, “bir tripot, bir kamera ile sizi yıkacağım” diyor ya... Hayırlısı olur inşallah...
Tacettin KEPENEK