Tarih: 23.10.2023 12:39

GÜZEL BİR HABER!

Facebook Twitter Linked-in

Ahmet Yesevi Üniversitesi Türkoloji Araştırma Enstitüsü tarafından iki yılda bir düzenlenen Uluslararası Türkoloji Kongresi’nin X.’su bu yıl Türkistan şehrinde, üniversitemizin yerleşkesinde, 17-20 Ekim 2023 tarihleri arasında yapıldı. “Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunun Yüzüncü Yılı Onuruna” düzenlenecek olan X. Uluslararası Türkoloji Kongresinin ana konusu “Modern Türkoloji: Temel Paradigmalar ve Disiplinlerarasılık” olarak belirlenmişti. Türk medeniyeti konusu, ilim âleminde, Türkoloji alanında ve çeşitli yönleriyle sosyal bilimlerin tamamında üzerinde durulan konular hakkında tebliğler sunuldu.Araştırma-yazar uzman Sinan Doğan,’’Kent Ve Kültürel bellek Arasındaki Diyalektif ilişkinin Var-Oluş bağlamında Selçuklu Kentlere Yansımaları’’ adlı tebliğ sunumunda, Selçuklu kent kimliğinde, İnsanın var-oluşunu besleyecek kanalların estetiğe dönüştürüldüğü irfan icra alanıdır dedi Konuşmasına şöyle devam etti:

.İbni Haldun‘’kent, dinin en müşahhas halidir. Fârâbȋ, kenti, erdemli kent kavramı olarak tanımlar. Yunus Emre insanı, bir kente benzetmiş. Mevlâna kenti, insan-ı kâmil manasında anlamlandırmıştı. Kent, bir terbiyenin ve sanat zevkin etrafında teşekkül eden müşterek bir hayatın orkestrasıdır. Selçuklu Kentler, kültürel hafızanın mayalandığı ve diyalektif oluşumun gerçekleştiği mekânlara, renk ve ritim kazandırmıştır. Çünkü bu mekânların varlık sebebi; ölümü ölümsüzleştirmektir. Medeniyetin temeli, kentleri inşa etme gücüne bağlıdır. Kent ile insan arasında kurulan çift yönlü yolculuk, insanın gönül ve zihin dünyasını ihya etmiş, ihya olan insan kenti imar ederek güzelleştirmişti.

Selçukluların Anadolu’da kent hamleleri,“yeni medeniyet hamlesi”tanımlabilir. Selçuklu döneminde kentlerin tasarımı, medeniyetin ruh ve zihin anlayışına ve manevi ve kültürel köklerine dayanmıştır. Kent kimliği üzerinden insanın din/tarihl/ geçmişle bağ kurmasını sağlamak suretiyle yeni bir var-oluşun kapılarını aralamıştı. Selçuklu kent kimliğinde, İnsanın var-oluşunu besleyecek kanalların estetiğe dönüştürüldüğü irfan icra alanıdır Anadolu Selçuklu şehirlerini anlamak; kent-insan, kent-toplum arasındaki ilişkilerin ruhunu kavramakla mümkündür.Dini ve kültürel dinamikleriyle,mimari yapıların içi ve dışı çinilerle süslenmiş, bir irfan dıyalektif alanı olarak tasarlanmıştır. Selçuklu kentleri, irfan yapıları üzerinden insanları bilgiye ve tefekküre sevk etmişti.

Kent-insan arasındaki diyalojik ve kozmik ilişkilerinden doğan var-oluş alanı, Selçuklu kentlerin temelidir. Bundan dolayı Selçuklu kentleri, kendi içinden akıp geçen yolcusunun yetkinliğine, yetkinlik katabilmiş, kentler toplumun en büyük muallimi olmuştur. İnsanın anlam yolcuğundaki var-oluş durakları; din, sanat, bilim ve ahlaken yetkinliğine ulaşılmıştı. Bu nedenle Selçuklu kentlerin bünyesinde medeniyet tasavvurun, bütüncül bir anlam dünyasını saklamakta ve kendisine yönelenlere, anlam dünyasını kazandıracak şekilde sarmalamaktadır. .

Selçuklu kentlerinde taşa nakşedilmiş medeniyet tasavvurlar; toplumsal vicdanı, medeniyet dairesinde birleştirilmiş. aynı duygu ve düşüncelere yürüyen bireylerin ortaya çıkması sağlanmıştır. Kent kimliğinde kültürel hafızanın mayalandığı ve diyalektif oluşumun meydan getirdiği anlam ve manalar, birbirlerini Tevhid zemininde tamamlıyor; toplumu, mekân, zaman ve zemin olarak zenginleştiriyordu. Kültür-medeniyet deneyimlerden süzülüp gelen bilinçli unsurlar, yeniden hayat bulmuş, toplumun zihnine aktarılmıştır. Selçuklu kent kültürü içinde yüksek kültürün dolaylı yoldan verilmesi, insan gelişimini sağlamış,.dinamizm kentler ve o kente “değer veren” zihinler ortaya çıkartmıştı.

Selçuklu kentleri, insanı okutan, insanı gezdiren, insanı manalar âlemine taşıyan medeniyet halesi ve iklimidir. Kent-hakikat bütünleşmesini sağlayan manaların, kent dokusuna diyalektif ve estetik yöntemiyle işlenmesi, bir medeniyet bir birikimidir. Kentin arkasındaki medeniyet tasavvurunu, insanı

ve inanma biçimini anlamaktır. Kentlere sinen tarih, coğrafya, kültür ve medeniyetin kokusu duyurulmuştur. Bir kentte, o kenti süsleyen güzel, büyük abidevi eserler ancak sanatı gelişmesi ve devlet gücünün, yardımlaşma ve beşeri kudretin birleştirilmesiyle mümkün olmaktadır.

Sonuç olarak;

Yahya Kemal, kentin rüyasını görebilen nesillerin, milliyetlerini idrak edebileceğini belirtmiş. Her medeniyet bir kentleri doğurur. Selçuklu medeniyet kendine has kentleri doğurmuştur Selçuklu kentlerin oluşumu, kuşkusuz tarihsel bir birikime ve dini sürece dayanmaktadır. Selçuklu kent anlayışı, “kapsayıcı ve kalıcı kültür öğeler” ortaya çıkartmıştır. “Kapsayıcı ve kalıcı kültür öğeleri korumak, kent anlayışının Selçuklu kent yapılarında gizlenen değerlerle anlam bulacak yeni yapıların ortaya çıkmasını sağlayacaktır




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —