Sevgili Eren Aydoğan’a ve adını sayamadığım tüm dostlarıma…
"... Bize ne olur da böyle durmaktan.
Çıkıp gökyüzüne pervaz vurmaktan.
Topaç Boğazı'ndan Kızılırmak'tan.
Doğru bizim ele gidin durnalar..."
Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde yer alan TT. d 322 numaralı ve Hicri 926 yılına ait(1519 - 1520)(1) Defterde Bozok sancağına bağlı Emlak nahiyesinin Mufassal Tahrir Defteri bulunmaktadır. Bu Deftere ve içeriğine değinmeden önce birkaç noktaya değinmekte yarar var.
Öncelikle sözkonusu Defterin temininde, transkibinde ve bu Defterde yer alan bilgilerin sadeleştirme sinde emeğini esirgemeyen tüm dostlara müteşekkirim. Onlar olmasalardı bu makale ortaya çıkmazdı. Bu makalenin yazarı onlardır. Makalede yer alan hatalar ise bize aittir.
Günümüzde Sivas’ın Akçakışla bucağı sınırları içerisinde yer alan Emlak nahiyesi, 16. Yüzyılda Rum eyaletine, sonrasında ise Ankara vilayetinin Bozok (Yozgat) sancağına bağlı bir nahiyeydi.
“ 1. Uluslararası Bozok Sempozyumu Bildiri Kitabı” adlı eserin içerisinde yer alan Adem Çiftçi’nin kaleme aldığı “Bozok Sancağı Kanunnameleri’ndeki Cezaların Şer’i Cezalarla Mukayesesi” adlı ma kale de konuya ilişkin olarak şu bilgiye yer verilmiştir:
“… Bozok Sancağı Kanuni devrindeki 966 tarihli tahrir ile Sivas, Tokat ve Amasya bölgelerini de içi ne alan Rum Eyaletine; Tanzimat’dan sonra ise Ankara vilayetine bağlanmıştır. (Akgündüz, Osman lı Kanunnameleri, VI 224; Ocak “Bozok”, DİA 321; Şahin, “Dulkadir Eyaleti” DİA, IX, 552…) (2)
Emlak nahiyesi’nin 16. Yüzyılda Rum eyaletine ve sonrasında ise Ankara vilayetinin Bozok (Yozgat) sancağına bağlı bir nahiye olduğuna ilişkin Arşiv belgeleri çeşitli Arşiv kayıtlarında da yer almaktadır.
Emlak nahiyesi’nin 16. Yüzyılda Rum eyaletine ve sonrasında ise Ankara vilayetine bağlı Bozok (Yozgat) sancağına bağlı olduğuna ilişkin çok sayıda kitap ve tez olduğu için burada sadece Emlak nahiyesine değinilmeye çalışılacaktır.
Emlak nahiyesine değinen çalışmalar kısmen vardır elbette. Fakat bu çalışmaların bir kısmı aşağıda da görüleceği üzere sadece sözlü tarih baz alınarak yapılmış çalışmalardır. Yazılı tarih baz alınarak yapıl mış çalışmalar da vardır elbette.
Gerek sözlü tarih ve gerekse de yazılı tarih baz alınarak yapılan çalışmalarda önemlidir. Fakat bu tarz çalışmalarda aslolan sadece sözlü tarihi baz alarak yazılı tarih çalışmalarına değinmemek değil gerek sözlü tarihi ve gerekse de yazılı tarihi baz alarak meseleye bütünlük içinde bakmak gerekir.
Yani sadece sözlü tarihi baz alıp yazılı tarihe değinmemek veya sadece yazılı tarihe değinip sözlü tari he değinmemek bilimsel yöntemle yapılan bir çalışma değildir. Bu anlamda önemli olan gerek sözlü ta rihi ve gerekse de yazılı tarihi baz alarak meseleye bütünlük içinde bakmak olmalıdır. Çünkü sadece sözlü tarihi baz alarak yazılı tarih çalışmalarına yani Arşiv çalışmalarına değinmemek çalışmayı eksik bırakır. Bu tarz çalışmalarda önemli olan ifade edilmeye çalışıldığı gibi sözlü ve yazılı tarihe ilişkin verileri birlikte ele alarak değerlendirmek olmalıdır.
Fakat bu çalışma Emlak nahiyesine ilişkin bir Arşiv çalışması değildir. Bu çalışma sadece Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nin TT. d 322 numaralı Defterinde yer alan Bozok sancağına bağlı Emlak nahiyesinin Mufassal Tahrir Defterine değinmeye çalışan küçük bir adımdır sadece.
Emlak nahiyesine ilişkin olarak ulaşılabilen kaynaklar kısaca şöyledir.
Kızılırmak Dergisi’nde yayınlanan Ziya Doğan’ın “Ozan Yurdu Emlak Tarihi ve Halk Şiir Sanatı” adlı ma kalesi Emlak nahiyesinin tarihsel sürecine kısmen değinerek Emlak’ın 15. ve 16. Yüzyılda Sivas’a bağlı, Türkmenlerin yoğun bir yerleşim merkezi olmasına karşın 1558 – 1560 yıllarından itibaren nahiye olduğunu, merkezinin ise Hatır (Hardal Köyü) olduğunu belirtir (3)
Yine Kızılırmak Dergisinde yayınlanan Ali Yıldırım’ın “Sivas’ta Alevilik Emlek -Yukarıda da görüldüğü gibi Ziya Doğan Emlak’ın adını “Emlak” olarak aktarır. Ali Yıldırım ise Emlak’ın adını “Emlek” olarak aktarır- Yöresi Köylerinde İnanç Özellikleri” adlı makalesinde Emlek nahiyesinin tarihsel sürecine(4) kısmen değinerek 11. Yüzyıldan başlayarak Anadolu’ya yönelen, akın eden Türkmenlerin Emlak’ı kendisine yurt edindiklerini belirtir.
Ki, burada kısaca şu noktaya değinmek gerekir.
11. Yüzyıldan başlayıp Anadolu’ya yönelen ve 15. ile 16. Yüzyılda Türkmenlerin Emlak’ı kendisine yurt edindikleriargümanını öne sürmek için elde çeşitli kaynaklar ve konuya ilişkin Arşiv belgeleri bulun malıdır.
Keza 15. İle 16. Yüzyılda Emlak sadece Türkmenler tarafından yurt edinilmemiştir. Yukarıda da kısaca ifade edildiği üzere 16. Yüzyılda Emlak nahiyesininde içinde olduğu büyük bir bölge “Eyalet-i Rum” yani Rum Eyaleti olarak geçer. Bu tarihte Rum Eyaleti ise sadece Türkmenler tarafından yurt edinilmemiştir. Bu tarihte Türkmenlerin yanısıra Türkmen olmayan halklarda Rum Eyaletini yurt edinmişlerdir.
Görüldüğü üzere her iki yazarın aktardıkları tarihler arasında ve nahiye adı hakkında farklılıklar vardır ve Ziya Doğan makalesinde kaynakça verirken Ali Yıldırım makalesinde kaynakçaya yer vermemiştir.
Rıza Aydın ise, “Araştırmacılarını Bekleyen Bakir Bir Yöre: Elmek” makalesinde –Ki,Rıza Aydın makalesinin başlığında Emlak’ın adını yanlışlıkla “Elmek” olarak yazmış, makalenin içerisinde ise Emlek olarak yazmıştır- Cumhuriyet sonrası coğrafi adlandırmada başka adlar verilen Şarkışla’nın Kuzey Doğusundan Kuzey batısına kadar geniş bir alanda yeralan dağların arasındaki Kızılırmak vadisini kapsayan dağlık bölgeye eskiden Emlek bölgesi denildiği, Emlek bölgesinin Kuzey doğusunu kapsayan Yıldız Elinden Yozgat’ın Akdağmadeni’ne kadar uzanan bölgeye Gelmuhat denildiği ve bugün Şarkışla ovasının bulunduğu bölgeye de Gedik Bölgesi denildiği ve Gedik Ovasından Sivas’a doğru uzanan bölgeye de Elbeyi denildiği bilgisini aktarır (5)
Rıza Aydın, “Ozanlar Diyarı Emlek” adlı makalesinde ise, Emlek’in etimolojisine ilişkin olarak şöyle ya zar:
“…Sözlükler Emlek ya da Emlak sözünün karşılığı olarak, sahip olunan mülk diye yazıyor –Ki, aşağıda da görüleceği üzere her iki sözcüğün gerek sözlük anla mı ve gerekse de etimolojik anlamı farklıdır fakat Rıza Aydın her iki sözcüğü sahip olunan mülk diye aktarmıştır - ama bizim yörede, bu sözü ilaç anlamına gelen “em”den üretildiğini, derde düşenin derdine deva aradığı, sağaltıcı bölge anlamına gelir diye inanırlar.
Bu konuşmamı hazırlarken, Emlek sözcüğünün, dil dünyamızda ne zamandan beri yer aldığını yani bu sözün ne zamandan beri bilindiğini, düşününce, Ebülgazi Bahadır Han’ın Çağatay lehçesi ile yazdığı, “Şecere-i Terekeme” yani “Türklerin Soy Kütüğü” adlı kitapta anlattıkları aklıma geldi.
Ebülgazi Bahadır Han’ın anlattığına göre, Nuh’un gemisinden, üç oğlu ile üç gelini kurtulmuş. Nuh bu oğullarını dünyanın üç ayrı bölgesine göndermiş. Buna göre, Oğlu Ham’ı, Hindistana, Sam’ı, İran’a, Yesef’i de Kuzey kutbuna yani Orta Asya bölgesine göndermiş.
Nuh’un Kuzey bölgesine gönderdiği oğlu Yesef’in, kitapta adları tek tek yazılı sekiz oğlu olmuş, bu oğullarından birini adı Türk. Türk’ün’de dört oğlu olmuş, bunlardan birinin adı, “EMLAK (Emlek)…(Ebülgazi Bahadır Han, Secere-i Terekeme, (Türklerin Soy Kütüğü) Tercuman yayınları, 1001 Temel Eser serisi, sayfa, 23-23) –
Ki, Rıza Aydın’ın sözünü ettiği eserde yer alan bilgi ise şöyledir:
“… Türk’ün dört oğlu var idi. Birinci Tütek, ikinci Çigil (Çekel), üçüncü Bars çak (Berseçar), dördüncü Amlak (Emlak). Türk öleceği sırada…”
Görüldüğü üzere Rıza Aydın’ın aktardığı “Şecere-i Terekeme (Türklerin Soy Kütüğü)” adlı eserde Nuh’un torunlarından Türk’ün oğlunun adı Emlek değil Amlak (Emlak)’tır. Fakat Rıza Aydın makalesinde Emlak’ı Emlek olarak yazmıştır.
Rıza Aydın makalesinde şöyle devam eder:
“… Buradan anlaşıldığı kadarıyla Emlak (Emlek) sözü, Türkçede çok eski çağlardan beri var. Sadece Türkiye Türkçesinde değil Çağatay lehçesi gibi lehçelerde de kullanılıyor…” (6)
Emlak nahiyesinin adının gerek etimolojik, gerek felsefi, gerekse de başka leh çelerde ve diğer dillerde de kullanılıp kullanılmadığının incelenmesi elbette çok önemlidir. Bu konuya ileride değinilmeye çalışılacaktır.
Esasen Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde ve Tapu Kadastro Arşivlerinde yer alan Tahrir, Nüfus, Temettuat vb. Arşiv belgelerinde Emlak’ın adı “Emlak” veya “Emlâk” diye geçer. Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde ve Tapu Kadastro Arşivlerinde yer alan sözkonusu Defterler ekseninde yapılan çalışmalarda da bu açıkça görülür.
Aşağıda transkibi yer alan TT. d 322 numaralı ve 1519 ile 1520 yılına ait Mufassal Tahrir Defterinde de görüleceği üzere nahiyenin adı Emlak olarak geçer.
Rafet Metin’in kaleme aldığı “16. Yüzyılda Orta Anadolu’da Nüfus ve Yerleşme” adlı Doktora tezinde de nahiyenin adı Emlak olarak geçer (7)
Keza Lütfi Arslan’ın kaleme aldığı “H. 963/ M. 1556 Tarihli Mufassal Tahrir Defterine Göre Bozok San cağı’nın Ekonomik ve Demografik Yapısı” adlı Yüksek Lisans Tezi’nde de nahiyenin adı Emlak olarak ge çer (8)
Yukarıda yer alan makalelerde ve başka eserlerde Nahiyenin adının “Emlak” olarak geçtiğine ilişkin ör nekleri çoğaltmak mümkündür.
AslındaEmlak’ın adının “Emlak” ve “Emlâk“ olarak geçmesinin arasında da nicelik ve nitelik olarak bir fark yoktur. Çünkü her iki adda nicelik ve nitelik olarak aynıdır.
Ebubekir Sıddık Yücel, hazırlamış olduğu “Salname-i Vilayet-i Sivas: 1300-1302, 1304, 1306, 1308, 1321” adlı eserde şu bilgiye yer verir:
N. Yücel Mutlu ise, “Sivas İli İdari Birimlerine Ait Eski ve Yeni Yer Adları (1847 – 2011) adlı eserinde şu bilgiye yer verir:
“…Bu nahiyenin ismi, 2008’de Sivas’ta yeni harflerle basılan Salname’de, sehven, İlâk okunmuş ve böyle yazılmıştır. Doğru okunuşu, Emlâk'dır…”(10)
Kimi Araştırmacı yazarlar ise yukarıda da görüldüğü gibi nahiyenin adını “Emlek” olarak telaffuz ederler ve “Emlek” e ilişkin olarak çeşitli görüşlerin yanısıra Rıza Aydın gibi Emlek’in şifalı bölge olduğu bilgisini de aktarırlar.
Deniz Karakurt, “Türk Söylence Sözlüğü” adlı eserinde Emlek’in şifalı bölge olduğu bilgisini aktardık tan sonra şöyle yazar:
“….Bedenen veya ruhsal olarak şifa bulunan bir yerleşim birimini veya yöreyi ifade eder. Çoğunlukla obölgede bulunan evliya mezarları ile ilişkilendirilir. Anadolu’da bu adı taşıyan köyler hatta pek çok
köyün toplamından oluşan yöreler vardır. Mitolojik bir kişilik olan Uluğ Türk’ün oğlu olan “Amlak” adı
ile de alakalı görünmektedir. Bu isim de şifa vericiliği temsil eder.
Anlam: (Am/Em/İm). Şifa veren, tedavi eden demektir. Emlemek fiili ilaç vermek, iyileştirmek,
Sağaltmak anlamlarına gelir. Kelime kökü ilaç, ağız, dişilik ve işaret bildirir…”(11)
Deniz Karakurt’un bu yaklaşımı anımsanacağı üzere Rıza Aydın’ın yaklaşımında ve kimi sözlü aktarımla rı baz alan çeşitli eserlerde de yer almaktadır.
Genel olarak sözlü tarihi baz alan çalışmalar ve bölge halkının çoğu tarafından da nahiyenin adı “Emlek” olarak telaffuz edilir ve“Emlek”in şifalı bölge olduğu görüşü aktarılır.Genel olarak yazılı tarihi baz alan çalışmalar ise nahiyenin adını “Emlak” olarak aktarırlar.
Gerek Emlak sözcüğünü ve gerekse de Emlek sözcüğünü etimolojik, felsefi, kültürel, ideolojik vb. ola rak irdelemek bu çalışmanın kapsamında değildir. Fakat kısaca gerek Emlak sözcüğünün ve gerekse de Emlek sözcüğünün etimolojisine değinmekte yarar var. Çünkü her iki sözcük etimolojik olarak irdelen diği zaman sözcüğün asıl anlamı netleşir.
Emlâk’ın etimolojik anlamı şöyledir:
“.. Emlâk: (ﺍﻣﻼﻙ) i. (Ar. milk – mulk’un çoğul şekli emlāk) Mülkler, ev, tarla, arsa gibi taşınmaz mallar, gayrimenkul, mallar…”(12)
Emlak’ın etimolojik anlamı ise şöyledir:
“Arapça amlāk أملاك "mülkler" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça mlk kökünden gelen milk ملك sözcüğünün çoğuludur…” (13)
Emlek’in etimolojik anlamı ise şöyledir:
“… Emlek: 1) Duygulu, merhametli > Kökeni: Türkçe
2) Şifalı Bölge. (Bedenen veya ruhsal olarak şifa bulunan bir yerleşim birimini veya yöreyi ifade eder. Çoğunlukla o bölgede bulunan evliya mezarları...)
3) Emen…” (14)
Görüldüğü üzere Emlâk ve Emlak, Arapça sözcükler olup aynı anlama gelmektedir. Aralarında nicel ve nitel bir fark yoktur.
Emlek’in ise alıntıda da görüldüğü üzere üç anlamı vardır ve birisinin kökeni Türkçe’dir fakat diğer anlamlarının kökeni belirtilmemiştir. Fakat buna rağmen açık bir biçimde de görülmektedir ki Emlâk’ın ve Emlak’ın etimolojik anlamlarının aralarında nicel ve nitel bir fark yoktur. Çünkü gerek Emlâk’ın ve Emlak’ın etimolojik anlamları aynı anlama gelmektedir. Fakat Emlek’in etimolojik kökenine dair her ne kadar üç farklı yaklaşım olsa da Emlek’in etimolojik anlamıyla Emlâk’ın ve Emlak’ın eti molojik anlamları çok farklıdır.
Bu anlamda da, Emlak nahiyesinin adının etimolojisi hakkındakapsamlı araştırmalar yapmadan kimi yaklaşımlar öne sürmek bilimsel bir yöntem değildir.
Emlak nahiyesinin Emlâk veya “Emlek” olarak farklı isimlerle adlandırılmasının başka bir örneği de Arşiv belgelerinde Kilmigad, Gelmuğad olarak geçen bölgeninyukarıda da aktarıldığı üzere “Gelmuat”, “Gelmuhat” veya “Gelmuad” olarak telaffuz edilmesidir.
Konuya ilişkin olarak, Kutlu Özen “Sivas Efsaneleri” adlı eserinde şöyle yazar:
“… Akkoca’nın geyiklere “gel buam…” diye hitap etmesi zamanla "gel muat sekline dönüşmüştür. Günümüzde o bölgede yer alan ovaya çevre sakinleri tarafından Gel Muat ovası denilmektedir…” (15)
Rıza Aydın ise anımsanacağı üzere Emlek Bölgesinin Kuzey doğusunu kapsayan Yıldız Elinden Yozgat’ın Akdağmadeni’ne kadar uzanan bölgeye Gelmuhat denildiği bilgisini aktarıyordu.
