Tarih: 06.06.2019 19:06

DÜŞMAN DUŞALI KALSIN

Facebook Twitter Linked-in

Yusufçukların, çayırlardaki munis sesi, yankılanmaya başlamıştı yine. Bahar sultanı olanca cömertliğiyle etrafı kuşatıyor ve bitmez tükenmez efsununu dağlara tepelere yayıyordu.

Yağmur sonu renk cümbüşünü ortalığa yayan ELEĞİMSAĞMA, bitmez bir bozkır şiiri gibi içleri aydınlatıyordu?

Çayırda çimende dolaşan toy kuşları adam akıllı bir nidayı sesleriyle etrafa yayıyorlar ve rençperlerin hayalleriyle bütünlüyorlardı adeta?

Dağlarda eriyen karların suları, küçük dereleri köpükletip ?tokaçla? yıkanan çamaşırları yarına hazırlıyorlardı. Baharı muştucusu leylekler, gözlerden ırak yerlerde değil de insanların tam ortasında bulunan kavak ağaçlarına yuvalarını kuruyorlar ve bir bereket türküsü nidasıyla beyaz kanatlarını öteye beriye salıyorlardı?

***

Boğaz harbi geçeli bir yıl olmuştu. Bir yıl mı bir gün mü daha anlayamadan kendini çobanlıkta buldu Yusuf. Kalbinin kenarında kendini ara ara hissettiren süngü yarası da olmasa, sanki savaşa katılmamış sayacaktı kendini.

Sıhıye çadırında iki ay yattıktan sonra dönmüştü memleketine. Her ne kadar düşman mağlup olsa da, Yusuf şehit olmadığı için mahçup bir edayı saklıyordu yüreğinde?.

Köyüne döner dönmez kendini çobanlığa vurdu. Harbi soran hiç kimseye bir şeyler anlatmıyor, lakin içinde her daim top sesleri ardı ardına sırasını sekitmiyordu?

?

Koyun sürüsünü gölün kıyısına tekraren saldı. O küçük gölü ÇANAKKALE´de  gördüğü deniz sanıyordu. Üzerinde yüzen gemiler ile ateş cehennemi kabilinden bir arşiv içinde dönüp duruyordu.

Koyun sürüsü dağın yamacında yayılırken, gözlerine inen uyku perisi kendini yeniden Boğazdan gelen barut kokusunun kollarına bırakıyordu. Terin suyun içinde irkilmeleri deli dedirtecek kadar abartılıydı?

Gece dağlara çökende, kendi yüreğine de çöküyor, sürünün toparlanıp yatmasını fırsat bilerek doruğa çıkıp, alt tarafta gözüken vadileri deniz ile özdeşleştiriyordu.

Ayın gölün içine düşen silueti içini coşturuyor, sabaha demirleyen nice gece yine sabaha demirliyordu?

***

İSMAİL ÇAVUŞ, yerinden doğrulmuş seher yıldızına gözlerini daldırmıştı. Yanında ölüme gidecek on kişi vardı?En yakınındaki YUSUF, tekmil edip burnun kıyısından yüze yakın düşmanın sürünerek geldiğini söyledi?

?

Kesik kesik gördüğü hülyaların etkisinden koyunların sesiyle yeniden uyandı. İçi yanmıştı YUSUF´un? İsmail ÇAVUŞ ve arkadaşları ölüme gitmişler bir tek kendisi yaralı çıkmıştı ateşten. Yaşadığına ilk defa pişman oluyordu? Anasının her defasında öğütlediği söz ?DÜŞMAN DUŞALI KALSIN? içinden hiç çıkmıyordu.

***

Sürüyü yeniden yattığı yerden kaldırdı. Acıkmıştı lakin içi bir şeyleri kaldıracak değildi. Her tarafı düşman her tarafı deniz görüyordu. Etrafında dolaşan her bir canlıya karşı tetikte olmak gibi bir iç tedirginlik geliştirmişti.

Sırt üstü uzandı. Gökteki yıldızlara daldı gözleri. Tan vaktı çoktan gelmişti. Derin bir uyku yeniden göz perdelerini kapatmaya başladı?

Dört bir yandan top sesleri geliyor, İsmail Çavuş´un kopan parmakları sağa sola dağılıyordu. Ardı ardına süngüyle giden arkadaşlarına kendi cesareti de ekleniyordu YUSUF´un?

 (NOT: Öykünün kısa bir bölümü? Öykü 9 sayfadan oluşmakta.ÇANAKKALE konulu 10 değişik öykü yazar OSMAN ÇELİK tarafından 2020 yılında  ?10 Öyküyle ÇANAKKALE? ?içerikle kitap haline dönüştürülme amaçlanıyor?)

 OSMAN ÇELİK




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —