Muhafazakâr kesim, 1996-1997 de, Refah-Yol koalisyon hükümeti ile iktidar ortağı olduğunda gördü ki, askeri vesayet, yargı vesayeti, bürokrasi vesayeti altında iken iktidar olunsa bile muktedir olunamıyor...
Bu mesele ile ilgili olarak bürokratik anlamda çok basit gibi görünen, yıllar önce yaşanmış bir olayı aktarmak istiyorum. Devlet kurumlarında hemen her yerde karşılaşabileceğimiz türden...
1997 yılında Refah-Yol hükümeti henüz işbaşında iken SSK İnşaat Daire Başkanlığına, Refah partisine yakın birisini atamışlar. Bu adamın hikâyesi çok ilginç... Bu kişi SSK’da çaycı olarak işe başlıyor. Burada çalışırken dışarıdan liseyi bitiriyor ve yine dışarıdan okuyarak tekniker oluyor. Anavatan partisi zamanında çıkarılan bir kanunla yine dışarıdan okuyarak mühendisliğe geçiş yapıyor. Refah partisi iktidara gelince, kendilerine yakın gördükleri bu kişiyi daire başkanı olarak atıyor. Anlayacağınız kurumun çaycısı, aynı yere Daire Başkanı yapılıyor...
O sıralarda, Sivas belediyesi, SSK prim borçlarına karşılık, Sivas’a bir Kadın ve Çocuk Hastanesi yapmak istiyor. Belediye ve SSK arasında imzalanmış olan noter sözleşmesine rağmen, bu daire başkanı yüzünden, o hastane Sivas’a yapılamadı. İktidarın değiştiği gün, o daire başkanı görevden alındı ve belediyeye gönderilen bir faks yazısı ile hastane yapım sözleşmesi iptal edildi. Yani “asmadan kabak, fırfırdan tayyare" olmuyor...
Benzer durumları, en derinden yaşayanlardan birisi de, Sayın Cumhurbaşkanı olsa gerek... Belki de bu yüzden, İstanbul belediyesinde beraber olduğu yönetici kadrolarını, devlet yönetimine de taşıdı. Ancak devlet yönetiminde, belediye kadroları ile ikame edilemeyen kurumlar da var. Bunlar, aynı zamanda vesayet unsuru olabilen askeriye ve yargı...
Ak parti, muktedir olamamış kesimlerin temsilcisi olarak iktidara geldiğinde, kendileri açısından meşru bir hak gibi görünen vesayet mücadelesine girişti ama kendileri ile birlikte bu mücadeleyi yapanların asıl amacının, bambaşka şeyler olduğunu da, çok geç anladı...
FETÖ’nün kucağında, özel olarak yetiştirilen binlerce genç, yıllar içinde ve usulüne uygun olarak, devletin içine bir şekilde yerleştirildi. Ve bunlar kendilerini devlet zannetmeye başladılar... Ta ki, 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan, hain kalkışmaya kadar...
Devleti yönetenler, muktedir olmak için cemaatlerle, tarikatlarla vb. ile kadro oluşturamaz, oluşturmamalıdır. Çünkü o kişilerin rabıtası (bağı) öncelikle tarikatınadır, şeyhinedir, kendi liderinedir... Olması gereken ise yasal düzlemde ehliyettir, liyakattir, anayasaya, yasalara, devletine, milletine bağlı olmaktır. Atatürkçü ve milli olmaktır...
Ak parti, yirmi yıldan beri öyle ya da böyle, kendine göre kadrolaşması ile muktedir olma sürecini başarmış gibi görünüyor ama umarım kendisini devlet zannetmiyordur... Elbette devlet, anayasayla, yasalarla, kurumlarla yönetilir ama asıl özne daima insandır...
İktidar olma iddiasında olan bir parti, muktedir olmak istiyorsa şimdiden kadro tespitlerini yapmalı ve hazırlıklı olmalıdır. Aksi takdirde, çaycıyı daire başkanı yapmak zorunda kalabilirler...
Önümüzde ki seçimler, oldukça sancılı geçecek gibi görünüyor ve kuvvetle muhtemel, bir iktidar değişikliğini işaret ediyor. İktidara gelecek olan siyasi partilerin ise her açıdan işi çok zor. Seçim yaklaşıyor ama ne CHP’nin, ne de İYİ partinin taşra teşkilatlarında bir hazırlık, bir heyecan göremiyoruz. O zaman da, insanın aklına şu geliyor. Bu partiler gerçekten iktidar olmak istiyor mu? Veya iktidar olabileceklerine inanmıyorlar mı? Olası bir iktidar değişikliğinde ise kanaatimce en büyük zorluk, devlet kadrolarında yaşanacak. Çünkü muhalefet, yirmi yıldır devlet yönetiminden uzakta...
Sırf bu yüzden, oy oranları ne olursa olsun, Deva partisi, Gelecek partisi ve Saadet partisinin, ittifakın (kurulacak hükümetin) içinde yer almasında fayda var... Çünkü onlar diğer partilerin fazla tanımadığı devlet kadrolarının içinden geliyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanı ve Ak partililer, ülkenin içinde bulunduğu kriz ortamına rağmen, belki de devletin içinde ki kadrolaşmalarına güvendikleri için enteresan bir şekilde rahatlar ve özgüven sergiliyorlar... Her seçim önü, bu seçim çok önemli denir ama bu defa ki seçimlerin, ülkemizin geleceği açısından gerçekten tarihi sonuçları olacak gibi görünüyor...
Tacettin KEPENEK