İsmail Bilgilier ise “Aşık Veli Hayatı ve Eserleri” adlı eserinde, Emlek yöresinin bir diğer ucunun Yıl dızeli toprakları olduğunu, her ne kadar Osmanlı vergilendirme sisteminde Yıldızeli’nin bazı köyleri nin Emlek yöresinde tarif edilmiş olsa da o bölgenin insanlarının literatüründe Yıldızeli toprakları nın GELMUAD olarak isimlendirildiği bilgisini aktarır (16)
Murat Alandağlı ise, “15. Yüzyıl’dan 19. Yüzyıl’a Sivas Yıldız Yaylası’nın Güney Eteklerinde Nüfus ve Yerleşme” adlı eserinde kayıtların bir kısmında Gelmuğad (Almus) olarak geçtiği bilgisini aktarır (17)
Görüldüğü gibi Kilmigad’ın telaffuz edilişinde de Emlak’ın telaffuz edilişinde olduğu gibi farklılıklar bulunmaktadır.
Emlak nahiyesine ilişkin değinilmesi gereken bir diğer husus ise şudur.
“Birinci Emlek Yöresi ve Çevresi Halk Ozanları Sempozyumu Bildirileri” adlı eserin içerisinde yer alan Doğan Kaya’nın kaleme aldığı “Emlek Yöresinde Aşıklık Geleneği” adlı makalede Emlak köylerine ilişkin olarak şu bilgilere yer verilmiştir:
“… Ağçakışla, Ağcaşehir, Akçasu, Alaçayır, Alaman (Veziralan/Başkışla), Baclu, Bağçacık, Bağlararası (Adıyaman), Başağaç, Benlihasan (Hekimkışlası), Belviran, Beyyurdu (Köylez), Bozhüyük, Bozkurt, Burhan, Canabdal (Alınpınarı), Güdül, Çakal, Çamlıca (Kürtköyü), Çanakçı (Osmanlı), Çepni-Çunkar, Çınarcık, Dendil, Davulalan, Emlekhüyük (Karaüyük), Kaleköy, Karacaören, Kavak, Mezra, Eskiyurt (Alakilise), Faraşderesi, Gaziköyü, Göynüklü, Güdül, Gülören, Hardal (Hatir), Hocabey (Hızırbey), İğdecik (İğdelüce), İlyashacı, İnciğin, Kapaklıpınar, Kaplan, Karacaören (Karacaviran), Karadere, Karaözü, Kavak, Keklicek, Kümbet, Mescit, Nallı, Ortaköy (Ortakışla), Ortatepe, Ortatopaç, Otluk, Örtülü, Pınarcık, Saraç, Sarıkaya (Kürtaraposman), Sarıtekke (Sarıabdal), Sivralan, Temecik, Tekmen, Tezekçikavağı (Temecik), Viranşehir, Yahyalı, Yalanı, Yassıkışla, Tavşancudı, Yenice, Yuvalıçayır, Yükselen (İğdiş).
Bu köy ve beldelerden Bozhüyük, Akdağmadeni’ne, Alakilise, Burhan, Dendil, Keklicek, Tekmen Gemerek’e, Davulalan, Nallı, Yuvalıçayır Yıldızeli’ne Karaözü’de Kayseri’ye bağlıdır…” (18)
Doğan Kaya’nın sözkonusu makalesinde adı geçen Emlak köyleri yine kendisinin “Sivas Toprağı nın Üç Münbit Kültür Vadisi: Çamşıh – Emlek – İlbeyli” adlı makalesinde (19) ve kimi farklılıklarla İsmail Bilgilier’in “Aşık Veli Hayatı ve Eserleri” adlı eserinde (20) de geçer.
Görüldüğü gibi burada yer alan kimi köylerin isimleri yanyana yazılmıştır. İlk isim, köyün şimdiki ismi, diğeri ise köyün eski ismidir.
Bu makalede yer alan köylerin eski ve yeni isimlerinin üzerinde tek tek durmak mümkün olmayacağı için burada iki köy üzerinde durulacaktır kısaca.
İlki, İğdecik ve İğdelüce’dir. Diğeri de Ortaköy ve Ortakışla’dır.
Ahmet Özkılınç, Ali Coşkun ve Abdullah Sivridağ tarafından hazırlanan “Anadolu, Karaman, Rum, Diyarbakır, Arap ve Zülkadriye Eyaletleri (1530 – 1556)… Osmanlı Yer Adları 2” adlı eserde her i ki yerleşim yeri bulunmaktadır. Buna göre;
“… İğdecik mz., (Mz. Mezra’a) Emlak n., (Nahiye) Bozok kz., (Kaza) Bozok 1., Zül kadriyye vt (Vi layet)TD 998/616…”(21)
“… İğdelice mz., (Mezra’a) Emlak n., (Nahiye) Bozok kz., (Kaza) Bozok 1., Zülkadriyye vt (Vilayet) TD 998/624…”(21)
Görüldüğü üzere İğdecik ve İğdelice Bozok kazasının Emlak nahiyesine bağlı aynı köyler değil, iki ayrı mezraadır.
Yunus Koç’ta “16. Yüzyılda Bir Osman Sancağının İskan ve Nüfus Yapısı” adlı eserinde İğdelüce Köyü’ne ait Tahrir Defteri bilgilerini aktarırken, İğdecik Köyü’nün Tahrir Defteri bilgilerini aktarmaz (22)
Ahmet Özkılınç, Ali Coşkun ve Abdullah Sivridağ tarafından hazırlanan “Anadolu, Karaman, Rum, Diyarbakır, Arap ve Zülkadriye Eyaletleri (1530 – 1556)… Osmanlı Yer Adları 2” adlı eserde Orta köy Bozok kazasının Emlak nahiyesinde kayıtlı görünmez. Fakat Ortakışla Bozok kazasının Emlak nahiyesine bir köy olarak değil, Emlak nahiyesine bağlı bir mezraa olarak kayıtlı görülür.
“… Ortakışla mz.,(Mezra’a) Emlak n., (Nahiye) Bozok kz., (Kaza) Bozok 1., Zülkadriyye vt (Vila yet): TD 998/618…”(23)
Yukarıda da ifade edildiği üzere Emlak nahiyesine kısmen değinen eserler ve tezler vardır.Fakat bu makalede Emlak nahiyesine kısmen değinen eserler ve tezlere yer vermek çalışmayı uzatacağı için önceMufassal Tahrir Defterlerine, sonrasında sözkonusu Tahrir Defterlerinde yer alan kimi vergilere ve son olarakta Emlak nahiyesinin Tahrir Defterinin transkibine yer verilecektir.
İnternette yer alan Tarih ve Medeniyet sitesindeki Tahrir Sistemi ve Tapu Tahrir Defterleri” başlık lı makale de şu bilgilere yer verilmiş tir:
“…
Kanuni Sultan Süleyman devrine ait, Kerkük Livası mufassal tahrir defterinden bir yaprak
Dört, beş yüzyıl önce Osmanlı İmparatorluğunun her bir köşesindeki sipahiyi, köylüyü, yollar üzerindeki derbentleri bekleyen, yol yada köprü tamir eden veya kervansaraylara hizmet eden insanları, madencileri, güherçileci, şapçıları, yağcıları, tuzcular ve diğer türlü türlü görevler üstlenmiş çeşitli sınıflara mensup halkı ve nihayetinde üretilen mahsulleri, alınan vergileri, pazar ve gümrük yerlerini “Tapu Tahrir” defterleri sayesinde öğrenmek mümkündür.
Bu defterler, İmparatorluk denilen bu muazzam makinenin çarklarının nasıl işlediğini anlamak bakımından en önemlil kaynaklardan birisidir.
Tahrir Nedir ?
Osmanlı devletinde fethedilen yerlerde uygulanacak idari teşkilat ve sistem çerçevesinde, tayin olunan heyetler marifetiyle nüfus, arazi ve emlakin tespit ve kaydedilmesi işlemine tahrir bu bilgilerin kaydedildiği deftere de tapu tahrir defteri denirdi.
Bu kayıtlar düzenli olarak tutulur ve bir bölgenin fethedilmesi ardından hemen ilk tahrir yapılırdı. Vergi gelirlerinde ki artış – azalışlar yada yeni bir padişahın tahta çıkması gibi sebeplerle de ortalama 15 – 30 yılda bir yenilenirdi.
Arazi tahrir sistemi Osmanlılardan önce İslam, Türk-İslam ve Moğol devletlerinde de uygulanmaktaydı. Ortadoğu devlet yapısında gelenekselleşen bu sistemi Araplar Mısır ve İspanya’da, Selçuklular İran’da, İlhanlılar İranve Hindistanda daha önce uygulamışlardı.
Neden Tahrir Yapılır ?
Tahrir en başta timar sisteminin bir gereği olarak bölgedeki gelir kaynaklarının tespiti maksadına dayanıyordu. Tahrirde şehir, kasaba, köy ve çiftlikler birer birer dolaşılarak buralarda oturan vergi mükellefleri, içlerinde vergiden muaf olanlar varsa hangi vergiden ne sebeple muaf oldukları yazılır; bunun yanında topraklı ve topraksız köylüler, evli ve bekar haneler, meslek gurupları, ilmiyeye mensupları, ihtiyar ve sakatlar ayrı ayrı kaydolunurdu. Her köyün merası, ormanı, korusu, yaylağı, kışlağı, çayırı cins cins gösterilerek yetiştirilen mahsuller ve senede vermekle mükellef olunan vergi miktarı deftere geçirilirdi.
Ancak bir bölgenin tahriri oranın yalnızca gelirlerinin tespitinden ibaret değildi. Bunun yanı sıra bölgedeki vakıfların, konar-göçer teşekküllerin, piyade ve müsellemlerin ayrı ayrı tahrirleri de yapılır ve bunlara ait defterler hazırlanırdı.
Hazine-i evrak ( devlet arşivi ) I. Depo , sabit camekanlı dolaplar
Nişancı’nın Sorumluluğunda
Tahrir işlemi merkezi bürokraside Tevki‘nin (Nişancı) nezareti altında yürütülür, bölgede tahrir işlemini idare edene de il-yazıcısı, tahrir emini, vilâyet kâtibi, mübâşir veya muharrir denirdi. İl yazıcısının riyasetinde defterin yazılması ve düzenlenmesini üzerine alan, işin tekniğini iyi bilen bir de kâtipler bulunmaktaydı. Ayrıca tahrir işlemi her bölgenin kâdısının da gözetimi ve denetimi altında yürütülmekteydi
Bu işlemde il-yazıcısının istediği bütün yardımı devletin mali idari ve adli teşkilatı yapmağa mecburdu. Tahrir de tutulan ve İl yazıcısının elinde merkeze götürülen deftere mufassal [tafsilatlı-ayrıntılı] defter denirdi. Bundan sonra mufassal defterin kısaltılmış şekli olarak köylerdeki reâyâ ile kasaba ve şehir halkı isimlerinin kalem kalem yazılmadığı ancak teşkilat, köy adları ve yıllık hasılatın toplu olarak kaydedildiği icmâl veya mücmel defteri hazırlanırdı.
Kamaniçe (Podolya) Eyaleti (Ukrayna) Mufassal Defteri, Tıpkıbasım
Defterler Usulleri:
Bundan başka bir bölgede iki tahrir arasında geçen zaman zarfında yapılan muamelelerin, idari değişikliklerin ve timar tevcihlerinin, verilen vergi muafiyetlerinin vs sürekli işlendiği icmal defteri benzeri rûznâmçe yada derdest [günlük] adı verilen bir defter tutuluyordu. Bu defteler Dîvân-ı hümâyûn’un tahvil kaleminde muhafaza edildiğinden sonradan tahvil defterleri olarak anılmıştır.
Tahrir usulünün 16. asır sonuna kadar muntazam bir şekilde devam ettiği, on yedinci yüzyıl ortalarından itibaren çeşitli sebeplerle yavaş yavaş terk edilerek yerini yeni usullere bıraktığı anlaşılmaktadır.
Tahrir Defterlerinin Önemi
Dört beş yüzyıl önce İmparatorluk Türkiye’sinin her köşesindeki sipahiyi, toprağa bağlı köylüyü, yollar üzerindeki derbentleri bekleyen, yol ve köprü tamir eden yahut kervansaraylara hizmet eden insanları, madenci, güherçileci, şapçı, yağcı, tuzcu vb türlü mükellefiyetleri olan halkı ve nihayet üretilen mahsulleri, alınan vergileri, pazar ve gümrük mahallerini bu defterler sayesinde görmek; imparatorluk denilen bu muazzam makinenin çarklarının nasıl işlediğini anlamak bakımından çok önemlidir.
Ayrıca üç kıtaya yayılmış İmparatorluğun topraklarında bugün kurulan yeni devletlerin tarihini tam olarak yazmak da ancak; bölgenin askeri, ekonomik ve sosyal yönünü ortaya koyan bu defterlerle mümkündür
Bugün elde mevcut bulunan tapu tahrir defterleri Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA) ile Ankara Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivinde bulunmaktadır.
Bibliyografya
İ.H. Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin Merkez ve Bahriye Teşkilâtı, ttk, ank., 1988
S.Faroqhi, Osmanlı Tarihi Nasıl İncelenir ?, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, IST 2001 , s46-58 M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, MEB, İst – 1983, Tahrir Maddesi, c.III, s.376…” (24)
Mufassal Tahrir Defterlerine dair bu kısa bilgiden sonra Cengiz Becermen’in kaleme aldığı“Klasik Dönem Osmanlı Vergi Sistemi ve Vergi Türleri” adlı esere değinmekte yarar var.
Çünkü bu eserde yer alan Osmanlı vergi sistemine ve vergi türlerine ait bilgiler gerek Emlak na hiyesinin gerekse de başka yerleşim yerlerinin Mufassal Tahrir Defterlerinde yer alan vergi sistemini ve vergi türlerini idrak edebilmemize yardımcı olacaktır.
Aşağıda transkibine yer verilecek olan Emlak nahiyesine ait Mufassal Tahrir Defterinde yer alan vergi türleri kısaca şunlardır:
“…Resm-i Giyah, Resm-i ağnam, Resm-i Ekinlü, Resm-i bennak, Resm-i mücerred. Resm-i tapu.
Resm-i asiyab.Bad-ı heva ve resm-i arusane’dir.”
Cengiz Becermen, “Klasik Dönem Osmanlı Vergi Sistemi ve Vergi Türleri” adlı eserinde bu vergilere dair şu bilgileri aktarır:
“… Resm-i Giyah: Kanunnamelerde bu vergi resm-i giyah, çayır öşrü ve çayır resmi gibi adlarla anılmaktadır. Her yıl biçilen çayırdan alınan bu vergi, öşür olarak defterde hangi miktarda yazılmış ise, ancak o kadar alınabilirdi. Defterde yazılandan daha fazlası alınamazdı. Yine bu vergi, biçilen ottan alınırdı. Biçilmeyen ottan herhangi bir vergi alınamazdı. Dinlendirilmek amacıyla sürülmeyen (nadasa bırakılan) tarlada yetişen otun öşrü de alınmazdı. Ancak bu durumun üç yıl üst üste devam etmesi halinde, ot kimin tarafından biçilirse biçilsin, arazi sahibine otun arabası başına ikişer akçe vermek zorunluluğu vardı. Bu verginin oranı, bölgelere göre farklılık göstermekteydi…” (25)
“… Resm-i Ağ: Balık öşrü de denilen bu vergi, her yerde miri (devlet/merkezi hazine) için alınmaktaydı. Bu vergi, göl ve nehir kenarlarında bulunan kimselerin avladıkları balıkların öşrü olarak kabul edilmekteydi. Bazı bölgelerde bu vergi için önceleri maktu bir miktar konmuştu. Fakat bunun yasal bir şey olmadığı anlaşıldığından bu uygulamadan vazgeçildi. Bu vergide de öşür oranı, bölgelere göre farklılık gösteriyordu…” (25)
Resm-i Ekinlü (Resm-i Ekinlü’ye ait bilgiye kısmen aşağıda yer alan “Resm-i Bennak ve Resm-i Mücerred” bölümünde verilmiştir.
“… Resm-i Bennak ve Resm-i Mücerred: Osmanlılarda çalışmaya gücü yettiği halde geçerli bir mazereti olmaksızın herhangi bir nedenden dolayı çalışmayanlar, bir şekilde çalışmaya zorlanırlardı. Bu zorlama, bölgelere göre mücerred, raiyyet, bennak, badıhava ve caba akçası gibi adlar alarak şahsi bir vergi niteliği kazanmıştır. Mükelleflerin bu vergiden kurtulması, ancak tam veya yarım çift arazi kullanmalarıyla mümkündü. Yarım çiftten daha az yer tasarruf edenler (ekinlü bennak) hem bennak resmini, hem de tasarruflarında olan yerlere karşılık hariç raiyyet gibi resm-i dönümlerini ödemek zorundaydılar… Bennak kelimesi Arapça bir kelimedir ve mukim olmak, yerleşik olmak anlamına gelmektedir. Bennak çift sahibi reayanın evli oğludur. Bennak evli bir reayadır ve bir hane sahibi sayılır. Resm-i bennak vergisinin ödenme şartı evliliktir. Evlenen erkek vergi mükellefi olur. Bennak, yarım çiftten (nim-çift) az toprağa sahip olan köylüdür. Eğer yarım çiftten az toprak tasarruf ediyorsa ekinlü bennak, hiç toprağı yoksa caba bennak, adını alırdı. Caba bennaklar, tapu ile tasarruf edilmiş toprağı bulunmayan ve başkasının tapulu toprağında işçi olarak çalışan evli reayadır. Bunlar, bazen de tapusuz toprağı sipahiden alıp işlerlerdi. Bu nedenle de dönüm veya zemin resmi dediğimiz vergiyi öderlerdi. Bazen, 5-10 dönüm yer işleyen caba bennakların yeni bir tahrirde kendi arzuları ile ekin- … 35 lü bennak yazıldıkları görülmektedir. Bunun nedeni ise, resm-i dönümle tapusuz olarak kullandıkları araziyi tapulu arazileri haline getirme isteğidir. Genelde ekinlü bennaklar 12, caba bennaklar 9 akçe vergi öderlerdi. Ancak, bennakın tasarruf ettiği toprağın dönüm resmi, 12 akçenin üzerinde olursa bennak resmi yerine dönüm resmi alınırdı. Bu genel uygulamanın dışında kalan farklı uygulamalarda bulunmaktaydı. Mücerred ise, babasının yanında yaşayan bekar yetişkin çocuktur. Mücerred resm-inin miktarı 6 akçe olup babasının yanında yaşayan, gelir elde etmeye gücü yeten yani sakatlığı, hastalığı olmayan erkeklerden alınan bir vergidir. Ekonomik ve sosyal duruma göre mükelleflerden çeşitli miktarlarda alınan bu vergilerin toplanma zamanı, Mart ayının ilk günüdür. Birçok vergide olduğu gibi devlet, bazı hizmet erbabını bu vergi uygulamasından muaf tutmuştur. İmam ve hatipler görevlerine devam ettikleri sürece bu vergiden muaftırlar. Tahrir defterlerinde sipahiye raiyyet kaydedilmiş kimselerden, kadı, müderris ve mülazim olanlardan bu vergi alınmaz. Yine bilimle uğraşan danişmendler (öğrenciler) ile seyyid ve şerifler de bu vergiden muaftırlar…” (25)
Resm-i Tapu: Bu vergi, bir çeşit peşin kira olup, maktu olarak alınan bir vergidir. Mukataa-i zemin, icare-i zemin ve bedel-i öşür gibi adlar da almaktadır… Bu vergi, üzerine bina yapılan veya koru, harman yeri, oyun yeri, ticaret yeri yapmak suretiyle arazinin tarımsal faaliyetten alıkonması karşılığı alınmaktaydı… Sipahinin izin ve onayı olmadan arazinin bu şekillerden biriyle … tarımsal faaliyetten alıkonması durumunda iki alternatiften biri uygulanır. Ya yürürlükteki kanuna göre tapu vergisi alınır veya araziyi ekip biçmekten alıkoyan durum ortadan kaldırılır. Çiftçinin, vergisini vermek suretiyle aldığı yerler artık kendisinin olmuştur. Bu çeşit arazilerin kullanımı kendisinden sonra oğullarına geçer… Söz konusu verginin miktarı, tarımsal faaliyetten alıkonan yerin içinde bulunduğu arazinin verimliliğine göre belirlenmekteydi. Eğer bu yer tarıma elverişli ve verimliliği yüksek ise, bu durumda 50 akçe, orta verimli ise 30 veya 40 akçe, daha düşük bir verimliliğe sahipse resm-i tapu 20 akçe olarak alınırdı…” (25)
Resm-i Asiyab: Değirmen resmi olarak da adlandırılan bu vergi, su veya rüzgar ile çalışan un değirmenleri ile zeytinyağı imalathanelerinden alınmaktaydı. Sipahi, toprakları üzerinde çalışan ve sahiplerine geniş mali olanaklar sağlayan bu değirmenlerin faaliyetlerine karşılık her yıl belirli bir miktarda, maktu vergi alınmaktaydı. Çalışan değirmenler üzerine konan bu vergi, reayayı sıkıntıya sokmamak amacıyla bazı yerlerde ayni, bazı yerlerde de nakdi olarak alınıyordu. Devletin sınırları içerisinde bulunan zeytinyağı imalathaneleri de tımar sahibi ve dolayısıyla devlet için önemli bir gelir kaynağıydı. Zeytinyağı imalathanelerinin sahiplerinden alınan bu vergi, yılda on akçedir. Kara değirmeni de denilen yel değirmenlerinden alınan vergi ise, yılda 24 akçedir… Değirmen vergisinin tımar sahibi olan sipahi tarafından alınabilmesi için onun, tahrir zamanı veya daha öncesinden ihdas edilmiş olması gereklidir. Tımar toprağında, sipahi adına gelir kaydedilmiş bulunan değirmen, herhangi bir nedenden dolayı harap olup çalışamaz duruma gelirse, sahibine yaptırması teklif edilir. Sahibinin değirmeni yaptırmaya güç ve kudreti yettiği halde tamir ettirmezse, kendisinden maktu olan değirmen vergisi alınmaya devam edilir. Eğer değirmen sahibi fakir ve değirmeni yaptıramayacak kadar yoksul ise, bu durumda kendisinden herhangi bir vergi alınmaz. Değirmen, kadı aracılığıyla bir başkasına satılır… Verginin miktarı, çalışan değirmenlerden her ay için 5’er akçe olarak alınmaktaydı… Değirmen vergisinin toplanma zamanı ise, bölgelere göre farklılıklar gösterebilmektedir…”(25)
Resm-i Arus: Arus, Arapça bir kelime olup, kelime anlamı gelindir. Arus resmi de, gelinlerden alınan vergi olarak kullanılır. Bu vergi, Osmanlı İmparatorluğu kanunnamelerinde arusiyye, arusane ve gerdek resmi gibi isimlerle de anılmaktadır. Tımarında bulunan kadınların evlenmeleri esnasında kocalarından alınan resm-i arus vergisi, sipahi adına alınan maktu bir vergidir. Bu vergiyi sadece tımar sahibi alabilir. Subaşı ve sancakbeyi bu vergiyi alamaz. Osmanlı İmparatorluğu miri arazi sisteminde yüzyıllar boyunca alınan bu vergiyi sadece reaya ödememektedir. Kendisine resm-i arus geliri kaydedilen sipahi ile zaimler, avcılar ve kale erleri de bu vergiyi ödüyorlardı… Sipahilerin kızları evlenince resm-i arus vergisini sancakbeyleri, hisareri kızlarınkini dizdarları, sancakbeylerinin kızlarının vergisini beylerbeyi alırdı. Beylerbeylerinin kızlarının vergisi ise, padişah namına hazineye aktarılmaktaydı. Büyük sultan vakıflarının sipahi tımarında oturan reayasının kızlarının evlenmesi halinde, gerdek resmini, toprağın sahibi sipahi değil, reayanın sahibi olan vakıf mütevellisi alırdı… Resm-i arus vergisinin miktarı, evlenecek olan kadının bakire, dul, Müslüman ve gayrimüslim olmasına göre değişiyordu. Hıristiyan kız ve kadınların gerdek resmi, Müslümanlarınkinin yarısı kadardı. Bazı yörelerde ise, halkın zengin veya fakir olması vergi miktarının belirlenmesinde önemli bir rol oynuyordu. Ailesi zengin bir bakireden 60 akçe alındığı halde dul veya boşanmış bir kadından 30 akçe alınırdı. Orta halli bir kızın gerdek resmi 30-40 akçe, fakir bir kızın gerdek resmi ise 10-20 akçe olurdu… Devletin vatandaşı olan cariyeler de bu kanuna tabidirler. Onlar da evlendikleri zaman kocalarından resm-i arus vergisi alınırdı. Ancak bu miktar, özgür kadınlardan alınan verginin yarısıdır…Kılıçbay, bu verginin bir feodal dönem kalıntısı olduğunu belirtir. Batı feodalitesinde otaya çıkan ve baronun serf üzerindeki kişisel egemenliğinin bir simgesi olan bu uygulama, feodalitenin çözülme döneminde nakdi bir ödentiye dönüşmüştür. Osmanlılarda bu, bir vergi biçiminde uygulanmıştır. Ancak, Osmanlı sistemindeki farklılık bu vergiyi reayadan başka, kızları evlenen tüm dirlik sahiplerinin de ödemesidir… Herhangi bir tımarda oturan piyade, müsellem, eşkinci, yamak, tatar ve cambaz vb. gibi özel bir birliğe bağlı askeri sınıflarda gerdek resimleri, bu birliklerin kendi başkanları (subaşıları) tarafından alınmaktadır. Benzer şekilde, çakırcı, şahinci vb. gibi saray içi avcı kuşları yetiştiren sınıfların kızlarının gerdek resmi de sipahiye ait değildir. Bunlar, bu sınıfların başkanı olan çakırcıbaşının adamları tarafından miri için toplanmaktadır… Bu vergide de muafiyet uygulaması söz konusudur. Bu uygulamaya örnek olarak, (Ankara Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nde bulunan 2 numaralı ve 1211 -1709- tarihli defterdeki kanuna göre) Midilli Adası halkının bu vergi ve diğer bazı vergilerden muaf tutulmaları gösterilebilir…” (25)
Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nin TT. d 322 numaralı ve 1519 - 1520tarihli Defterinde yer alan Bozok sancağına bağlı Emlak nahiyesinin Mufassal Tahrir Defteri 6 sayfadır ve bu 6 sayfa makalenin “EKLER” bölümünde verilmiştir (26)
Sözkonusu Defterin transkripsiyonunda yer alan kimi sözcükler ve cümleler bazı eserlerden yararlanı larak sadeleştirilmesi yapılmıştır.
Sözkonusu Defterin transkripsiyonundaşu bilgilere yer verilmiştir:
“… TT. d, 322
Bozok Livasında Emlak Nahiyesi
Adı geçen yere bağlı Viranşehir köyü, Padişah hassı.
