Fareli Köyün Kavalcıları

Fareli Köyün Kavalcıları

Güler misin, ağlar mısın? Arkadaşımızı tanımasam başka şeyler diyebilirim ama herhalde, bir anlık kızgınlıkla ve bulunduğu ortamın gazına geldi diye, tahmin ediyorum.(İnşallah kullandığı araba, bir Alman arabası değildir! )

Sivas Kent konseyinin yapmış olduğu sontoplantının videosunu,bir dostumuz bana da göndermiş.

Kürsü de konuşan, şehrimizin mümtaz şahsiyetlerinden avukat Naci Muslu. Özetle, Eski Numune Hastanesinin yıkılmak istenmesi hakkında konuşuyor. Neden yıkılması isteniyor? Diye sorulduğunu,  toplantıda bulunan bir kişinin?binayı, kedi büyüklüğünde fareler bastığı için yıkılması gerekir?dediğini hatırlatıyor.Naci Bey, konuşmasında farelere karşı alınabilecek tedbirleri de ve bu konuda ki diğer görüşlerini de aktarıyor. Kendisini dinleyince ?Fareli köyün Kavalcısı? adlı öykü aklıma geldi ve masalın kahramanı olan kavalcı gözümde canlandı.

Naci Bey kürsüden iner inmez, yerel televizyon sahibidostumuz, kürsüye çıktı.?Binayı farelerin bastığını söyleyen kişi benim? dedi. Ayrıca ?bu binayı Almanlar yapmış, onu da yeni öğrendim.Almanların bu binayı yapmış olması, başlı başınabir yıkılma sebebidir. Alman kavminin yaptığı bütün binalar yıkılmalıdır, bize sahip olduğumuz Selçuklu eserleri yeter?diyordu.

Güler misin, ağlar mısın? Arkadaşımızı tanımasam başka şeyler diyebilirim ama herhalde, bir anlık kızgınlıkla ve bulunduğu ortamın gazına geldi diye, tahmin ediyorum.(İnşallah kullandığı araba, bir Alman arabası değildir! )

Bu memlekette gerçekten garip bir durum var. Bu ve benzeri tartışmalar, son15 yılda Sivas´ın klasiği oldu.Kamu binalarının yapılacağı yerler, yıkılacak kamu yapıları veya bu alanların nasıl değerlendirileceği hakkında, bir konu gündeme gelince vatandaş ile karar vericiler arasında sürekli bir çatışma ortamı doğuyor.Karar vericilerin,vatandaş ile bu kadar ters düşmesi anlaşılır gibi değil.

Son yıllar da, tartışmalara sebep olan,  hatalı yer seçimi yapılan ve paraların heba edildiği bina var ki, bu köşe bunları anlatmaya yetmez. Ancak,  yakın dönemde,  tek tek tartışmalaraneden olsa da,hepsi birlikte değerlendirilince daha da çarpıcı görünen,kültür merkezlerine dikkatinizi çekmek istiyorum.

Atatürk Kültür merkezi, 1980´li yıllarda yapıldı. Geçtiğimiz yıl büyükonarım ve restorasyondan geçirildi.

Şems-i  Sivasi Kütüphane ve Kültür merkezi,  istasyon caddesinde bulunaneski tekel binası yerine yapıldı. Yapılsın, yapılmasın, kavgası mahkemelik bile oldu.Sonuç ta yerine yakışmayan, estetikten uzak bir bina ortaya çıktı. Binanın gabarisi ve alanı, şimdikinin yarısı kadar olsadaha iyi olmaz mıydı?

Özel İdare tarafından Yaptırılan Yeni Kültür merkezi binası, Ticaret odasının karşısında ve Atatürk Kültür merkezinin yanında yapılıyor ve inşaatı devam ediyor.  Tartışma konusu bile olamadı,  ben yaptım oldu, denen türden bir icraat.

Fidan Yazıcıoğlu Kültür merkezi, BBP döneminde Doğan Ürgüp´ün mahalle içine yaptığı koca bina.Yurt binasıyeri idi. Sami bey döneminde, Çocuk esirgeme kurumundan deviralındı.iki kurum arasındaki protokolde, o alanın üstü yeşil alan, altı otopark olacaktı.Protokol öyle değil miydi? O devasa bina, o mahallenin içine, yapılır mı?Bir de, utanmadan, sıkılmadan, bina bittikten sonra etrafındaki ruhsatlı binaları, yeşil alana çevirme girişiminde bulunmadınız mı?Şimdi,etrafında ki, sokaklara ne girilebiliyor, ne çıkılabiliyor.Nerede Doğan Ürgüp bey?

SONUÇ :  Aynı bölgede yapılan dört tane kültür merkezi binası,üçü son yedi yılda yapıldı.Birbirleri arasında ki mesafe 200-300´er metre. Tek kelime ile plansızlık ve koordinasyonsuzluk.

Gel de tartışma. Bu kadar koordinasyonsuz bir kent yönetimi olur mu?Milletin parasının heba olması daayrı bir konu.Marifetmiş gibi,herhangi bir yerde boş bir hazine arazisi ya da kurum arazisi bul, binayı kondur yeter. Bu mudur yani teknik ve şehircilik planlama esaslarına göre yer seçimi?

Bu konuların tamamında, Karar vericiler ile vatandaşın bakış açısı arasında uyuşmazlık olmaması ve bir metoda kavuşturulması, kanaatimce artık birzorunludur.Çünkü Köy hepimizin köyü, harcanan para hepimizin parasıdır.

Bakın, tescilli bir bina hakkında bile, tartışmak zorunda kalıyoruz. Karar vericilerin ne yapmak istedikleri tam olarak bilinemeyince, kent konseyinden bile körü körüne savunanlar çıkabiliyor.Körü körüne savunmak adına, binayı farelerin basmış olmasını, Almanların yapmış olmasını veya uyduruk raporlarla çürüğe çıkarılmış olmasını,dahiiddia edebiliyorlar.

Masal da olduğu gibi, ya köyü temiz tutacağız, akılda ve mantıkta birleşeceğiz ve fareleri barındırmayacağız.Ya da kavalcılarımız fareleri temizlemek vesorunlara, yanlışlıklara karşı durabilmek için kavallarını çalacak. Şükür ki,  üç-beş kişi de olsa kavalcılarımız, hala var.

Tacettin KEPENEK



Anahtar Kelimeler: Fareli Köyün Kavalcısı