Yusufçukların, çayırlardaki munis sesi, yankılanmaya başlamıştı yine. Cılız gözelerin, ırmağa doğru destursuz salınışına, çamurun libasını giyinmiş kerpiç evlerin silueti eşlik ediyordu.
Çanakkale ateş içinde yanarken, SİVAS´tan da kınalı yiğitler akın akın hudut boyuna gidiyorlardı.
Giden kuzuların ağızlarında dua, analarının ağızlarında ise ?DÜŞMAN DUŞALI KALSIN? sözleri dökülüyordu.
Düşmanın bağı, Anadolu kadınının duasında saklıydı.
Şehadet şerbetine erişen nice yiğidin anası, asırlık bir kadim gelenek olarak ?DÜŞMAN DUŞALI KALSIN? nidalarını gök alaya yoluyorlardı.
DÜŞMAN DUŞALI KALSIN, DÜŞMAN DUŞALI KALSIN, DÜŞMAN DUŞALI KALSIN?
Kanla yazılan destanın çocukları, sonsuza değin bu toprakları vatan yapmanın erdemi ile kimi kolunu, kimi bacağını, kimi de canını bırakarak sonsuzluğun koynunda huzura yöneldiler.
Ve yıllara yayılan bir SİVAS darbı meseli kuşaktan kuşağa kendini emanet ederek yoluna devam etti: ?DÜŞMAN DUŞALI KALSIN, DÜŞMAN DUŞALI KALSIN??
Osman ÇELİK