Tarih: 05.07.2022 07:56

BU ACI HEPİMİZİN!

Facebook Twitter Linked-in

BU ACI HEPİMİZİN!

Yaşamın omuzlarımızdaki ahengi, bir diğerinin ahengi ile bütünlenince anlamlı değil midir? 

Siyahı alabildiğince güzel kılan, beyazın yekpare sevdasıdır. Beyazı, kar dağları gibi ihtişamlı kılan da siyahın onun yanında durmasıdır aslında…

Dünyayı algılayışımızı güvence altına alan, bizim gibi düşünmeyenlerdir. Farklı düşünceler, farklı bakış açıları içinde en özgün fikirler doğar öteler ötesine!..Farklılıklarımız zenginliğimizdir...

Alem, değişik düşüncelerin artması ile güzeldir. Nasıl ki siyahı anlamlı kılan beyaz, beyazı anlamlı kılan siyah ise!

Bu kadim topraklar, farklılıkların sığındığı korunduğu abı hayat olmuştur asırlardır.

Hangi görüşe, hangi düşünceye sahip olunursa olunsun, insan olma erdemi her düşüncenin bir üst değeri olarak seyri suluk etmiştir!..Yaşam senin gibi düşünmeyenlerle kıymetlidir!..Senin fikrine değişik fikirler katma ile anlamlıdır her şey…

Zıtlıklar olmasa, bizi boğan tekdüzelik çekilebilir mi hiç?

ANADOLU gibi can dan özge bir can olan, bu diyarlara, hiç kan ve göz yaşı libası yakışır mı?..Her ne sebeple olursa olsun, bir damla kanın, bir damla gözyaşının dökülmesini, hangi yürek kabul edebilir?..Hangi kelime, hangi ağıt, hangi yüreğin tam ortasına oturan acı, tarif edebilir hayatının baharında yola gidenleri?

Acı yıllar! 1990´ın karanlık ölüm tiyatroları! Ölümlerin, faili meçhullerin, gözü yaşlı anaların yılları…Hüznün ve ölümün kol gezdiği, gönlü dağlayan ahların gök kubbeyi çepeçevre sardığı kara yıllar. Kardeşi kardeşe kırdırma girişimleri. Asırlardır, bir ekmeği bölüşenleri ayrıştırma hainlikleri...

Acının kaderleştiği, kaderin acılaştığı zamanlar.

Ağuların, aşlara katılıp, gözyaşı ülkelerine sürgün edildiği yıllar…Ölüm kokan seneler, ölüm kokan diyarlar, ölüm kokan hayaller!..

Ardı kesilmez karanlık tiyatrolara alet edilmiş binlerce insan. Bilinmez husumetlere, taraf edilmiş yığınlar...Eli kalem tutacakken, eli ekmek tutacakken, avuçlarına acı verilmiş nice insan...

Bu topraklarda, asırlardır kardeşçe yaşayan insanları, ayrı gayrı yapmak için düzenlenen oyun üstüne oyun denemeleri...

Maraş, Çorum, Sivas, Başbağlar!.. Kardeşi kardeşe kırdırma girişimleri.

Dumanlar, ölümler, acılar!... Ağıtlar, hüzünler, yarım kalmışlıklar!.. Kızılırmağa karışan göz yaşı selleri. Hüznün kol gezdiği kara günler...

2 Temmuz Madımak acısı, daha yüreklerde tazeliğini korurken, kanlı ve karanlık ellerin 5 Temmuz Başbağlar´da da sergilediği ölüm içindeki ölümler…Acıyı kaderleştirme, gözyaşını ayrı gayrı kılma oyunları.

Oysa gözyaşının rengi, milleti,kadını erkeği yoktur! Acısı vardır, yarım bırakılmışlığı vardır, gidipde geriye dönmeyeni vardır!...

Yasa bağlanmış yürekleri, karanfil kokularına eş adanmışlıkları, mısralara sığınmış dörtlükleri var. Acının tarifi yok,  ancak acısı var. İçten içe kor gibi, yıllardır usul usul yananı var.

2 Temmuz Madımak ortak acımız!..

5 Temmuz Başbağlar ortak acımız!..

Ne kadar acı içinde ölüm, ölüm içinde acı varsa kendi yüreğimizdedir.

Asırlardır senliğe benliğe mahal vermeyen, bir parça ekmeği bölüşen ANADOLU'da, kardeşi kardeşe kırdırmaya uğraşanlar başarılı olamayacaklar.

Bu ve benzeri acılar bir daha, bu topraklarda yaşanmamalı. Yüzyıllardır, acıyı hüznü, mutluluğu, bir lokmayı paylaşmış insanları, kimsenin ama hiç kimsenin ayrılığa gayrılığa iteklemeye gücü yetmeyecektir!




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —