GÜZEL BİR SEMPOZYUM!

GÜZEL BİR SEMPOZYUM!

STHM ÖZEL HABER

Selçuklu Şahsiyeti

 

Karabük Üniversitesi (KBÜ), Bayburt Üniversitesi ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi iş birliği ile 8-9 Aralık 2023 tarihlerinde düzenlenen “Uluslararası İslam’da Sanat ve Estetik Sempozyumunda; Karabük Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Solmaz, Gözümüze hitap eden sanatları veyahut da kulağımıza hitap eden sanatların dinlenmesi içimizde ayrı bir huzur veriyor” dedi.KBÜ İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Abdulcebbar Kavak, insanların ruhen yükselemeyişlerinin temelinde sanattan uzak kalma yatıyor” diye konuştu. Uluslararası İslam’da Sanat ve Estetik Sempozyumu ile bilim ve ahlak gibi insan ve toplum hayatı için vazgeçilmez bir değere sahip olan, dünyayı şekillendiren, güzelleştiren ve renk katan sanat ve estetiğin önemi vurgulandı.Uzman Sinan Doğan’Selçuklu Sanat Yapılarında İmgeleme Yöntemi Ve Kültürel Hafızaya Etkisi ‘’Adlı tebliği sunumunda,Selçuklu yapılarında estetiğe dönüşen icra irfan alanları,Selçuklu Şahsiyeti’ni doğurmuştur dedi Konuşmasına şöyle devam etti

 

İslamiyet’ten sonra Yakın Doğu’da kültürel öğelerin yerleşmeleri,Selçuklu Devleti’nin kurulması ile gerçekleşmiştir. Horasan’dan Kafkasya’ya ve Anadolu’ya uzanan Büyük Selçuklu Devleti’nin gücü, siyasal açıdan çözülmekte olan İslam dünyasını toparlamış ve buna bağlı olarak da yüksek bir sanatın gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Selçuklu dönemindeki sanat ve mimarlık anlayışı, “egemenliğini tamamlayıcı ve var-oluş alanı olarak inşa edilen yapılara yansıtılıyordu. Selçukluların tarihte ürettikleri kültürel yapıtları, medeniyetin ruh ve zihin anlayışının geleceğe taşıyan mekanlardır. Selçuklu döneminde meydana gelen sanat yapı ve ürünler,medeniyet kazanımlarının estetiğe dönüştürüldüğü icra irfan alanıdır.Selçuklu sanat yapıları,“yeni medeniyet hamlesi” olarak tanımlabilir. Bilgi ve yeteneklerin, bu yeni medeniyet hamleleri birleşerek çevreyi değiştirip, medeniyet mührünün vurulmasıdır. Selçuklu sanat yapılardaki kültürel anlam, Selçuklu’nun kendi anlam dünyasındaki yerini ve uyumunu oluşturduğu gibi Anadolu’da" Selçuklu Şahsiyeti"ni doğurmuştur.

 

Selçuklular egemenlik kurduğu coğrafyalarda; dini ve kültürel hayat, sanat ve estetik alanı ile birleşiyor, Anadolu’yu süsleyen Selçuklu yapıtlar ortaya çıkıyordu. Selçuklu mimaride yer alan dini ve kültürel dinamikleri süsleme sanatıyla birleştirip, irfan diyalektik alanı olarak tasarlanıyordu. Selçuklu döneminde Tanrı-Toplum-iktidar ilişkisini,sanat yapılarına yansıtılması,kozmik düşüncesinin varlığına işaret etmektedir. Kozmolojik tasavvurunun genişliği ve derinliği oranında ve bunun evrensel bir estetik değere ulaşabildiği ölçüde; sanat ürünleri, insan ruhunda boy verebilirdi. Selçuklu taş süslemelerinde, hayvan-rumi -bitkisel imgeler birlikte kullanmak suretiyle yaşanılan dünya ve ruhani dünya arasında bir bağ kuruluyor, kültürel derin bir anlamlar ağına dönüştürülüyordu.Selçuklu yapıtları, kendini ziyaret edenlerde fani suretler yerine, ulvî tırmanışlara özlem duymasını sağlıyor ve toplumsal uyarımların ortaya çıkmasını sağlıyordu.. İnsan ile dış dünya arasındaki bağımlılık ilişkisinden uzaklaştırıp, algının tüm aldatıcılığından kurtulup, kendi varlığında uyanan ruhsal titreşimlerin kendi varlığını yüceltilmesini sağlıyordu.

 

Kitab-ı Mukaddes’in hakikat tasavvurların, selçuklu yapılara yansıtılması, toplumun zihni ve vicdan dünyasının Selçuklu medeniyet dairesinde birleştiriliyor, toplum varlığında “kapsayıcı ve kalıcı’’ kültürel bir form kazandıyordu. Selçuklu dönemi sanat yapılar, dönemin Selçuklu medeniyetin ruh ve zihin dünyasının bekçileri, geçmiş-gelecek arasındaki duygu ve zihin dünyasının bağlantı köprüleridir. Sanat ürünlerinde kullanılan kültür ve tabiat unsurlarını yansıtan imgelerle, kültürel ortak hafıza oluşuyor, Selçuklu sanat yapılarındaki tevhid bilinci ve ilkesinin, mekân bütünlüğünü ve var-oluş tasavvurunu kapsayacak şekilde düzenlenmesi,toplum rûhunun sükûn ihtiyacınını karşılıyordu. Kök saldığımız bir yerde, geçici dünyada kendisini evinde hissedemeyip, köklerini arama düşüncesine kapılıyordu.

 

Mimari yapılardaki minare ve kubbe, insanın maddi var oluşunu, dikey ve aşkın olan üçüncü boyutuna taşıyor, yaratılan varlıklar arasında dik duran insanı temsil ediyordu. İnsan yaşamında dik durdukça minare gibi göğe yükselip, Tanrıya ulaşma isteği, kubbe-minare arasındaki ilişki ile anlatılıyordu.Mimari yapılardaki mihrap, Tanrısal makama doğru yapılan mistik yolculuğu

anlatıyordu.Dünyada, Tanrısal bir görüntü olarak algılanma hissini verip, sonsuza uzanan dünyaya açılmasına imkân veriyordu..Bu şekilde insanın marifete varma yolunda bir gelişimin kapıları aralanıyordu.. Hayatın içinde yeniden doğmak demektir. Friedrich Wilhelm Nietzsche’nin dediği gibi sanat “güzelleştirmek ve çirkinliği gizlemek ya da dönüştürmek” değildir. Sanat bunları da aşarak hayatı getirmektir



Anahtar Kelimeler: GÜZEL SEMPOZYUM!