Tarih: 05.11.2018 19:18

DÜŞMAN DUŞALI KALSIN

Facebook Twitter Linked-in

 

       Yusufçukların, çayırlardaki munis sesi, yankılanmaya başlamıştı yine. Cılız gözelerin, ırmağa doğru biteviye salınışına, çamura bulanmış evlerin silueti eşlik ediyordu. Küme küme dereciklerde, gözlerden ırak yuvalarını yapan kuşlar, sıcağın tüm cömertliğiyle bedenlerini yıkıyorlar ve her karaltı görmelerinde, etrafı kolaçan ediyorlardı. Sıra servilerin, serin rehavetine kapılan yaşlılar, alınlarının çentiklerine aldırmadan, ?hey gidi günler? nidalarıyla, derin iç geçirişleri konuk ediyorlardı... 

       Ağustosun beyinleri kaynatan sıcağı, ayranların eşliğinde yudumlanıyordu yine. Harman sonuna, ergenlerin umutlu bekleyişleri saklanıyordu, her yıl olduğu gibi... Bereketin, deste deste düz ovaya yayılması, daha bir güldürüyordu gölgeye hasret yüzleri. Dağ taş adam kesilmiş, büyüğüyle küçüğüyle, efil efil salınıyorlardı başakların bereket deryasında...

      Kuşluk vakti iner inmez, Emiç Aba tandırı yakmış, kıştan kalan samanları önüne yığmış ve zaman zaman ölgün ateşi canlandırıyordu. Tandırı her otlamasında, gürleyen kızılımsı çıngılar, bir ateş böceği gibi avluyu sarıyorlardı. ..

 

***

Dağın öte yakasında da sıcağın kavli kendi mecraında yol alıyordu. Sabahın erkeninde TEKKE yanındaki küçük evde tandırı yakan EŞE BİBİ, önce talebelerin çorbalarını kaynatacak, ardı sıra da ev halkının çorbasını kaynatacaktı.

 EŞE BİBİ, TEKKE HOCASI´nın eşi olması yanı, çok sırdaşıydı da. Dağın ardı köy ahalisi ÇOLAĞIN KIZI derler idi kendisine. Babası savaşta bir kolunu kaybettiği için ÇOLAK HASAN diye söylenirdi. O da gurur ile anlatırdı babasının harp anılarını?

***

 TEKKE HOCASI, garip bir insan evladı idi. Orta boy, kalın kaşlar ve kıra çalmış sakalı ile garip bir Adem idi.

Yöre insanı ona KERVAN KIRAN derler idi. Neredeyse gerçek ismi CAFER unutulmuştu.

TEKKESİ babasından ladiger idi. Öte atasının Hz. EBUBEKİR olduğunu herke ezberden bilir söylerdi? Yöre gençleri onun kışın talebeliği için yatılı kalırlardı. Elli kadar talebesi vardı?

Bir zemheri gece vakti dağa doğru ?KERVAN KIRAN, KERVAN KIRAN? diye bağırıp ağlamasından sonra ahali ona KERVAN KIRAN demeye başlamıştı?Dizlerini döverek ağladığı günlerce hatta yıllarca bir masal gibi anlatılmıştı.

Kendinin ağzını bıçak açmaz lakin köyün hatun kişileri EŞE BİBİYİ sıkıştırıp az biraz ucundan kıyısından öğrenmişlerdi hadiseyi.

 

Gece yol alan bir KERVAN´ın, kutup yıldızı yerine KERVAN KIRAN yıldızını takip edip telef olmalarına bağrı yanmıştı diye anlatırdı.

 

Anlatırdı EŞE BİBİ anlatmasına da bu dağ köyünde KERVAN KIRAN HOCA´nın bundan nasıl haberi olduğuydu.

 Herkes bir mesel anlatırdı lakin KERVAN KIRAN´ın dağda söyleştiği Çoban LADİĞER, fikrinde ırar eder ve onun kurtlarla konuştuğunu yeminler içerek anlatırdı? Civar köyler halkı da Çoban LADİGER´in sözüne biat eder ve KERVAN KIRAN´ın kurt alemi ile sırdaş olduğu konusunda ittifak ederlerdi?.

 ***

 Kara kış yavaş yavaş dağlara inmeye başlamıştı. Kırağıları ilk karşılayan köy ahalisi yanı sıra, Tekke de okuyan talebeler de kışı karşılıyorlardı.

 

Yamaç köye yaşayan DİKRAN USTA, ara ara gelip TEKKE HOCASI ile sohbet ederdi. Köy halkı da severlerdi DİKRAN USTA´yı?. At nallar, saban yapar, dirgen yapardı?.

 

Tekke Hocası KERVAN KIRAN, DİKRAN USTA´nın karşı ?cılgadan geldiğini? görünce heyecanlanırdı. O suskun adam çocuklar gibi sevinirdi.

 DİKKRAN USTA, hiçbir yere uğramadan doğruca TEKKE YANINDAKİ Kervan Kıran´ın evine uğrar ve hasretle kucaklaşırlardı.

 

EŞE BİBİ de eşinin yareni DİKRAN USTA´yı görünce hürmet eder, ?Hoş gelmişsin Kaynım DİKRAN? diye nida ederdi?

 Saatlere varan sohbetleri damıtırlardı adeta.Hatta DİKRAN USTA´ya ahali ?gel inat etme MÜSLÜMAN ol? dediklerinde. ?KERVAN HOCA gibi yapsam hemen olurum da aklım kesmiyor? der gülüşürlerdi?

