Dayanıklı ev aletleri…
Eskiden evlerin olmazsa olmazları vardı. Temizlik, tertip, terbiyenin korunması evin dirlik ve düzeninin sağlanması en önemli olgulardandı. O kadar işin gücün arasında kalabalık ev ahalisini sakinleştirmek annelerin yetenekleri sayesinde korunabilirdi. Mevsimine göre kullanılan yardımcı aparatlar sürekli değişirdi.
En tehlikeli aletler kış mevsimine denk gelen aylardakilerdi. Kış mevsimleri çocukların en çok üst baş kirlettiği zamanlar olurdu. Afacanlar için her daim soba üzerinde bir Güğüm kaynamış su bulunurdu. Soba kenarına konan soba demiri ve köz küreği bir silaha dönüşür, iyice yumuşatılan baldır -bacak cağlıkta güzelce kaynar suyla piru pak edilirdi. Sakinleşmiş erkek çocukları kafalarına inen aliminyum tas okşamasıyla kedi gibi tahta divanda sızar kalırdı.
Her mevsim kapı önünde hazır kıta bekleyen kapı süpürgesi fazla can yakmazdı, lakin karamuk çalgısı el geçerse yandın anam keten helva gibi. Bilen bilir karamuk dikenin acısı başkaca hiçbir şeye benzemezdi. Kalçayı nakış gibi işleyen diken delikleri doğal bir dövme deseni oluştururdu.
Yemek vakti sofrada hazır tutulan tahtadan şimşir kaşık sofra adabına uymayanları uyarmada oldukça etkiliydi ve bunu yaparken kafadan çıkan tahta kaşık sesi ibretlik uyarıya dönüşür herkes kendine çeki düzen verirdi. Orta sertlikteki darbenin temel görevi kaşığı kırmadan ve kafada kırık oluşturmadan yapılmalıydı. Bu kutsal kaşığın bir önemi de geceleri yatağına kaçıran erkek çocuklarının bir nevi tedavi yöntemine dönüşmesiydi. Bu kıymetli ev aleti önce sobada ısıtılır, sonra annelerin yardımına gelen abla çocuğun kollarını tutar, baldırla kalça kısmına tek taraflı mühürlenirdi. Başka sürüye karışmasın diye evin yaramazı kovboy atları gibi damgalanırdı. Şayet çocuğun altına kaçırması devam ederse bir dahaki mühürleme kalçanın diğer parçasına vurulurdu.
Naylon terlikle nişan alıp atmak evdeki ablalar tarafından da oldukça popüler yöntemlerdendi. Terlik genelde uzak mesafede kaçmaya yeltenen yaramazı avlamakta kullanılırdı. Kolları bir güreşçi kadar güçlü köy kadınları terlikle gez, göz, arpacık… dedi mi sırtının ortasındaki morluk birkaç gün geçmezdi.
Benim en keyifli tecrübem ise on oniki yaşlarında komşunun sarı filik oğluna küfretmemden sonra gerçekleşti. Maalesef annemin eline melamin tas geçmişti. Beni dizlerinin altına almış terbiye ediyordu. Namussuz tasın kırılması için dua ederken birkaç darbeden devamını sayamadığım kaç vuruş aldım bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki bugün bile o iki günlük uykunun tadını unutamıyorum.
Ne yapsın garibim küflet sekiz dert sayısız. Emmi, hala, çoluk çocuk on iki nüfuz… anası, danası, tavuğu, cücüğü… hangisine baş edilir. Ana ellerin dert
görmesin, yattığın yer nur olsun kız beni akşam akşam ağlatın ya…Yaşayan annelerimize uzun ömür, kaybettilerimize rahmet diliyorum.