BOYNUZLU DEMOKRASİ
ABD kongre binası, Amerika’nın has evlatları tarafından basıldı. Akılda kalan en çarpıcı görüntü ise kovboy kılıklı, kafasındaboynuzlukürk kalpak ve elinde Amerikan bayrağı olan bir Amerikalının, kongre salonunda kibaşkanlık kürsüsüne oturarak poz vermesiydi.
Demokrasinin beşiği (!) emperyalizmin ve kapitalizmin kalesi olan Amerika imparatorluğunun mabedinin, kendi has evlatları tarafından işgal edilişini hayretle izledim. Amerikan müesses nizamını bir kez daha takdir ettim. Dengesiz bir devlet başkanının, sonsuza kadar silinmesi oyununun,final perdesini muhteşem oynadılar. ABD,sonunda kendisi için de, kameralar önünde küçükbir darbe oyunu oynamışoldu.
Sadece kendine demokratik olan emperyalist kapitalist bir imparatorluğun, demokrasi adına Afganistan’da, Irak’ta akıttığıkan,hala kurumuş değil. Biraz daha geriye gittiğinizde Kore’de, Japonya’da, Vietnam’da, daha geriye gittiğinizde Afrika’da…Güney Amerika’da… Hatta “bizim çocuklarla”ve son olarak 15 Temmuz 2016 da FETÖ ile Türkiye’de…
Ne için? Her şey boynuzlu demokrasilerinidünyaya hâkim kılmak için (!)…
Biz Türkler, bu boynuzlu demokrasi kapanına daha Kurtuluş savaşının başında düşürülmek istendik. O zaman ki adı mandaveya mandacılık olan boynuzlu demokrasi…
Mustafa Kemal Paşa, milli mücadeleye başlarken ve cumhuriyetin temellerini atarken “efendiler manda ve himaye kabul edilemez” deyip, kestirip atmıştı. 4 EylülSivas kongresi görüşmelerinde, bazı kongre üyelerinin Amerikan mandacılığı talebi karşısında verdiği mücadeleyi, Nutukta teferruatıile anlatır. “Bunlar mandacılığın ne olduğunu bilmiyorlar”der.
Bu ülke, o tarihten sonra eski başbakan rahmetli Adnan Menderes döneminde, ilk olarak boynuzlu demokrasi ile tanışır. O günden beri,bu ülke de, ne darbe yapıldı ise veya ne tür bir ayar çekildi ise veya ekonomik, siyasi ne tür operasyonlar yapıldı ise bunların tamamının içinde boynuzlu demokrasiciler vardır.Uluslararası şirketleri ile ajanları ile paralı teröristleri ile ve mandacılığa genetik olarak bağlı olan hainleriile…
Eski genelkurmay başkanı İlker Başbuğ, geçtiğimiz hafta kendisi ile yapılan bir röportajda, Menderes seçime gidecekti, seçime gidebilseydi darbe olmazdı, anlamında bir ifade kullanıyor. Vay sen darbeci misin? Darbe mi çağrıştırıyorsun? Diyerek, birileri bir bardak suda fırtına koparmaya çalışıyor.
Bilerek mi, yoksa bilmeden mi yapılıyor bilemem ama sırf günlük gündem yaratabilmek için meselenin özüneden atlanıyor. Meselenin özükanaatimce şudur; Menderes,bunların boynuzlu demokrasisine kandı, dükkânın kapısını sonuna kadar açtı. Adamlar içeri girince, dükkânı satın almaya kalktı. Baktı ki, iş kötüye gidiyor,önce Rusya’ya yanaşmaya çalıştı ve baktı olmuyor seçime gitme kararı aldı. Ancak bu kararını ilan edemeden “bizim çocuklar” derhal boynuzlu demokrasiyi getirdiler…
Yakın tarih gösteriyor ki, mandacılar ve boynuzlu demokrasiciler hiç rahat durmadı ve durmayacak. Bir gün FETÖ ile bir gün PKK/PYD ile ve hiç durmadan ekonomik operasyonlarla, boynuzlayıp duruyorlar. İşin kötüsü, sanki biz dealıştık, artık boynuzlanmaz isek huzursuz oluyoruz.
1919’da vatanı işgal edilmiş, aç ve sefil bir halde iken bile mandayı ve mandacılığı reddeden bu millet, 1950’ler de bulaştığı “BOYNUZLU DEMOKRASİDEN”, en kısa zamanda “HAK, HUKUK ve ADALET DEMOKRASİSİNE” geçişin, bir yolunu bulmak zorundadır… Yoksa gün gelir, ABD kongre binasını basıp, başkanın koltuğuna oturan, o boynuzlu gibi birisi gelir vesenin meclisinin vedevletinin başına oturabilir…
Tacettin KEPENEK