HAK ARAMA TELAŞINDA...
Malum bir kadınlar gününü idrak ettik. Kavramların ve değerlerin içinin boşaltıldığı Günümüz Dünyasında Kadınların yaşadığı sıkıntıların temel esbabını teğet geçerek, sloganlar eşliğinde kadınların hak olarak bayraklaştırdığımız haklarını terennüm ederek vazifemizi yaptık. Sorunun bir kadın sorunu olup olmadığı, erkeklerin yeni dünya düzenindeki konumlarının ne olduğu, bu konumu etkileyen temel unsurların ne olduğu, kadının haklarına kavuşarak değerini bulmasının ölçülerinin ne olduğu, bunlar için hakiki manada neler yapılması gerektiği bir aklıselim eşliğinde vicdanın ve havsalanın terazisine vurulmadı.
Bir insan olarak kadın erkek herkesin bir değeri olduğu ve bu bağlamda ayrıca bir cinsin haklarından bahsetmenin başka bir cinsi ayrıma, hatta hak arayışında haklılığı örten ve hakların mecrasını değiştiren bir yapıya sahip olduğu/olacağı düşünülmesi gereken hususlardandır.
Ayriyeten düşünülmesi gereken başka bir unsurda, hak arayışlarında rastladığımız çelişkilerin ve kendi hakkımızı ararken başka hakları ihlal nevinden yaptıklarımızdır. Kadınların hak arayışında çelişkilerin çokluğu ortadadır ve bunun sebeplerini kadın hakları ile ilgili yazılarımda belirtmeye çalıştım. Her hak arayışı bencilliğin içine düşüp, o zaviyede konumlanacak bakışlara yol açacak saikleri içinde barındırmaktadır. Bu konuda da aynı durumu görebiliriz.
Kadın hakları ile ilgili derneklerde faaliyet gösteren, kadın hakları ile ilgili platformlarda boy gösteren, yazı yazanlara baktığımız zaman çoğunluğunun amiyane tabirle eli sıcak sudan soğuk suya değmeyen rahatı yerinde kadınlar olduğunu görürüz. Hak arama tarihine baktığımızda bu durumun bir çok örneği ile karşılaşabiliriz. Bu nedenledir ki, hak arayışları asıl hedefine ulaşamamıştır.
Bu kadınlar gittikleri alışveriş mekanlarında, kuaför, terzi vb. yerler ve kurumlardaki kadınları rencide etmekten, ezmekten, en ufak bir hatadan dolayı ortalığı ayağa kaldırmaktadırlar. Hizmetçileri olan kadınlara, emrinde çalışan kadınlara her türlü eza ve cefayı yaparlarken kadın haklarının yılmaz savunuculuğunu yapmaktadırlar. Bu kadınlar ve hak arayışından sıkça bahseden kadınların bırakın kaynanalarını ezmeleri, onları dışlamaları, evden uzak tutmaya çalışmalarına; annelerini bile önemsememekte, huzurevi köşelerinde yalnız bırakmaktadırlar. Hak arayışlarına dayanak yaptıkları "Kadınlar eziliyor/ezilmiştir" söyleminin bahis mevzuu olan kendinden önceki nesle ait bu kadınları ezmekte beis görmemektedirler.
Kadın haklarına ve bu hakların savunulmasına karşı bir tepkimiz yoktur; fakat bu hakların istismarına, yanlış şekiller ve yanlış yerlerde aranması ve yanlış kişilerden istenmesine karşıyız. Ayrıca bahsi geçen bir çok çelişkiyi hoş karşılamıyoruz.
Bugün genellikle en etkili karar verici oldukları evlerde rahat yaşama adına kendi ve eşinin ebeveynlerini ev dışında tutmaktadırlar. Sahibi oldukları her şeyi kutsayan bu kadınlar, kutsadıkları çocuklarının sevinmesi, mutlu olması, kişilik kazanması, başarısı için her türlü çalışmayı yapan, para harcamaktadırlar. Fakat bu amaçlarının gelişimi adına çocuklarının dedeleri ve nineleri ile birlikte olmalarının sağlanması çok önemlidir. Çocukların dede ve ninelerinin yanında bulundukları süre içindeki mutlulukları herkesçe görülmüştür. Çekirdek ailelerde yetişen çocukların bir çok iyi hasletten uzak oldukları ve bu evliliklerde sorunların ok olduğu gözden kaçmayan bir gerçektir. Bunda zamanın insanları olumsuz yönde yönlendiren ruhu da etkilidir; fakat bu ruha kapılanlar da bizleriz. Çocuğun mutluluğu ve gelişimi için onca şey yapmamıza rağmen sonucun iç açıcı olmaması bizlere bir şeyler öğretmeye çalışmaktadır.
Köşelerinde kadın haklarına dair kin ve nefret yüklü yazılar yazanların bu konuları da düşünmeleri gerekir. Batıda aydınlanmanın etkisinde yeniden kurgulanan seküler eğilimli ilimleri tahsile edenler, bir süre sonra kendilerini bilmişliğin zirvesinden irşada adamaktadırlar. Ezilmiş, hor görülmüş(!), hakkını arayamayan kadınlara yardım etmeye kendilerini adayan bu yeni aydınlar her gün kadınlarla ilgili geçmişten bir ezilmişlik türetmektedirler. Doğunun kalıplarına bürünerek, Batının kadına biçtiği rolü savunan bu aydınların bu vesile ile aydınlanma çağının etkisinden kurtulamadıkları görülmektedirler. Ayrıca ne yardan geçerim ne serden nevinden Doğuyu da Batıyı da kuşatan bu aydınların durmakla birlikte kavramsallaşan düşünmek fiiline hızlarını ve kinlerini azaltarak aklı selimle dalmaları münevver olmanın gereğidir. Hak savunurken karşıt üzerinden davranmak ve karşıt oluşturmak gerekmez. "Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin" sözü kadın erkek değil insan olmanın önemine işaret etmektedir.