Eğitimde Ne Var Ne Yok?

Eğitimde Ne Var Ne Yok?

Bir Fakülte düşünün adını üniversal ve evrensel hudutları dünyanın bir ucundan diğer ucuna uzanan, emaneti ahir olan bir meşgaleden almış olsun; derdi ise fani dünyanın hattına hududuna sığmayan bir şehr-i medeni üzerinde bir eser-î medeniyet telakkisinin

 

 

Prof.Dr. Faruk Kocacık yönetiminden görevi devralarak Rektörlük koltuğuna oturan Prof.Dr. Alim Yıldız´ın dekan atamaları yaparken işin doğrusu işi epeyce kolaydı. Rektör koltuğuna oturduğunda çalışacağı fakülte dekanlıklarını, müdürlükleri yeniden atama şansı vardı ki, bu yabana atılır bir şans sayılmazdı. Eğitim Fakültesi de dekan atamasının yapılacağı önemli fakültelerden biriydi.

Sayın Yıldız, bu fakülteye İlahiyat Fakültesinden bir öğretim üyesini vekaleten atamayı tercih etti. Eğitim Fakültesinde 6 tane kadrolu profesör olmasına rağmen tercihini seçim öncesinde yakın ekibinden olan Prof.Dr. Ali Aksu´dan yana kullandı.

Yalnız Yıldız´ın seçim bildirgesinde özenle üzerinde durduğu konuların başında akademik liyakat gelmesine rağmen böyle bir dayanağın yerine, seçim öncesindeki hesap cetvelinde puan sıralamasında ilk sırada yer alanlara idari görev vermesi, seçim öncesinde kendini destekleyenlere verdiği sözleri hatırlatacak çok sayıda insan olmasından mı kaynaklandı?

Bu ve bu türden atamalarla; kendini destekleyemeyen ama üniversitenin akademik ve kurumsal kimliğinin ileriye taşıyabilecek nitelikteki kadroların hayallerini ise suya düşürdü. Aslında Faruk Kocacık döneminde 3 yıl boyunca Sosyal Bilimler Enstitü Müdürlüğü yapan Yıldız´ın Kocacık tarafından göreve getirilmesi Alim Bey´in farklı görüşlerle çalışma yeteneğini, bu noktadaki tahammül sınırlarını geliştirmiş olmalı ve üniversal düşünme noktasında üzerine düşen payı alması beklenmez miydi?

Gerçi bu ümitsizlik temayülünü yadırgamamak gerek, üniversitemizin geçmişi irdelediğinde, maalesef bu manzaranın kötü bir geleneğin sonucu olduğu da ortadadır. Bırakın gelişmiş üniversiteleri Cumhuriyet Üniversitesinden nice sonra kurulan üniversitelerle şehrimiz üniversitesinin akademik liyakat konusundaki mukayesesi bizi iyi bir sonuca götürmemektedir. Daha öncede çeşitli yazılarımızda defalarca belirttiğimiz gibi; bu türden yönetimsel zafiyet  üniversiteyi içine doğru daraltırken, başarısız yönetimler içinde olan pırıl pırıl akademisyenler de maalesef bu başarısızlıklar kategorisinde heder olup gitmektedirler. Bu geleneğin daha uzun yıllar bu üniversitenin tepesinde bir kara bulut gibi dolaşacağını söylesek yanılmayız herhalde. Şu anda Üniversitemizde dekan ve müdür atamaları maalesef bunu göstermektedir.

Beklenen hangi görüş ve düşünceye sahip olursa olsun, liyakatı esas alan bir silsilenin takibi olsa da durum şu an için pekte iç acıcı değil?.

Ancak neredeyse her gelen yönetimin bilinç altında davul zurna çalan ?uzayan bizim kolumuz olsun?düşüncesi, yarınlara yönelik evrensel gelişim ve felsefi derinlik özlemlerini berelemektedir.

 

Sivas Kamuoyu adına soruyoruz?

 

--Eğitim Fakültesinde 6 Profesör varken neden dekan vekili tercihinizi başka bir fakültenin öğretim üyesinden yana kullandınız?

--Eğitim Fakültesinde ki mevcut profesörlerden birini dekan atamama sebebiniz,rektörlük ve dekanlık koordinasyonunda sıkıntı yaşayacağınız düşüncesine mi bağlıydı?

--Rektör atandıktan sonra seçim geride kalmıştır diyerek açıklama yapmanıza rağmen, seçim sürecindeki performans ölçüleri sizin için aslında en önemli kriter miydi?

--Eğitim Fakültesi formasyon eğitiminden elde edilen gelir düşünüldüğünde göz kamaştırıcı bir fakülte olduğu için, bu fakülteye atayacağınız ismin gözü tok gönlü tok biri olmasını mı tercih ettiniz?

--Eğitim fakültesine atama yaparken buradaki profesörlerden olmaz ama başka üniversitelerde eğitim alanında uzmanlaşmış bir dekan arama niyetine girdiniz mi?

--Fakülteye ilahiyatçı dekan vekili atamasıyla kalmayıp; başlangıçta fakülte yönetim kurulunu mühendislikten, diş hekimliğinden vb. yöneticilerden oluşturulması akademik liyakat konusunda sizi  ve yönetiminizi rahatsız ettiği için mi sonrasında bundan vazgeçilip fakülte içerisinden kadrolar tercih edildi?

--Fakülte yönetiminde dekan vekili tek yetkili midir? Yoksa rektör danışmanlığı da verdiğiniz dekan yardımcınızın fakülte idaresindeki yetki kredi puanı, seçim çalışmalarındaki performansı da hesaba katıldığında daha mı fazladır? Ya da bu öğretim üyesinin hem eğitim alanındaki hem de yönetsel anlamda deryayı marifet yetenek ve tecrübelerimi vardır?

--Üniversite web sayfasında gururla duyurduğunuz eğitim fakültesi ve çeşitli kurumsal işbirliklerine yönelik reklam kokulu haberler bu fakültenin akademik liyakat konusundaki eksiklerini giderme konusunda yeterli midir?

--Formasyon eğitiminde ders paylaşım sıralaması, geçmiş dönemlerin hesap analizleri, oy verenler, seçimde oy vermekle kalmayıp oy toplayanlar vb. kriterlere göre mi yapılmıştır? Yoksa eğitim formasyonun niteliksel hesapları yapılarak mı? Araba ya da evin yenilenme gibi dünyevi arzular formasyon eğitimin kalitesini nasıl etkilemektedir?

Formasyon Eğitimi bitince mi Eğitim Fakültesine eğitim kökenli bir dekan arayışına girilecektir?

--Liyakat ve hakkaniyeti önde tutmadan; geceden hazırlayıp sabaha matbaaya basılmak üzere içi boş bitmez tükenmez erdem laflarını ezberleyerek, kandırmaca politik bir duruşun fakültelerdeki son kullanım tarihi ne zaman sona erecektir?

--Seçim öncesinde Vatan millet hakkaniyet, Allah rızası sloganlarıyla bizim derdimiz makam değil hatta görev almayacağız diyenler hangi önemli makamlara atanmışlardır?



Anahtar Kelimeler: Eğitimde
ahmet doğru
6.01.2017 09:23:42
Mehmet Çimen rektör olsun :) öyle ki kendi oğlunun tıp fakültesi anatomi bölümü araştırma görevlisi kadrosuna girerken kendini komisyon başkanı seçsin, sonra notları daha yüksek bir adayın başvurusunu kabul etmesin. böylece oğlu araştırma görevlisi olsun. anatomi anabilim dalındaki diğer öğretim üyeleri ile tıp fakültesinin dekanlığı ve rektörü bu traji komik olaya ses çıkarmasın. ya allahaşkına sivası bu kadar mı sevmiyorsunuz. ikinci üniversite nasıl olacak biliyormusunuz. mehmet çimen gibilerin ikinci çiftliği olacak

mehmet
6.01.2017 12:56:36
faruk kocacık rektörken oğlunu kıbrıstan sivasa haksız yere dandik bir psikiyatri raporuyla aldırmış sonra da o raporu veren kişiyi (birhan yılmazın eşi diyorlar) tıp fakültesine yardımcı docent atamıştı. Alim yıldız da soruşturma açacam diyordu secimlerden önce. şimdi kendi rektör yardımcısı da oğlunu kendi bölümüne araştırma görevlisi alıyor. acaba ona da soruşturma açarmı. bu tür girişimler ne kadar sorgulamak gerekir. alim hoca kendi işyeri olsa acaba mehmet çimenin oğlunu işe alırmı. madem diğer adayın belgeleri onaylı değil başvurusunu neden kabul ettiniz.neden belgeleri teslim alırken adayı uyarmadınız bu belgeler onaysız diye. yazıktır. üniversiteye ve sivasa ihanet etmeyin. kim hak ediyorsa onu alın. hele hele yönetici yakınları eğer biraz şerefleri varsa kendi yakınlarını bırakın kendi bölümlerine başka bölümlere bile aldırmaya çalışmamalıdır. madem gücünüz var başka üniversitelere aldırın.ne kadar başarısız bir baltaya sap olamamış üniversite çalışanının yakını varsa buraya doldurdunuz. mehmet bakır rektördü kızını annesinin bölümüne, kocacık rektördü oğlunu paralı üniversiteden buraya şimdi mehmet çimen rek yrd oğlunu kendi bölümüne aldırdı. kim bilir daha nice örnekleri vardır. yok mu bunlara bir dur diyecek

Mücahit Doğan
7.01.2017 16:55:17
Neler olmuyor ki* İlahiyatçı bir profesör başa geliyor tamamen duygusal şeyler oluyor?tüm bölüm başkanlarını Ohal var deyip korkutuyor.Kocacık ekibinin Ertan, sami,birhan,Mazlum,ercanın yerini Yıldızlar,Aliler,Enes,taner,oğuzhan Çimenler alıyor.tanere formasyonlar yönetim danışılıyor,hastane diş batıyor dönerler yatmıyor.Pencere açık için resmi yazılar trıvırı geliyor. Ama ülkede bombalar patlıyor fetöşler kol geziyor.kuzular uluyor kurtlar susuyor,susturuluyor.Topçu Sarı MEMED oğlunu tek golle alıyor.ne sağ ne sol herşey duygusal.yekbaşlar üniversiteyi karıştırıp para derdinden derslere giremiyor.Fotokopi verip öğrencileri yolluyor.lojmanlar boşalıyor herkes ıkınci üniversite ohalı mahkemeleri kaçmayı bekliyor.sosyal tesisler dağıtılıp yeni anti sosyal yerler aranıyor.cami yolu bilmeyenler sırf dekan rektör görsün diye camiye gidiyor,çıkışta dedikodu yapıyor olanlar şimdilik bu.Ama Yüce Allahhcc herşeyi Ankara´da biliyor bilgileniyorgörüyorzamanı geliyor

Veli Dürüzt
10.01.2017 00:46:11
Asıl İletişim Fakültesinde neler oluyor ona bakın... Fakültedeki iletişimcilerin tamamına yakını neden gitmek için uğraşıyor? Birkaçı önümüzdeki haftalarda gidiyor. Muhtemelen 2017 sonunda iletişimci kalmayacak. Bu hocaların neden kaçtığını rektör hoca bi sorğulasın baalım. Alim Hocaya da yalan söyleyip yanıltıyorlar...

Tahsin Hazırbulan
11.01.2017 18:52:38
Ali Aksu, İngilizce, Arapça, Farsça, Romence bilen, Romanya´da eğitim konusunda çalışmış, Tunceli Üniversitesinde Dekanlık, Bölüm Başkanlığı, Senato Üyeliği yapmış, onlarca akademik toplantı, seminer, sempozyum, bildiri sunmuş bir Hoca, nasıl akademik liyakatten yoksun olsun. Ali Hoca, İslam Tarihçisi, dilerse, Edebiyatta dilerse Eğitim Fakültesinde çalışabilir. Acaba Ali Hoca, Eğitimde bulunan mevcut Hocalardan bazılarının arpalığını kestiği için mi fırtına kopuyor. Yada, gelirini ortaklaşa paylaştıkları otomatik çay makinelerini kaldırdığı için koptu bu fırtına. yada "Biz burada oldukça bize kimse Dekanlık yapamaz, kanımızla canımızla mücadele ederiz diyen üç beş kendini bilmeze haddini bildirdiği için mi koptu bu fırtına ? Yaz Sivas Postası Yaz !!! Gerçekleri Yaz !!!

Kemal şahiner
11.01.2017 21:26:46
Sayın Ali Aksu dil konusu ve yönetim konusunda yetenekli olduğunu sıralamışsınız bu kadar yetenekli birisi neden rektör yrd.olmamışdır.işi ehline verin diye emereden İslam dinini bizlerden iyi bilmektedir.Alanı olmadığı bir fakülteyi kabul etmemeliydi.Önceki rektör dönemindeki rahatsız olduğunuz konular şu an aynı şekilde devam etirilmektemidir.Benim anlamadığım bu üstün vasıflara haiz olan sayın hocamız ın otomatik çay makinasıyla ne işi olsun başka iş kalmamışmı

Ersan dülger
11.01.2017 21:40:31
Faruk Hoca döneminde lojman tahsis konusunda haksız lık yapıldığı konuşulurken şu anda aynı şikayet ler neden devam ediyor.Ben dedim yaptım oldu mantığı ne kadar doğrudur.Kış günü idareciler oturabilir diğer Beş yılı dolduranlar boşaltsın denmesine üzüldüm.Bu insanlar da bu üniversite de hizmet vermektedir.Birleştirici olmak lazım şu anda gitmeyi düşünen hocalarımızın olduğu söylenmektedir.Bunun ne şehrimize ne üniversitesi mize faydası vardır

Ayhan
12.01.2017 08:15:42
Yeni yönetimden ricam şu konuların da üstüne gitsin, 1: Bandrolsuz kitap satıp devletimizi zarara uğratanlarla ilgili ne zaman işlem başlatacaksınız? 2: Başörtülü kızları sınıflara almayan ve hakaret edenler ne alemde? 3: Mescit açılmasından bile rahatsız olup mescidi açmayanlar ne alemde? 4: Şaşalı villalarını anlatırken ağzı dolanlar neden hala lojmanda oturmak istememektedirler, hani ahlak, vicdan, üniversal vs? 5: derslerini yapmaktadıkları halde ders ücreti alanlara hangi işlem yapılacak? 6: Türlü ahlaksızlardan dolayı Evlatlarının bile babalıktan reddettiği kişiler ne alemde?

Emine candan
12.01.2017 14:46:42
Bu nasıl bir ilim yuvası bir vatandaş olarak yakıştıramıyorum,şaşıyorum,üzülüyorum.Orda bulunan tüm çalışanlar devletin maaşını alıyorsunuz devlete, millete hizmet ederek karşılığını vermelisiniz

Tahsin Hazırbulan
12.01.2017 18:30:29
Kemal Şahiner Beye: Rektör Hoca kimi taktir etmişse o dekan olur. Ali Aksu Hoca, liyakat üstüne liyakat sahibi bir Hocadır. Muhtemelen Hoca, fakültede işi tıkırında olanların tekerine çomak sokmuştur. Yoksa Ali Hoca geçinilemeyecek birisi değil. Çay makineleri meselesine gelince, onuda dilerseniz makinenin sahiplerine sorun. Önceki Rektör Hocayı tanımam ama Ali Aksu Hocayı tanırım. Size anlatsınlar.

Murat Mert
16.01.2017 20:05:21
Yorumlara bakıyorum, herkes birilerini kayırma veya yerme peşinde. Cumhuriyet Üniversitesi 1974 yılında kuruldu. Yani 43 yıllık geçmişi olan köklü bir üniversite. Önemli olan bu 43 yıllık köklü üniversite nasıl yönetilmeli. Kanuna, yönetmeliklere ve teamüllere uygun olarak mı, yoksa şahsi çıkarlar uğruna tek adam olma hırsıyla mı? Gerek yönetim gerekse akademisyen arkadaşların buna karar vermesi gerekir. Aksi takdirde her gelen yönetim bir öncekinden rövanş alma peşinde koşacaktır. Tabi bu durum menfaat peşinde koşan kişiler haricinde kimsenin işine yaramayacaktır. Eğitim Fakültesine gelince, bir fakülteye Dekan önerilmesinin Rektörün yetkisinde olduğu doğrudur. Ancak bu yetki keyfi olarak kullanılmamalıdır. Kurumsallaşmış üniversitelerde böyle bir durum mümkün değildir. Hatta büyük üniversitelerin pek çoğunda Dekan da ilgili fakültedeki Öğretim Üyelerinin oylarıyla belirlenmektedir. Bir fakültede dekan atanabilecek öğretim üyesi varken dışarıdan dekan atanması keyfi bir uygulamadır. Bu Üniversitenin gelişmediğinin bir göstergesidir. Dolayısıyla fakülteyi tanımayan işleyişi bilmeyen fakültede çalışan elemanları bile tanımayan dışarıdan gelen bir dekanın verimli olabileceğini kim iddia edebilir. Doğal olarak böyle bir dekanın, geldiği fakültedeki birilerinin oyuncağı durumuna düşmesi kaçınılmazdır. Eğitim Fakültesinde Dekan ile Dekan Yardımcısı yer değiştirmiş durumdadır. Bu kişi tarafından yapılan keyfi uygulamalar, para hırsı nedeniyle ders dağılımında usulsüzlükler vb. dekanın da bu duruma müdahale etmek yerine göz yumması, kısaca şuan Eğitim Fakültesinde yaşanan durumun özeti budur. Burada isim paylaşıp kimsenin kişiliği veya akademik geçmişi hakkında konuşmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Benim söylemek istediklerim kişilerle ilgili bir durum değil sadece yönetimsel anlayışın değişmesi gerektiğidir. Burası Üniversitedir ve her görüşten her düşünceden insanların olduğu ve olması gereken bir kurumdur.