GÖRENE KÖRE NE
Bir göz Hakk'ı görmezse
Ona sakın yâr deme
Sana ibret vermezse
Benim gözüm var deme
Görenedir görene!
Köre nedir köre ne!
Gözü olan herkes bir şeylere bakar. Fakat bakmak, görmek demek değildir. Bakmak görmekten farklıdır. Mesela bazıları vardır ki bakar kördür. Siz ne kadar anlatsanız da ne kadar gösterseniz de onlar asla görmezler, görmek istemezler. Bazıları da vardır ki bakar ama görmez. İnsan bazen de bilmeyerek görmez, göremez. çünkü kendi derdine düşmüştür. Hedefine kilitlenmiş füze hızında bir hayat yaşar. O yüzden küçük ayrıntılara bakmazlar. Bu gibi insanlar genelde güllere giderken çiçekleri ezenlerdir.
Görülen hemen her şeyin bir dili vardır size bir şeyler anlatır. Eğer kainatın dilinden anlamaya çalışırsanız size o kadar çok şey anlatır ki şaşırır kalırsınız. Bakışınız eğer arifane tefekkür ile olursa size bu bakış çok şey kazandıracaktır. Mevlana dinlemesini bilen en aptaldan bile bir şey öğrenir diyor. O zaman İnsanlığını aklını yitirmiş birinden dahi bir şey öğrenebiliyorsak Allah’ın yarattığı bunca canlılar elbette bize bir şeyler söylüyor demektir. Büyüklerimiz aleme ibret nazarı ile bak ders al, yoksa sen aleme ibret olursun demişler.
Biz etrafımıza nasıl bakıyoruz. İnsanlara, doğaya yaşama nasıl bakıyoruz. İnsani mi yoksa nefsimizle başka türlü mü bakıyoruz. Biraz bunu sorgulamak gerekiyor. Mesela yaşadığınız şehre nasıl bakarsınız? Peki baktığınız da neler görüyorsunuz? Her şehrin muhakkak hayati bir yönü vardır. Hayat olması için bir kalp, bir ruh, bir beden olması gerekir. Bizim şehrimizin ruhunu tanıyor muyuz? Hadi diyelim bedeni görünen fiziki binalar olsun ya kalbi neresi? Biz şehirde yaşayanların bu şehir ile muhabbeti nasıl hiç düşündük mü? Yukarı Tekke’ye, Kardeşler tepesine veya Meraküm’e çıkıp şehre baktınız mı? Eğer baktıysanız Sivas size hiç bir şey söylemedi mi onun sesini duymadınız mı? Kaleye çıktığınız da eski kaleyi,saat kulesini, surları gördünüz mü?
Sahi şimdiler bir proje ile gündem de olan Kızılırmak sizce öylece boş boş akıp gidiyor mu? İnşallah yapılan proje hayata geçer ve bizde Kızılırmak kenarında oturup dinleriz bize ne söylediğini, suyun hayatımızda olmazsa olmaz oluşunu mu söyler bilmem. Ama şu var ki en azından Kızıldağ’ın haberini, üç yüz atlı gelinin akibetini duyarız.
Çevremize bir bakalım. Etrafı bir dinleyelim. Yaratılan her şeyin bir amaç gaye ile yaratıldığını ve onların da bir hayatı olduğunu, bir dili olduğunu, gönlümüzü yüreğimizi açtığımızda bize bir şey söylediklerini elbette duyabiliriz. Kör gözle değil gönül gözü ile bakalım. Gönül gözü ile bakanların ömürleri de uzar. Hep gözleri olan görmez ama Aşık Veysel gibi gönül gözü ile bakanlar görürler. Ve bu görmeleri neticesinde ömürleri uzar. Bu zamana ve bundan sonra da görenlerin gönüllerinde sonsuza dek yaşarlar.