Gül’le tanışıklığım yok, telefonda bile hiç temasım olmadı.
Şunu da belirteyim, CB hükümet sisteminin son redaksiyonunu yapanlar birkaç isimden biriydi. Bu yüzden tarihin onu sorumlu tutacağını düşünüyorum. Kuvvetler ayrılığı bu kadar hırpalanmamalıydı…
Belki yaşadığı tecrübelerden, belki bakanlığın isminin “Adalet” olmasının verdiği mesuliyet duygusundan, Abdülhamit Gül iktidar kadrosu içinde hukuk diliyle konuşan tek isimdi. Daha önemlisi yargıdaki sorunları açık yüreklilikle dile getiriyordu.
Hakimlerin oraya buraya sürülmemesi için “coğrafi teminat” getirileceğini söylemişti. Bunun için kanuna bile gerek yoktu, başkanı olduğu HSK’nın bir prensip kararı alması yeterdi, yapılmadı sözde kaldı.
TARİHE NOT DÜŞMEK
Ama Gül’ün Yargı Etik Kuralları, Yargı Reform Zirvesi, İnsan Hakları Eylem Planı gibi açıklamaları oldu, hayata yansıması yetersiz kalsa da hukuku savunmak için siyasi referans belgeleridir bunlar.
Gül’ün tarihe not olarak kaydedilen sözlerinden birkaç örnek:
“Temel hak ve özgürlüklere orantısız müdahaleler… yargısal tasarrufların meşruiyetine ve yargıya olan toplumsal desteğe de zarar verebilmektedir.” (29.11.2018)
“Tutuklamayı infaz gibi gören uygulamalar asla kabul edilemez. Çünkü tutuklama istisnai bir tedbirdir, aslolan özgürlüktür.” (6.9.2019)
“Bir profesör birkaç genç akademisyen, böyle hukuk fakülteleri gerçekten üzücü.” (18 Şubat 2020)
“Özel hayatlar iddianame bahanesiyle ortaya saçılıyor… İddianamede suçla ilgisi olmayan özel hayata ilişkin konulara yer veremezsin.” (28 Ocak 2022)
Sayın Gül bu son konuşmasında digital kayıtları, mesela sokak güvenliği için konulan kamera kayıtlarını, adli soruşturma dışında kullanmanın “FETÖ’vari anlayış ve uygulamalar” olarak kararlı bir dille eleştirmişti.
Birçok kimse kamera kayıtlarının İmamoğlu’nu yıpratmak için kullanılmasını hatırladı…
Ve bu, Gül’ün bakan sıfatıyla son konuşması oldu.
VE LÜTFİ ELVAN
Görevden alınan başka bir bakan, Lütfi Elvan’dı. “Reform yapacağız” denildiğinde Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilmişti. Devletin rasyonel yönetim için güvenilir iletişimin zorunlu olduğu bildikleri için, TÜSİAD’a da giden iki Bakan vardı: Lütfi Elvan ve Abdülhamit Gül.
Ortak akıl ve iktisadi rasyonalizm ümidinin uyanması sebepsiz değildi. Merkez Bankası’nın başına da Naci Ağbal gibi bir prensip insanı getirilmişti.
Bu reform havasında döviz de faiz de Türkiye’nin risk pirimi de aşağıya doğru yönelmişti.
Lütfi Elvan şöyle konuşuyordu:
“Ekonomi ve hukuk alanında yeni bir seferberlik başlattık… Her problemi, piyasa ekonomisinin kuralları çerçevesinde şeffaf, hesap verebilir, rasyonel ve öngörülebilir bir şekilde çözeceğiz.” (8.12.2020)
Sonra, biliyorsunuz karar değişti “rekabetçi kur” denildi… Bu da değişti bugünlerde “liralaşma” deniliyor…
Günün havasına göre de yeni isimler getiriliyor. Kaygım gelenin gideni aratmasıdır.
Dilerim, siyaseti hep hukuktan üstün tutan Bekir Bozdağ bu sefer hukuku siyasetten üstün tutsun… Nurettin Nebati de iktisat bilimini fantezilerden üstün tutsun.
DEVLET KURUMLARI
Merkez Bankası başkanı 22 ayda dört defa değiştirildi. Şimdiki Başkan Prof. Şahap Kavcıoğlu görev gelmeden önce “Merkez Bankasının bağımsızlığını Sorosçular istiyor” diye yazmıştı. (Yeni Şafak, 17 Kasım 2020)
Önceki akşam, TÜİK Başkanı da bir kere daha değiştirildi, evet bir kere daha:
10 Haziran 2018: TÜİK Başkanı Enver Taşçı görevden alındı, Yinal Yağan getirildi.
20 Mayıs 2020: Yinal Yağan görevden alındı, Muhammet Şirin vekaleten atandı.
15 Şubat 2021: Muhammed Şirin görevden alındı, Ahmet Kürşad Dosdoğru vekaleten atandı.
3 Mart 2021: Ahmet Kürşad Dosdoğru görevden alındı, Prof. Dr. Sait Erdal Dinçer atandı.
29 Ocak 2022: Sait Erdal Dinçer görevden alındı; yerine Erhan Çetinkaya atandı.
Bakan yardımcısı atamalarını yazmıyorum.
Görevden alınan Sait Erdal Dinçer on gün önce “85 milyona karşı sorumluyum, rakamları değiştirmem” demişti…
Bundan mı, bilmem ama “liralaşma” sisteminin önümüzdeki aylarda enflasyonu düşürdüğünü göstermeye iktidarın ihtiyacı var.
Özetle, böyle yönetiliyoruz
TAHA AKYOL/KARAR