BİZE BENZEYENLER
Kış bitmiş, vadi yeşermeye başlamıştı. Üç tane yavrusu olmuştu alacanın. Tüyleri çıkmış, gözleri açılmış yavrular inlerinden ilk kez çıkmanın şaşkınlığıyla çevreyi dikkatli dikkatli gözlüyorlardı.
Anaç kurt anlatıyor, bir yandan da göz ucuyla yavrularını kolluyordu.
-Yavrularım: Biz her zaman etle beslenmeyiz. Dağdaki alıç; bazen kuşburnu, karamuk hatta ahlattır yiyeceğimiz. Keklik sesi bize kayalıklarda su içmek için karların olduğunu, ördek sesi ise yakınlarda su birikintisinden bahseder. Kış ayları çok zorludur ancak çabuk geçer ama yediğimiz zemheri ayazını unutmayız, dedi.
Tam o sırada ufaklıklardan birisi, Keçi Kalesinden aşağıya bakarken seslendi.
“Baba aşağıda tüylü bir şeyler var.”
- Onlara kuzu denir. İşte bizim en sevdiğimiz yiyecek onlardır, çok lezzetli olurlar yavrum, dedi.
“Baba şu tuhaf olanda nedir?”
Ona çoban denir; insanoğludur çiğ süt emmiş derler, ne yapacağı da belli olmaz. Aslında o da sizden korkar, yalnız sopasına yaklaşmayın canınızı yakar. Yakınındakine ise Eşek’tir. Çok saftır, sizin yaklaşmanıza gerek yok, o zaten dibinize kadar gelir.
Yavruların en zayıf olanı birden dağlardan gelen sese, gürültüye kulak kabartır.
“Baba görüyor musun? Şurada bize benzeyen birilerini, görüyor musun? Gür sesi var, nasılda besili.”
Anaç dayanamaz cevaplar:
Yavrularım bize benzeyenler var ya! O bize benzeyenler! En tehlikeli olanlar onlardır; dikkatli olun, sakın ha! Hemen yanlarına ilişmeyin, onlara yaklaşırken temkinli olun. İşte bize benzeyenler bu evrenin en tehlikeli olanlarıdır…
Bu betimlediğim anonim alıntı öykünün ibretlik anlatımı ve diğer hikayeleri yeni yazdığım kitabımda okuyacaksınız. Kurban bayramınızı kutlar, hayırlarınızın kabul olmasını dilerim Kenan Benli.