GÜLİZAR
Kırk - elli yıl kadar sonra Karacalar Köyüme ziyârete gitmeye karar verdiğimde aklımda bâzı sorular vardı.
Kimler sağdı kimler cennetteydi? O yıllardan kalanlar varsa beni anımsayacaklar mıydı? Torunları, çocukları beni bilmezler ki…
Neyse, Ocak ayında (2023) köyüme ziyarete gittiğimde beni hatırlayanlar oldu. Garpız Memed, Seferaa’nın eşi Ayşe Annem, Gotugırmızı Hacı Mustafa, Garadayı’nın oğlu Emrehan, Garpız Memed’in kardeşi Aziz… Sağ ve sâlim idiler, beni hatırladılar.
Talebelerimin hepsi beni hatırladılar.
Üç gece odamda, Seferaa’nın odasında misâfirleri oldum. Üçüncü gece kar yağmaya başladı, özlediğim gibi, diz boyu bembeyaz...
Mükremin Ayten, Celal Özbek, Selma Ayten, Erdal Cengi, Paşa lâkaplı Abdurrahman… Seyfettin, Âdilaanın oğlu talebem Seydâmet Ayten… Yunus Duman, Hâdi Duman, Tahsin Ayten, Selahattin Ayten, çok sevgili dostum Hacıyâgup Tecer’in çocukları… Mıhtar Ehmet’in (Ahmet Kanmış) oğlu sevgili talebem İsmâil Kanmış…
Bir de Garpız Memed ve eşi Sultan ablam.
Garpız Memed’in minik kızı Şengül ile görüşemedim, o yıllarda sınıfta gözdemdi.
Onlar her sabah kucaklarında birer tekerlek kerme, gelir sınıfımızın tezek sobasını yakarlardı, çok küçüklerdi, yedi-sekiz yaşlarında…
Sene bin dokuz yüz yetmiş yedi idi ve ben henüz on dokuz yaşımdaydım.
***
Sivas / Ulaş, Karacalar Köyü, Nisan 1977
Lojmanıma küçük okul binasının yan tarafından, beş altı basamak çıkılarak giriliyor. Dış kapıdan girmeden önce bir iki metrekarelik minik bir verandam var.
İçeride ise yine küçük küçük iki oda, mutfak, banyo, tuvalet. Ufak bir tezek sobası ile her taraf ısınabiliyor.
Akşam yemeği için çoğunlukla herhangi bir eve dâvet ediliyorum. Sonra dönüşte gaz lâmbamı ve tezek sobamı yakıp biraz kitap okuyup, biraz gitar çalışıp yatıyorum.
Lojmanımın minik verandasına çıktığımda ilk gördüğüm ev, hemen yirmi metre ötemdeki İlbey’lerin evi. Onun yanında da Garpız Memed’lerin evi var.
İlbey’ler, Hacı Emmi ve karısı Döndü teyze köyün en yaşlıları. Döndü teyzem sık sık bana yemek, yiyecek bir şeyler getiriyor. Bazen tereyağı, bazen yoğurt, bazen yumurta, bazen sıcak lavaş, artık Allah ne verdiyse.
Bu evde bir de ben yaşlarda bir genç kız var, çok güzel bir köy kızı, Gülizar.
On sekizimdeyim ya, muhtemelen o da o yaşlarda olmalı. Okula veya komşulara gitmek için verandama çıktığımda eğer evin avlusundaysa derhal evin içine kaçıyor.
Yaş on sekiz olunca böyle bir durumda yüreğinin kıpır kıpır olması kaçınılmazdır.
Benim de öyle oldu zaten, Gülizar’ı avlularında gördüğümde yürek kıpır kıpır.
Havanın güzel olduğu bazı akşamlarda, minik verandama bir sandalye koyup oturup gitar çalıyorum.
Komşuların hiçbiri hoşlanmadı klasik gitardan. Ama çocuklarım seviyor, ara sıra derslerde onlara çalıyorum.
Galiba klasik gitarın sesini Gülizar da sevdi.
Verandama gitarla çıkıp çalmaya başladığımda yavaşçacık avlularına çıkıp küçük işlerle uğraşıyor gibi yapıp, bu tarafa hiç bakmadan beni dinliyor. Ben ise onu görünce daha güzel çalmaya başlıyorum. O tarafa baktığımı hissettiğinde ise derhal evin içine kaçıyor.
Başında morlu kırmızılı beyazlı tülbent vardı.
Gitar çalmayı böyle böyle epeyce ilerlettim köyümde. Şaka, espri yapmayı çok seven en yakın iki dostum Seferaa ve Garpız Memed durumumun farkında olmalarına rağmen bu konuda hiç şaka, espri falan yapmadılar bana. İki buçuk yıl boyunca hiç farkında değillermiş gibi davrandılar.
“La hoca, ne bu bööle zırt pırt Angara’ya gidip geliyon, okulu talebeyi ihmal ediyon?”
“Eee Seferaa, Angara’da gözel gızlar vardır, o sebepten gidiyodur.”
“La Angara’daki gızlar bunun suratına mı bakacaklar sanıyon Garpız?”
“Öyle deme Seferaa, bizim hoca yakışıklı adam. Bak gitar da çalıyo, biz ağnamıyok emme Angara’daki gızlar ağnıyodur. Bu sebepten zabahlara gader dangırdayıp duruyo.”
“Keh keh keh… Hadi Garpız, galk ebdesini al yatsıya gidek, geç galıp portlek imamı gızdırmayak, şindi ezeni okur. Sen de câmiye gelme, otur gitarını dangırdat, eyi suvap gazanırsın hoca.”
“Vallaa iyi dedin Seferaa, gitarımla sana sana mevlüt çalacaam. Pörtlek imamı da solist yapacaam.”
“De get la başımdan… Ben saa eyi mevlüt okuturum. Pörtlek imamı da senin mevlüdünde assolist yaparım. Hadi Garpız gidek, namazımızı gılak, geç galıp pörtleği gızdırmayak. Bundan, bu deliden adam olmaz.”
(Sefer Ayten ağabeyime, Pörtlek İmam Bahattin dostuma Allahtan rahmet dilerim. Köyümün yakışıklısı Garpız Memed, (Mehmet Yıldız) dostuma ise Allah nice ömürler versin.)
***
Köyümde olduğum iki buçuk sene boyunca Gülizar ile hiç karşılaşmadım. Sâdece avlularından gördüm, bu görmelerimde bakışlarını da hiç yakalayamadım.
Baktığımı anladığında hemen evin içine kaçıyordu, çok güzel bir köylü kızıydı Gülizar.
Köyümden ayrıldığımda da vedâlaşmak kısmet olmadı. Daha sonraları başka bir köye gelin gitmiş, çoluk çocuğa karışmıştır muhtemelen…
Sağ, sâlim ve sıhhatli ise, yarım asır kadar sonra ona yürek dolusu selamlarımı yolluyorum bu satırlarımın içinden.
Hacı Emmi ve Döndü teyzeye de Allah’tan rahmet dilerim.