Budak veled-i Murad(Murad oğlu Budak) Ekinlü(Yarım çiftten az toprağı işleyen reaya)(27)
Halil veled-i o M. [Mücerred] (Henüz evlenmemiş, yaklaşık olarak 12 yaşından büyük 15 – 16 yaşından küçük erkek) (28)
Şah Kulu birader-i o M. [Mücerred)
Şah Veli veled-i Murad (Murad oğlu Şah Veli) Ekinlü
Mehmed veled-i o M.[Mücerred]
Ahmed veled-i Murad(Murad oğlu Ahmed) Ekinlü
Durmuş veled-i o K. O’nun oğlu Durmuş[Bennak](Evli fakat ekecek toprak kiralayamamış kişi)(28)
Pirihan veled-i Numan (Numan oğlu Pirihan) Ekinlü
Hüseyin veled-i o M.[Mücerred]
Pir veled-i Ali (Ali oğlu Pir) Ekinlü
Mehmed birader-i o Ekinlü
Hoca Ahmed birader-i o K.
Mansur veled-i Hamza (Hamza oğlu Mansur) Ekinlü
Yahya veled-i o M.[Mücerred]
Selman veled-i Murad (Murad oğlu Selman) Ekinlü
Mahmud birader-i o Ekinlü
Ümmetbirader-i o K.
Kulağuz veled-i Gönder (Gönder oğlu Kulağuz) Ekinlü
Yunus veled-i o Ekinlü
Mustafa birader-i o K.
Gülabi birader-i o M.[Mücerred]
Mestan veled-i Hasan (Hasan oğlu Mestan) Ekinlü
Musa Fakih imam birader-i o K.
Ali garib Ekinlü
İskenderveled-i Selamet (Selamet oğlu İskender) Ekinlü
Gönder veled-i Süleyman (Süleyman oğlu Gönder) Ekinlü
İbiş birader-i o M.[Mücerred]
Bali birader-i o M.[Mücerred]
Mestan veled-i İlyas (İlyas oğlu Mestan) Ekinlü
Şeyh Çoban (Huban) veled-i Ali Ekinlü
Ali veled-iYakub Ekinlü
Hüseyin veled-i Kılınci M.[Mücerred]
Hasan birader-i o M.[Mücerred]
Mustafa veled-i Kara Hasan Ekinlü
Güvendik oğlu Sübhanverdi Ekinlü
İne Hoca birader-i o Ekinlü
Hasan birader-i o K.
Allahverdi veled-i Ekinlü
Emrullah veled-i Ekinlü
Tanrıverdi veled-i Gazi Ekinlü
Kara Şahverdi K.
Neferen: (Vergi Nüfusu)(29) 41
Hane (Ev): 31
Ekinlü: 24
K. (Bennak): 7
Mücerred: 10
Hasıl-ı kasm mine'l-hums (Beşte bir kısımdan elde edilen hisse) 2.910
Hınta (Buğday) (30) 10 müd 1.000
Şa’ir (Arpa) (30) 10 müd 800
Resm-i Giyah 35
Resm-i ağnam 154
Resm-i Ekinlü 432
Resm-i bennak84
Resm-i mücerred 60
Resm-i tapu 20
Resm-i asiyab 2 bab 120
Bad-ı heva (Kayıt dışı, önceden belirlenenin dışında gelen gelir)
ma’a resm-i arusane (Evlenme vergisi) 205
Adı geçen köyü Atayi Bey yazıp padişah hassına kaydettikten sonra Hasan Bey tekrar yazıp tımara vermiş. Emlak Nahiyesinde olup, adı geçen nahiye eskide Bozok’a bağlı olduğundan Rum defterinden çıkarılıp, Bozok defterinde geri padişah hassı olarak kaydedildi.
Emlak’a bağlı Virdikışlası köyü ile beraber İğdecik mezrası, Eski Erzurum gönüllülerinden Mehmet Kethüda zeameti ve tamamen Yunus tımarıdır.
İlaldı veled-i Sevindik Ekinlü
Maksudbirader-i o M.[Mücerred]
Hüseyin veled-i Ahmed Ekinlü
Aşur birader-i o M.[Mücerred]
Evliya veled-i Abdülaziz Ekinlü
Sübhanhverdi veled-i o M.[Mücerred]
Aydoğmuş veled-i Muzaffer Ekinlü
Budak veled-i o M.[Mücerred]
Allahkulu veled-i Aliyar Ekinlü
Erkulu birader-i o M.[Mücerred]
Tebrük (Teberrük) veled-i Cafer Ekinlü
İmam Kulu birader-i o M.[Mücerred]
Hasan veled-i Ali kulu Ekinlü
Allahkulu veled-i o M.[Mücerred]
Sülü veled-i Bayezid Ekinlü
Hudaverdi veled-i Ali Ekinlü
Balımkulu birader-i o Ekinlü
Mehmed veled-i o M.[Mücerred]
Kulu veled-i Ali Ekinlü
Koçi veled-i o M.[Mücerred]
Veli birader-i o M.[Mücerred]
Gülabi veled-i Yunus Ekinlü
Hakverdi veled-i Saruhan Ekinlü
Neferen: 23
Hane: (Ev) 13
Ekinlü: 13
Mücerred: 10
Hasıl-ı kasm mine'l-hums 1.320
Hınta (Buğday) 5 Müd 500
Şa’ir (Arpa) 3 Müd 240
Resm-i giyah 20
Resm-i ağnam 125
Resm-i ekinlü 243
Resm-i mücerred 60
Bad-ı heva(Kayıt dışı, önceden belirlenenin dışında gelen gelir (MA B 129) ve resm-i arus (Arus 1-Gelin. 2-Tekalif-i örfiyyeden (vergilerden) olup, evlenen kadınların kocalarından alınan vergi) 115
Resm-i tapu 26
Adı geçen köy, Atayi Bey defterinden İğdecik adıyla tımara verildikden sonra, bir tarihte Virdi isimli Türkmen, burada kışlamıştır. Halk arasında buranın adı Virdikışlası olarak şöhret bulmuştur. Hasan Bey defterinden Virdikışlası adıyla tekrar tımara verilip, eski adı İğdecik’tir. Hasan Bey defterinde tekrar İğdecik adıyla tımar verilmiştir. Üç kişi, benimdir diyerek çekişirmiş. Şimdi incelenip teftiş edildiğinde, ikisi bir köy olup, belirlenmiş ve ayrı bir sınırı olmayıp, Emlak Nahiyesindedir. Adı geçen nahiyenin tamamı Bozok Sancağında olduğundan adı geçen köy de Bozok Sancağına kaydedildi. Bundan sonra Atayi Bey defteriyle müdahale edilmeyecektir. Doğrusu budur.
Adı geçen yere bağlı (Emlak’a) Yaylaviranı, Kireçviranı ve Kuzualanı mezraları ile beraber Özbekli cemaatinden Kurin köyü. Burası da tamamen yukarıda adı geçen Mehmet zeametidir.
İbrahim oğlu İsa Ekinlü
Süleyman veled-i o K.
Ahmed oğlu Yusuf Ekinlü
Ahmed oğlu Karaca Ekinlü
Hüseyin birader-i o Ekinlü
Nazar oğlu demirci Ali Ekinlü
Hamza birader-i o M. (Mücerred)
Veli birader-i o M.(Mücerred)
Karaca oğlu Mustafa Ekinlü
Ahmed birader-i o Ekinlü
Yakub veled-i o M.(Mücerred)
Çalabverdi Ece oğlu Kara Ahmed Ekinlü
Ramazan veled-i o M.(Mücerred)
Veled birader-i o M.(Mücerred)
Çalabverdi oğlu Ali Kulu Ekinlü
Şaban veled-i o M.(Mücerred)
Yusuf birader-i o M.(Mücerred)
Veli Abdal oğlu Hüseyin Abdal Ekinlü
Hasan birader-i o Ekinlü
Şah Veli oğlu Hasan Ekinlü
Hamza birader-i o Ekinlü
Süleyman birader-i o K.
Üveyis oğlu Deli Şah Kulu Ekinlü
Hızır veled-i o K.
Üveyis birader-i o M.(Mücerred)
İlyas birader-i o M.(Mücerred)
Deli Mehmed oğlu Nur Ali Ekinlü
Ahmed veled-i o M.(Mücerred)
Nebi birader-i o M.(Mücerred)
Hamza oğlu Güvendik Ekinlü
Halil oğlu Ramazan Ekinlü
Durak birader-i o M.(Mücerred)
Çırak birader-i o M.(Mücerred)
Halil oğlu Tanrıverdi Ekinlü
Tanrıverdi oğlu Kara Ali Ekinlü
Şâh Kulu birader-i o Ekinlü
İbrahim birader-i o Ekinlü
Veli veled-i o K.
Kara Yusuf oğlu Hacı Ekinlü
Haydar veled-i o M.(Mücerred)
Sevindik oğlu Kadirkulu Ekinlü
Aşur birader-i o M.(Mücerred)
Uğurlu birader-i o M.(Mücerred)
Deli Mehmed oğlu Kulağız Ekinlü
Mehmed veled-i o M.(Mücerred)
Veli oğlu Hasan Ekinlü
Hüseyin birader-i o K.
Kara Yusuf oğlu Kara İbrahim Ekinlü
Halil veled-i o M.(Mücerred)
Hacı Mehmed oğlu Satılmış Ekinlü
İbrahim birader-i o M.(Mücerred)
An-cemâ‘at-i Kulağuzlu an-tâife-i Uluyörük
Savcı oğlu Mehmed Ekinlü
İlyas oğlu Kulu Fakih Ekinlü
Mehmed oğlu İbrahim Ekinlü
Halil veled-i İsa Ekinlü
İlyas oğlu Aydın Ekinlü
Safer oğlu Aykud Ekinlü
Musa oğlu Emir Ekinlü
Neferen: 65,
Hane: 36,
Ekinlü: 38,
K[Bennak]: 5,
Mücerred: 22,
Uluyörük: 7
Hasıl-ı kasm mine'l-hums 4.186
Hınta 15 müd 1500
Şa’ir 10 müd 800
Resm-i giyah 100
Resm-i ekinlü 684
Resm-i bennak 60
Resm-i mücerred 132
Adet-i ağnam 410
Resm-i asiyab 1 bab: 60 1 bab, im sal: 30
Gayr ez-Uluyörük Bad-ı heva Uluyörük’ten başka, Bad-ı heva
(Kayıt dışı, önceden belirlenenin dışında gelen gelir (MA B 129) ma‘a resm-i arusane290
Adı geçen köyü Atayi Bey yazıp tımara verdikten sonra, Hasan Bey tekrar yazıp Mehmet isimli zaîme (zeamet sahibi) vermiştir. Dört taraftan sınırına dâhil olan yerinden üç parça yeri de ayırıp, müstakil tımar yapmıştır. Şimdi teftiş edildiğinde, adı geçen mezraların sınırları bulunmayıp, adı geçen köyün dört sınırına da dâhil olduğu açıktır. Buralar Bozok Sancağına bağlı olmakla, anılan köy de Bozok Sancağına kaydedilmiştir. Aradaki çekişmenin ortadan kaldırılması için, mezralarıyla birlikte Mehmet'in zeametine kaydedildi. Doğrusu budur.
Emlak’a bağlı Başçivril köyü, tamamen Mehmet zeametidir.
İskender oğlu Mehmed Ekinlü
Durmuş veled-i o Ekinlü
Durak birader-i o Ekinlü
İskender birader-i o M.
Bayındır birader-i o M.
Mehmed oğlu Çırak Ekinlü
Bayındır oğlu Emrullah K.
Halil oğlu Mehmed Ekinlü
Hasan veled-i o K.
Şadi birader-i o K.
Haydar birader-i o K.
Şah Kulu birader-i o M.
İbrahim oğlu Murad Ekinlü
Kubad birader-i o Ekinlü
Arefe Gazi veled-i o K.
Hızır oğlu Rüstem Ekinlü
Sarı birader-i o Ekinli
Ümmet veled-i o M.
Mustafa oğlu Arab (İzzet) Ekinlü
Hasan veled-i o K.
Hüseyin birader-i o M.
İlyas oğlu İhtiyar Ekinlü
Sübhanverdi veled-i o K.
İlyas birader-i o M.
Yolkulu birader-i o M.
Ali oğlu Halil M.
Neferen: 26
Hane: 18,
Ekinlü: 11,
K.[Bennak]: 7,
Mücerred: 8
Hasıl-ı kasm mine'l-hums
1.810
Hınta 8
müd, 4
kile 820
Şa’ir 4
müd 320
Resm-i giyah 40
Resm-i Ekinlü 198
Resm-i mücerred 42
Resm-i aruz 30
Resm-i tapu 20
Resm-i ağnam 126
Adı geçen köyü Atayi Bey yazıp, tımara vermemiş mufassal defterinde boş kalmıştır. Defteri beylerbeyi hazretlerine ulaştığında, boş bulup tımara vermiş. Hasan Bey de tekrar yazıp Mehmet adlı zaime (zeamet sahibi) vermiştir. Şimdi de zaim Mehmet’e kaydedilip, nahiyesiyle Bozok Sancağına yazılmıştır. Doğrusu budur.
Emlak’a bağlı Yassıkışla köyü, tamamen Rum Çavuşlarından Piri Çavuş tımarıdır.
Abdal (?) Nasır Şah oğlu Halil Ekinlü
İbrahim veled-i oEkinlü
Mestan birader-i o K.
Mansur oğlu Ahmed Ekinlü
Mehmed birader-i o M.
Pir Veli birader-i o M.
Tozluhan oğlu Maksud Ekinlü
Sübhanverdi veled-i o M.
Tozluhan oğlu İskender Ekinlü
Emrullah veled-i o Ekinlü
Mahmud veled-i o M.
İskender oğlu Arefe Gazi Ekinlü
İsmail birader-i o K.
Hasan oğlu Şah Ali Ekinlü
İsmail veled-i o M.
Karaca birader-i o M.
Apardı oğlu Sevindik Ekinlü
Kubad birader-i o M.
Şah Veli birader-i o M.
Avcı oğlu Hoca Ekinlü
Veli birader-i o Ekinlü
Hamza birader-i o Ekinlü
Ali birader-i o Ekinlü
Hasan oğlu Üveyis Ekinlü
Yusuf veled-i o K.
Beyarslan oğlu Murad Ekinlü
Haydar oğlu Pirgaib Ekinlü
Kubad veled-i o M.
Habib oğlu Şahverdi Ekinlü
Sevindik oğlu Kara Fakih Ekinlü
Südyar veled-i o M.
İlbeğlü oğlu Arık (Arka ) Ali
Aşur veled-i o M.
Arık Ali oğlu Veli K.
Ece oğlu Aydoğmuş Ekinlü
Gündoğmuş birader-i o M.
Neferen: 36
Hane: 24,
Ekinlü: 20,
K.[Bennak]: 4,
Mücerred: 12
Hasıl-ı kasm mine'l-hums 2.200
Hınta 11 müd 1.100
Şa’ir 4 müd 320
Resm-i giyah 30
Resm-i ağnam 150
Resm-i ekinlü 360
Resm-i bennak 48
Resm-i mücerred 72
Resm-i tapu 30
Adı geçen köyde, Yörüklere ait kışlak vergisi 30.
Adı geçen köy hem Atayi Bey defterinde ve hem de Hasan Bey defterinde yazılmıştır. Emlak Nahiyesinde olup, bu nahiye eskiden Bozok'a bağlı olduğundan, Rum defterinden çıkarıldı.
Emlak’a bağlı Yalanlı köyü nezdinde Kurdini mezrası. Defter dışındadır, tamamen Piri Çavuş tımarıdır.
Hasıl
300
Emlak’a bağlı Yalanlı köyü nezdinde Beğlübaşak (Beğlübaş) mezrası. Defter dışındadır, tamamen Piri Çavuş tımarıdır.
Hasıl 300
Yassıkışla ve Virdikışlası köyü naipliği ile beraber İğdecik ve Sarıöküz diğer adıyla Kızılöküz, Künbet, Yalanlı ve Hızırbey köyü diğer adıyla Ortakışla tamamen Piri Çavuş tımarıdır.
500
Emlaka’a bağlı Hızırbey Kışlası diğer adıyla Ortakışla tamamen Abdülgaffar tımarıdır.
Nusret oğlu Konur Ekinlü
Nazar veled-i o M.
Nusret oğlu Çalabverdi Ekinlü
Mehmed veled-i o K.
Nusret oğlu Uğurlu Ekinlü
Hızır Fakih oğlu Pirgaib Ekinlü
Hüseyin birader-i o Ekinlü
Hasan birader-i o Ekinlü
Hızır Fakih oğlu Mezid Ekinlü
Hızır veled-i o M.
Hasan oğlu Mehmed Ekinlü
Hamza oğlu Sarı Ekinlü
Hamza veled-i o M.
İlyas oğlu Pir Kulu Ekinlü
Erkulu birader-i o Ekinlü
İlyas oğlu Mahmud Ekinlü
Ahmed Fakih birader-i o Ekinlü
Ümmetbirader-i o M.
Hızır oğlu Halil K.
İlyas oğlu İbrahim M.
Neferen: 20
Hane: 15,
Ekinlü: 13,
K.[Bennak]: 2,
Mücerred: 5
Hasıl-ı kasm mine'l-hums
1.700
Hınta 8 müd 800
Şa’ir 4 müd 320
Resm-i giyah30
Resm-i ekinlü 234
Resm-i bennak 24
Resm-i mücerred 30
Adet-i ağnam 216
Resm-i tapu 16
Resm-i arus 30
Adı geçen köy hem Atayi Bey defterinde hem de Hasan Bey defterinde yazılmış olup, Emlak Nahiyesindedir. Adı geçen nahiye eskiden Bozok'a bağlı olduğundan, Rum defterinden çıkarıldı. Doğrusu budur.
Emlak’a bağlı Sarıöküz köyü diğer adıyla Kızılöküz, tamamen Abdülgaffar ve Devletyar oğlu Mehmet tımarıdır.
Veli oğlu Emrullah Ekinlü
Hacı birader-i o Ekinlü
Veli veled-i o M.
Veli oğlu Serdiyar Ekinlü
Selamet oğlu Kılıç Ekinlü
Kara oğlu Hamza Ekinlü
Emir birader-i o Ekinlü
Musa oğlu Mehmed Ekinlü
Bayramlu veled-i o K
Yusuf oğlu Süleyman Ekinlü
Hüseyin oğlu İbrahim Ekinlü
Seydi Ahmed birader-i o Ekinlü
Musa oğlu Satılmış Ekinlü
Selman oğlu Mehmed Ekinlü
Ümmetbirader-i o M.
Ümmet oğlu Gülabi Ekinlü
Neferen: 16
Hane: 14,
Ekinlü: 13,
K[Bennak]: 1,
Mücerred: 2
Hasıl-ı kasm mine'l-hums
1.200
Hınta 5 müd 500
Şa’ir 3,5 müd 280
Resm-i gıyan 20
Resm-i ekinlü 234
Resm-i mücerred 12
Resm-i ağnam 88
Resm-i tapu 24
Resm-i arus 30
Adı geçen köy hem Atayi Bey, hem de Hasan Bey defterinde yazılmış olup, Emlak Nahiyesindedir. Adı geçen nahiye eskiden Bozok'a bağlı olduğundan Rum defterinden çıkarıldı. Doğrusu budur.
Emlak’a bağlı Başçivril köyü nezdinde Kuyucak mezrası ve Hızırbey diğer adıyla Ortakışla, tamamen Yunus tımarıdır.
Hasıl
115
Her ne kadar Atayi Bey defterinde Kilmigad Nahiyesi şeklinde yazılmış ise de Emlak Nahiyesinde olup, anılan nahiye tamamen Bozok Sancağında bulunmaktadır. Adı geçen mezra da Emlak Nahiyesine kaydedildi. Doğrusu budur.
Emlak’a bağlı Künbet (Kümbet) köyü. Tamamen Sülü ve Abdülgani tımarıdır.
Kulu oğlu Pir Kulu Ekinlü
Tanrıverdi veled-i o M.
Sevindik oğlu Ahmed Ekinlü
Neferen: 3
Hane: 2,
Ekinlü: 2,
Mücerred: 1
Hasıl-ı kasm mine'l-hums
700
Hınta 3,5 müd 350
Şa’ir 3 müd 240
Resm-i giyah (Ot vergisi) 25
Resm-i ekinlü 36
Resm-i mücerred 6
Resm-i ağnam 33
Resm-i tapu 5
Resm-i arus 15
Adı geçen köy hem Atayi Bey, hem de Hasan Bey defterinde yazılmış olup, Emlak Nahiyesindedir. Adı geçen nahiye eskiden Bozok'a bağlı olduğundan Rum defterinden çıkartıldı. Doğrusu budur.
Emlak’a bağlı Yalanlı köyü, tamamen Osman ve Hasan oğlu İskender tımarıdır.
İsa oğlu Üveyis Ekinlü
Kaya veled-i o K.
Durmuş birader-i o M.
Behşayiş oğlu Durmuş Ekinlü
Ali veled-i o M.
Bahşiyiş oğlu Çelebi Ekinlü
Galibveled-i o M.
İsa oğlu Hızır Ekinlü
Yanık veled-i Gümüş (Köse) K.
Neferen: 9
Hane: 6,
Ekinlü: 4,
K.[Bennak]: 2,
Mücerred: 3
Hasıl-ı kasm mine'l-hums
1.000
Hınta 5 müd 500
Şa’ir 3,5 müd 280
Resm-i giyah10
Resm-i ekinlü72
Resm-i bennak 24
Resm-i mücerred 18
Resm-i tapu 10
Resm-i ağnam 56
Resm-i arus 30
Adı geçen köy hem Atayi Bey, hem de Hasan Bey defterinde yazılmış olup, Emlak Nahiyesindedir. Adı geçen nahiye eskiden Bozok'a bağlı olduğundan Rum defterinden çıkartıldı. Doğrusu budur.
En büyük hükümdar olan Allah’ın yardımıyla, 967 senesi Zilhicce ayının ortasında defter (yazım işi) tamamlandı. (6 Eylül 1560)…”
Bozok sancağına bağlı Emlak nahiyesinin Mufassal Tahrir Defterinde görüldüğü üzere 1519 – 1520 yılları arasında Emlak nahiyesinde 9 adet köy vardır.
Bu köyler şunlardır:
“… Viranşehir.
Virdikışlası.
Kurin.
Başçivril.
Yassıkışla.
Hızırbey diğer adı Ortakışla.
Sarıöküzdiğer adıyla Kızılöküz.
-Ki, bu alıntıda da görüldüğü üzere bu tarihte Hızırbey Köyü’nün diğer adı Ortakışla’dır. Sarıöküz’ün de diğer adıKızılöküz’dür.
Künbed.
Yalanlu…”
Yine bu tarihte Emlak kazasında bulunan mezraalar şunlardır:
“… İğdecik.
Yaylaviran.
Kireçviranı.
Kuzualanı.
Kurdin.
Beğlübaşak.
Beğlübaş.
Kuyucak…”
Bu Tahrir Defterinde Özbeklü cemaatine ve Kulağuzlu cemaatine de rastlanmaktadır görüldüğü gibi ve Özbeklü cemaati ile An-cema‘at-i Kulağuzlu an-taife-i Uluyörük Kurin Köyü’ndedir.
Yukarıda yer alan köylerden Virdikışlası, Sarıöküz ve Künbed Köyleri’ne ait Mufassal Defterleri ile benzer Defterler kişisel Arşivimizde yer almaktadır.
Virdikışlası, Fatoş Ela Özbilgili’nin İğdecik Köyü’nün büyüklerinden Sadık Ünal’dan aktardıkları bilgiye göre günümüzde İğdecik Köyünün arkasında “Eski Köy” diye bir mezarlığın arkasında çeşme olduğu, o çeşmenin üstündeki yere Virdikışla denildiği bilgisini aktarırlar.
Virdikışlası, İğdecik Köylü Muzaffer Özbilgili’nin verdiği bilgiye göre de İğdecik’in batısındaki “Eski köy” denilen yerdir ve Virdikışlası burasıdır.
İğdecik Köyü’nden Celal Yılmaz, Virdikışlası Köyü’nün şimdi bulunduğu yere giderek fotoğraflarını bize iletmişlerdir. Virdikışlası Köyü’nün şimdi bulunduğu yer şöyledir bugün:
Hızırbey diğer adı Ortakışla, günümüzde Ortaköy’dür.
Nevzat Dinçal Ortaköy’ün eski adının Ortakışla olduğu bilgisini aktarmışlardır.
Sarıöküz, sözlü aktarıma göre İğdecik köylülerinin ilk yerleştikleri alandır. Fatoş Ela Özbilgili’nin İğdecik Köyü’nün büyüklerinden Sadık Ünal’dan aktardıkları bilgiye göre Sarıöküz, günümüzde Hocabey ile Sarıtekke yolu arasındadır.
Celal Yılmaz, Sarıöküz Köyü’nün şimdi bulunduğu yere giderek fotoğraflarını bize iletmişlerdir. Sarıö küz Köyü’nün şimdi bulunduğu yerse şöyledir bugün:
Künbed ise günümüzdeki Kümbet köyüdür. Kümbet Köyü ile ilgili Arşiv belgeleri Kişisel Arşivimizde de mevcuttur.
Hüseyin Karaca Kümbet Köyü’nün fotoğrafını bizimle paylaşmıştır. Kümbet Köyü’nün şimdi bulunduğu yerse şöyledir bugün:
Yalanlu ise günümüzdeki Yalanlı köyüdür.
Bu Defterde yer alan Viranşehir, Kurin, Başçivril ve Yassıkışla Köyleri ise günümüzde Emlak’ta bulunmamaktadır.
Keza bu defterde yer alan İğdecik mezraası dışında –Ki, İğdecik Köyü, Aşık Veli’nin yaşadığı günümüzdeki İğdecik Köyü’dür- Yaylaviran, Kireçviranı, Kuzualanı, Kurdin, Beğlübaşak, Beğlübaş ve Kuyucak mezraalarının izine günümüzde Emlak’ta rastlanmamaktadır.
Köylerde yaşayan kişi adlarına bakıldığında Şah Kulu, Şah Veli, Hüseyin, Hasan, Şahverdi, Balımkulu vb. Alevi adlarına tesadüf edilmektedir.
Sözkonusu Defterde en az hane, 2 haneyle Kümbed Köyüdür.
En fazla hane ise 36 haneyle Kurin Köyüdür.
Sözkonusu Defterde yer alan Köylerin hane, nüfus, ekinlü, bennak ve mücerred sayıları ise şöyledir:
“… Viranşehir 31 Hane, (Neferen) Vergi Nüfusu 41, Ekinlü 24, Bennak 7, Mücerred 10.
Virdikışlası 13 Hane, Vergi Nüfusu 23, Ekinlü 13, Mücerred 10.
Kurin 36 Hane,Vergi Nüfusu 65 , Ekinlü 38, Bennak 5, Mücerred 22, Uluyörük 7.
Başçivril 18 Hane, Vergi Nüfusu 26, Ekinlü 11, Bennak 7, Mücerred 8.
Yassıkışla 24 Hane,Vergi Nüfusu 36, Ekinlü 20, Bennak 4, Mücerred 12.
Hızırbey Ortakışla 15 Hane,Vergi Nüfusu 20, Ekinlü 13, Bennak 2, Mücerred 5.
Sarıöküz Kızılöküz 14 Hane, Vergi Nüfusu 16, Ekinlü 13, Bennak 1, Mücerred 2.
Künbed 2 Hane,Vergi Nüfusu 3, Ekinlü 2, Mücerred 1.
Yalanlu 6 Hane, 9Vergi Nüfusu, Ekinlü 4, Bennak 2, Mücerred 3.
EKLER
28) A. G. E.
29) Hamza Aksüt Pir Sultan Yurt Kitap Yayın Ankara 2015 Sayfa 20.
30) http://www.lugatim.com/s/h%C4%B1nta
30) http://www.lugatim.com/s/%C5%9Fair
MAHSUNİ GÜL