BU NE!..

BU NE!..

1960 lardan beri bizim evin bulunduğu bölge dört kattı,siz bunu beş kata çıkarmışsınız,benim itirazım buna, şayet dört kattan iki kata indirmiş olsanız gıkım çıkmaz, çıkamaz. Gökmedrese´yi bir daha yapma şansımız yok, o başlıbaşına bir şehir değerinde, o

Koltuklarımın altı klasör dolu halde belediyenin merdivenlerinden ıhılaya tısılaya çıkıyordum. Dışardan kendimi izledim, hurcun iki gözü hıyarla doldurulmuş eşeğe benzettim kendimi,sevindim, bir eme yarıyordum demek ki. Ne büyük mutluluk işinin olması. Bu beraberinde aşının olması demek.

Eeee,artık eşin de olabilir. Hele de eşin benim eşim gibi "gahriman" ise, cengaver ise, töbe sırtın yere gelmez.( vallah yağ yakmıyorum, tanıyanlar aha şimdi söylesin,yoksa ölene kadar sussunlar!) Ara sahanlıkta ecuk soluklanıp yeniden davrandım, birkaç basamaktan sonra başım sağa döndü. Sağdaki duvar hep bomboş olurdu. Şimdi bir sürü ozalitle doluydu. Birinci kata çıkıp merdivenlerin karşısındaki ahşap camekanın arkasındakine, Aziz ağabey,bunlar neyin nesi ki diye sordum. Abdullah bey,sabahleyin alelacele astılar, imar planı tadilatımıymış neymiş ben de bilmiyorum dedi. Klasörlerimi imar müdürünün odasına bırakıp doğruca duvardaki ozalitleri incelemeye gittim.
Siyasi kulislerde,imar planı değiştirme yetkisi belediyelerden alınıp bakanlığa verilecekmiş gibi söylentiler dolanıyordu. Ortada bir yetki savaşı vardı. Bu bir anlamda da nüfuz savaşı tabi. Devam edersek... etmeyeyim,başım derde girer. Kulağı delik belediyeler şeremetçe ne olur ne olmaz belki yetkimiz elimizden alınır, hazır yetki sahibi iken şu imar planlarımızı kafamıza göre değiştirelim demişler. (Yetki devri gerçekleşmedi, belediyeler eski tas eski hamam devam) Bizim belediyemiz de "uydum hazır olan imamı azize" deyip mevcut imar planımızı tadil etmişler.

Plan tadilatında Gökmedrese civarına baktım öncelikle. Belli mi olur o karışıklıkta ne olur ne olmaz birşey olmaz da olacağı tutar da... ohhh,Gökmedrese sağlam, plan değişiklğinden nasibini almamış görünüyor. Bizim ev ile Gökmedrese arasında Serçeli sokak var. Bizim eve ne olmuş diye baktım,dört kattan beş kata çıkarmışlar. Kan beynime sıçradı,kontrolümü kaybettim...
Ne zaman çıktım merdiveni bilmiyorum. Temel beyi ciddi ciddi tartaklayacağım,ucu nere varırsa varsın, kafama koydum, Allah vere de sonuç kan ile bitmeye. Cinnet geçiriyorum besbelli. Farkında değilim ki, bir güzel hırpalayacağım, onun eli de patates doğramıyor ya, o da beni tartaklar tabii, nefsi müdafaa... Ara sahanlığa geldim yukarı çıkacağım. Çıkamadım. Karşımda Temel bey,ardında bir minübüs dolusu adam. Bir anda aptallaştım. Ben odasına gidip hır çıkaracaktım planım öyleydi,ama, adam karşımda duruyordu, put kesildim.
Hayrola Abdullah bey, bu ne telaş, bu halin ne?
Şunlar neyin nesi?
İmar plan tadilatı,
Tez onları indir ! 
Tamam Abdullah bey
Ara sahanlıktayız. Dünyamı şaşırdım. Bana birşeyler oluyor,dengemi zor sağlıyorum, uşak tutan kadınlardaki belirtiler başlamış sanki bende. Temel beyin sesi ile biraz toparlandım. Azizz bey,lütfen şu duvara astığımız imar planı değişikliği paftalarını söküp katlayıp odama bırakırmısınız dedi Temel bey.
Bu saatten sonra benim yapmam gereken aha burada, hemen şimdi harakiri yapmak,başkaca yapılacak hiç bir iş olamaz.
Aziz ağabey, bir sürü formaliteden tartışmalardan sonra anlaşma sağlanmış, belediye meclisince onaylanmış,onbeş gün askıda kalmak için asılmış imar planı tadilatını bir mimarın itirazı ile askıdan indiriyordu. 
(Hayal edebilmeniz için tanıdığınız bir mimar veya şehir plancısı veya belediyede çalışan aklı yetuk birisi ile konuşmanızı öneririm)
Ara sahanlıktayız. Çıt çıkmıyor. Hepimiz " tıp" oynuyoruz. Aziz ağabey gımıl gımıl paftaları söküyor. Seyrediyoruz. Hiç birimizden çıt çıkmıyor. 
Aziz ağabey imar planı tadilatı paftalarını toplamış katlamış istiflemiş halde ara sahanlığa geldi,yanımızdan geçip başkanın odasına yöneldi. "Tıp" sona erdi.
Başkaca bir isteğin var mı Abdullah bey?
Hayır sayın başkanım, teşekkür ederim.
Yanımdan yöremden geçip gittiler. Ara sahanlıktayım. Biraz sonra Aziz ağabey indi, yanıma geldi, koluma girip aşağı indirdi, çay ikram etti. Neçe sonra şoku atlatıp büroma gittim.

Ömrüm büroda, inşaatlarda, belediyede, tapuda bayındırlıkta ara sıra vergi dairesinde geçiyor. Fırsat bulursam uşak- devşekle ilgileniyorum.
Paldır küldür belediye geldim. Hazırladığım projeye ruhsat alacağım. Sağar Mısdafa´nın yanına çöktüm. Hoşbeşten sonra hazırladığı ruhsat cildini bana çevirdi, imzaladım. Caaart yırttı,bizimkileri klasörün içine sokuşturdu,çay ısmarladı, cıgaralarımızı çay eşliğinde yedik. Laf kucağa düşecekken Temel beyin özel kalem müdürü gelip,Abdullah bey işinizi bitirince başkanımızı ziyaret edebilir misiniz dedi. Tabii gelirim dedim. Tadımız kaçtı. Mustafa bey ile biraz lafladık. Mustafa´dan izin isteyip başkanın odasına yöneldim. Mehelsüzluk etmiştim,daha önce gitmeliydim başkana. Gençlik, oluyor işte, hoş görmek gerek.
Özel kalem müdürü kapıyı açıp beni başkanın odasına buyur etti. Tokalaştık. Karşılıklı oturuyoruz. İş güç hal hatır çay kahve...
Abdullah bey, biz o imar planlarını niye indirdik ki?
1960 lardan beri bizim evin bulunduğu bölge dört kattı,siz bunu beş kata çıkarmışsınız,benim itirazım buna, şayet dört kattan iki kata indirmiş olsanız gıkım çıkmaz, çıkamaz.

Gökmedrese´yi bir daha yapma şansımız yok, o başlıbaşına bir şehir değerinde, onun yanında benim evimin ne değeri olabilir ki, şart mı buraya ev yapmam,gider şoraya yaparım, burada aslolan Gökmedrese´dir.
Abdullah bey, seni doğru tanımışım.
Sağolun başkanım



Anahtar Kelimeler: