Toprak damlı evlerde başlar hayatın seyri alemi. Tandırın hemen yanı başında "evvel zaman içinde" diye başlayan nice hatıra, bir yılkının sırtında sırra kadem basmadan, iniverir bozkırın esrik suretine?
Naylon pencereyi sıvazlayan kar huzmeleri, alaca bir düşü zamanla yudumlamadan az önce, kesekleri ezen "loğ"un sıtkı suretine ram olur bütün yaşanmışlıklar?
Alaca bir düşle irkilme gibidir, toprak damlı evlerde zamanı yudumlamak. Alaca bir kanaat, alaca bir cömertlik?
Alaca bir sükût. Ayazın yürekleri yakan dinginliğini aza indirmek için, pencerelere çekilen naylonlar ardında yaşanan sukut. Şerha şerha paralanan ellerde, yarınlara umut uzanır mı bilinmez ama, umut işte? Bozkırın bitmeyen umudu. Bitmeyen yarım bir şarkı gibi. Bitmeyen her şey gibi. Toprak damlı evlerde, gece en sukut yarendir. Anaların yavrucuklarını bağırlarına bastıkları umut. Gecenin en yaralı anında, dudaklardan dökülen ninniler ve zamanı arşınlayan kış huzmesi?
Ve zaman geçer, günler ana koynuna revan olur usulcana. Birkaç siyah beyaz fotoğraf anlatır belki de yaşananların dirhem suretini? Evvel zaman içinde döner durur işte, devran denilen hengameler hengamesi?
Ayazın yürekleri yakan, yaşanmışlıklar serisi, vakti zamanı gelince yol alır toprağın alaca bağrına doğru. Evvel zaman içinde, sukutun en narin girizgahı, seyri suluk eder, zaman ve mekan aşan hatıralarla birlikte?