Osmanlı Devleti?nin yıkılmasından sonra Ortadoğu?da gözyaşı dinmiyor. Özellikle Suriye ve Mısır?da çağdaş Firavunlar yetiştiren Batı, perde arkasından oynattığı Sisi ve Eset kuklaları ile binlerce insanı katletmeye devam ediyor. Mısır ve Suriye Firavunları, katliam yapmada adeta yarışıyorlar. Suriye?de, kimyasal silahlarla yüzlerce insan katledilirken, Mısır?da ise mazlumlar bir bir ortadan kaldırılıyor.
Halifesiz, başıboş İslam Milletinin, daha ne zamana kadar zülüm göreceği ise bilinmiyor.
Sivas?ın bazı duyarlı kamuoyu, Mısır ve Suriye?de yaşananları dikkatle takip etmeye devam ediyor. Hayatın yeme içme, tatil, lüks yaşamdan ibaret olmadığı bilinciyle hareket eden birçok insan, Mısır ve Suriye?de zulüm görenlerin dertleri ile dertlenmeye devam ediyorlar.
Ortadoğu?da deyim yerinde ise kan gövdeyi götürüyor. Aylardır Suriye?de muhalifleri bir bir yok eden katil Beşşar Eset, babası Hafız Eset?in izinde giderek kimyasal silah kullandı. Kimyasal silah kullanımı sonucunda yüzlerce insanın hayatını kaybettiği belirtilirken, çağdaş dünyanın bu ölümlere seyirci kalması anlaşılamıyor.
Rusya ve İran?ın desteğini arkasına alan Beşşar Eset?in, PKK?nın Suriye kolu ile de ittifaka giderek binlerce masum insanı şehit ettiği gelen bilgilar arasında.
Suriye?de kan gövdeyi götürürken, Mısırda seçilmiş hükümetin Batı desteği ile devrilmesi Ortadoğu?da uzun yıllar kargaşanın süreceğinin bir göstergesi olduğuna parmak basan analistler, Muhammed Mursi?nin onurlu bir duruş göstererek boyun eğmemesini Hz. Musa?nın Firavun karşısındaki duruşuna benzetiyorlar.
Katil Firavun Hüsnü Mübarek?in darbeciler tarafından aklanıp serbest bırakılmasının da çok manidar olduğu ifade edilirken, İhvanı Müslimine karşı başlatılan savaşın aslında bütün Müslümanlara karşı yapıldığı vurgulanıyor.
Tarihçiler Osmanlı Devletinin o bölgelerde adaletle iş gördüğünü ve Yavuz Sultan Selim vesilesiyle de Halifeliği İstanbul?a getirerek dünya Müslümanların lideri konumuna geldiğini belirtiyorlar. Osmanlı?nın çöküşü sonrasında neredeyse bütün Ortadoğu?da kan ve gözyaşının dinmediği vurgulanırken, Türkiye gibi Osmanlı Selçuklu geçmişi olan büyük bir ülkenin gelecekte belirleyici olup, Doğu Milletinin kurtuluşunu gerçekleştirebileceği dile getiriliyor.
