DELİNİN BİRİ!

DELİNİN BİRİ!

Yakup KIVRAK Yazdı...

DELİNİN BİRİ

“Rahmetli dostum, ağabeyim, arkadaşım Seferaa, Sefer Ayten Anısına Bir Yazı”

 

Ben Ayşe, ilkokul öğretmeniyim.

2002 yılında Malatya İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesinin Sınıf Öğretmenliği iki yıllık ön lisans programından başarıyla mezun olup Sivas’ın Ulaş İlçesine bağlı Karacalar Köyü’nde öğretmenlik mesleğime başladım.

Köyümün tam ortasında, câminin önünde köy mezarlığı var.

Benim bildiğim mezarlıklar yerleşim yerinin, köyün, şehrin biraz dışında olur. Burada köyün tam ortasında, ilginç…

Seferaa adında birisi var burada, 70 - 80 yaşlarında, çok esprili, çok candan bir amca. Konuştuğu her kelime bir espri, söylediği her cümle bilgelik dolu, tam bir Anadolu bilgesi.

Seferaa’nın evi okulun hemen bitişiğinde.

“Hocaanım, bir şeye ehtiyacın olursa çekinme gel. Ben yoğusam aha benim garı Ayşa evde. Ne lâzımsa söyle, her ehtiyacını gorürük.”

“Teşekkür ederim Sefer Amca.”

Bu güzel köyde üç yıl kadar çalıştım, köylüler beni hep koruyup kolladılar, ben de onların çocuklarını kucakladım. Güzel anılarla ayrıldım bu köyden.

Bir gün okulun eski evrak dolabını tanzim etmek üzere açtım. Dolap müdür odasında duruyordu. Eski, yıllanmış evraklar, dosyalar, diploma örnekleri, stajyerlik dosyaları vs. tozlu tozlu idiler.

Tozlu eski evrakların arasında resmî olmayan bir defter dikkatimi çekti. Evrak değil, bildiğimiz, kırtasiyeden alınmış bir okul defteri. Kapağına baktım, dolma kalemle büyük harflerle “GÜNLÜĞÜM” yazıyordu, merak edip elime aldım. Çok eski olduğu belliydi.

Ağustos bozkırında ekin tarlaları gibi sararmış sayfalarının tozlarını üfleyip okumaya başladım.

Bu bir hâtırâ defteri, bir günlük idi. Bunları yazan muhtemelen eski yıllardan bir öğretmen. Defterini burada unutup gitmiş olmalı.

Günlükte yazılanları sabaha kadar okudum. Okudukça içimi güzel duygular ve heyecan sardı. Günlükleri okumayı bitirince uykum kaçtı, defteri elimden bırakamıyordum. Bazı sayfalarını dönüp dönüp tekrar okudum. Kimi yerleri hüzünlü, kimi yerleri komik ve kesinlikle gerçek hayat hikâyeleriydi bunlar.

Gün ağarırken sabah namazına gitmekte olan Seferaa’yı avlusunun kapısında yakaladım. Üstümde eşofmanım, saçlarım darmadağınık, uykusuzluktan gözlerim kıpkırmızı…

“Sefer Amca, Sefer Amcaaaa, dur hele. Bizim müdür odasındaki eski evrak dolabında bu defteri buldum. Sabaha kadar okudum. Kim bu Yakup Öğretmen?”

Elimdeki deftere baktı, baktı, gözleri biraz hüzünlendi.

“Gız ne bu gıyâfet? Get üstünü başını toparla, başına da bi şey ört. Gözlerin de gıpgırmızı olmuş. Birez gendine bak, boole gidersen goca bulamayacaan, evde galacaan habarın olsun.”

Buğulu gözleriyle ekledi.

“Yaagup ooretmen… O deli ne yazmış hocaanım?”

“Hepinizi yazmış Sefer Amca, pek çok şey yazmış. Seni anlatmış, Garpız Memed’i anlatmış. Gotügırmızı Hacı Mustafa’yı, dünürün Hacıyaagup’u, dünürün Adıgüzel Özbek’i anlatmış. Senden önceki muhtar, kayınbiraderin rahmetli Ahmet Kanmış’ı da çok güzel anlatmış. Bakkal Kör Fazlı’yı, Gırk Kilo Ömeraa’yı anlatmış. Bütün köyümüzü anlatmış. Kim bu?”

Nemlenen gözlerinden birkaç damla yaş beyaz sakalına süzüldü.

“La niidecaan hocaanım. Delinin biriydi. Hadi get bizde gaavaltını yap. Ayşa çayı demlediydi. Ben de namazımı gılıp geleyim, birez oku baa o delinin yazdıklarını. O benim çok çok eyi dostumudu gıymatlımdı. Sedece benim deel, bütün koyümüzün… Gulakları çınlasın, Allah ona selâmet versin.”

Seferaa gözleri hafif nemli, elli metre ilerideki köy câmisine doğru yavaş yavaş, çınar ağacı dalından kendi yaptığı bastonunun yardımıyla yürüdü. O sırada köyün imamı Bahattin Hoca’nın güzel sesi câminin şerefesinden hoparlörsüz olarak yükseliyordu.

“Tamam Sefer Amca, okumaya doyamadım zâten, tekrar tekrar okurum sana.”

Seferaa’ya ve eşi Ayşe Teyzem’e günlükteki hikâyelerden çok hoşuma giden birkaç tanesini okudum. Hepsini okusam çok uzun sürer, ara sıra gelir diğerlerini de okurum.

***

Okumamı bitirdiğimde baktım ikisinin de, Sefer Amca ve Ayşe Teyzemin gözleri yaşlı.

“Sağol la hocaanım, Allah razı olsun. Bu defteri gaybetme, bi gün o deliyi bulursan verirsin.”

“Bulacağım onu Sefer Amca.”

“Bulursan bi sor benim bulgur pılavımı özlememiş mi. Gelsin mısafırım olsun, pılavımdan yisin.”

“Bulacağım onu Ayşe Teyze. Bulup getireceğim onu sana. Bulgur pilavını beraber yiyeceğiz. Hadi ben okula dersime gidiyorum, kahvaltı için teşekkürler.”

“Ağşama gel defterden birez daa oku la. Gız Ayşa, hocaanıma bulgur pılavı bişir, Yaagup Öğretmenin sevdiğinden olsun, guyruk yağlı, tereyağlı.”

“Tamam Sefer Amca, gelirim.”



Anahtar Kelimeler: DELİNİN !