 

***

 

Bahar yaklaşmış, Seki´nin karlarını kabayel eritmeye başlamıştı. Hava da harp kokuları ta bu köye kadar gelmişti. Kervan Kıran Hoca, eline aldığı çubukla toprağı karıştırıyor ve ardı ardına da ?DÜŞMAN DUŞALI KALSIN? diye söyleniyordu.

 

Tekke de ?ladiger? olan elli kadar talebe de ısrarla ÇANAKKALE yolu için hocalarından ruhsat bekliyorlardı.

 

Sabahın kör karanlığında karşı köyden DİKRAN USTA´nın acele acele köye geldiği köy ajanslarında geçti.

 

Uyuntulanmadan doğruca varıp KERVAN KIRAN HOCA´nın hanesine vasıl oldu. Ardı sıra iki dostun karşı tepeye doğru atlarla yola çıktıklarını herke bir film gibi izliyordu?

 

Tepeye vardıklarında KERVAN HOCA, Ermeni arkadaşı DİKRAN AĞA´ya tebessüm ile baktı. Cebinden çıkardığı, herkesin bildiği Tekkenin GÜMÜŞ ANAHTARINI ona uzattı.

 

?Ben harbe gidiyorum. Gelene kadar TEKKE sana emanet. Haremim EŞE bacın? dedi. DİKRAN AĞA susmuştu. SUSAN bir tek o değil, inim inim inleyen dağlar ve rüzgar da susmuştu.

 Gözyaşları ile bir birlerini kucakladılar?

 

***

 

Kardelenler bahar muştusunu arşı alaya dağıtırlarken, elli kadar talebesi ile nahiyeye inen KERVAN HOCAYI epey bir kalabalık karşılamıştı. Dağlarda, kurtlara söz geçiren KERVEN KIRAN HOCA deniz boyuna harbe gidiyordu.

 

?Ulu dağlar aşıp gider

 Sıra serviler terkisinde

 Bize medet Kervan Kıran

 Sana ayan Kervan Kıran?

 KIR bir atın üzerinde, bembeyaz elbisesiyle önde giden bu adama herkes gıpa ile bakıyor ve gözyaşlarını tutamıyorlardı?

 

***

 

DİKRAN  USTA´nın, Kervan Hoca gittikten sonra içine bir ağırlık çöktü. Her sabah TEKKEYİ açıp temizleyecekti lakin, TEKKE ADABINI bilmiyordu. Ahırdan atını çekerek, köye doğru yol aldı. Düşünceli düşünceli TEKKE önünde durdu.

 Kervan KIRAN HOCA´nın kapıyı her açmasında tekrarladığı ?SAHİPLERİN SULTANI, SAHİPLERİN SULTANI SAHİPLERİN SULTANI? diye kapıyı açtı. Uzun zamandır TEKKE içine ilk defa giriyordu. Hocan ın evine çok gitmişti ama TEKKE´ye ilk defa giriyordu.

 TEKKE içine girer girmez ?sakosunu? çıkarıp çiviye taktı. Kervan KIRAN HOCA´nın cübbesi orada asılı duruyordu. Sarığını da gördü. Her şeyini paylaşan KERVAN KIRAN HOCA bir tek sarığını kimseye vermez idi. TÜRKMEN DERGAHINDAN bir yareni ona hediye etmişti?

 

TEKKE´nin kenarcığında ancak bir kişinin sığabileceği ?çilehaneye? hafifçe başını uzattı. Çile hanenin tabanına basit bir kilim serilmiş, onun üzerinde de keçi derisinden yapılı seccadesi vardı?

 

***

 

Tekke´den bir müddet sonra çıkan DİKRAN USTA, Eşe Bibinin yanına vardı. Yine her zamanki gibi ocaı yakmış saman otlamakta idi. DİKRAN USTA´nın eve geldiğini gören EŞE BİBİ kalkarak hürmet eyledi. ?Hoş geldin Kaynım Dikran Usta? dedi.

  

Dikran Usta, ?EŞE BACI, eksiğin gediğin var mı? diye sormaya geldim dedi. Eşe Bibi ?saol kaynım eksik gedik yok? diye karşılık verdi?

 ***

 KERVAN KIRAN hocaya, her ne kadar bölükler içinde vaaz etmesi telkin edile de o vaaz da ediyor çetin bir harbe de hazırlanıyordu. Yanında götürdüğü talebelerini kumandan ayırmamış, hep birlikte bir birliğe dahil etmişti..

 

KERVAN KIRAN HOCA´nın namı kısa zamanda yayılmıştı karargahta. Ta Paşa´ya kadar uzanmıştı söylentiler. Hal ve hareketleri ile de dikkat çekiyordu zaten. Az yiyor, az konuşuyor, tebessüm ederek her bir askerin sırtını sıvazlayıp hayır dualar ediyordu?.

 

Cesaret edipte ona kimsin nicesin diye soramayan askerler, yanında gölgesini incitmeden onu takip eden talebelerine KERVAN KIRAN HOCA´yı soruyorlardı. Onlar da SİVAS VİLAYETİ ŞARKIŞLA KAZASINDANIZ? diye kısa açıklamalar yapıyorlardı?.

  (NOT: Öykünün kısa bir bölümü. Öykü 10 sayfadan oluşmakta.ÇANAKKALE konulu 10 değişik öykü yazar OSMAN ÇELİK tarafından 2020 yılında  ?10 Öyküyle ÇANAKKALE? ?içerikle kitap haline dönüştürülmeyi amaçlıyor)

  

OSMAN ÇELİK

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —