Tarih: 19.01.2022 19:17

HAKLIYIZ!

Facebook Twitter Linked-in

Rektör ve Dönemin Genel Sekreterine yeni Rektör Yardımcısına Adaletin Tokmağı Sert indi!
Gazetemiz aracılığı ile kamuoyuna duyurduğumuz Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Alim Yıldız ve dönemin Genel Sekreteri Hakan Yekbaş ile ilgili diş implantları yapımı sonrasında Yekbaş TV ve basın organları aracılığı iddiaları cevaplamak yerine adeta hakaretin her boyutuyla saldırgan bir tutum izlemiş sonrasında ise mahkeme yolunu tutmuşlardı.
Yıllardır gazetemize haksız yere açılan oyalamak ve korku oluşturarak haber yapmamıza engel olmaya çalışanlara karşı hukuki zeminde zaferler kazanmaya devam ediyoruz.
Bu İddialar Doğru Olmamalı! ve Güle Güle Çiğneyin başlığı ile gazetemizde yayınlanan özel haberde Cumhuriyet Ünivestise Diş Hekimliği ve Rektör Alim Yıldız'la dönemin Genel Sekreteri Hakan Yekbaş'ın nasıl bir açıklama yapacağı merak konusu olmuştu.
Haberimizde kamuoyu tarafından büyük sansasyon uyandıran görevi kötüye kullanma ve kamuyu zarara uğratmaya yönelik işlemler yer alırken Yıldız ve Yekbaş'ın kamuoyunu gazetemiz aracılığı ile iddialara cevap vermek yerine bulundukları makam ve mevkiden kaynaklanan güçle diğer basın kuruluşları aracılığı ile habere konu olan diş operasyonlarını reddetmekten uzak sadece hareket üzerine kurulu ve savcılık suç duyurularıyla haklı çıkma yoluna gitmeleri gerçekleri gizlemek için yaptıkları manevradan öte gitmedi.
Haber metnimizde ki iddialar; "Rektör Alim Yıldız´a yapılan 12-14 implant için Öğretim Üyesi Esra Altınsoy´un operasyolarında cerrahi anabilimdalına 5.000 tl, protez bölümüne ise 5.000 tl den toplamda 10.000 tl ödeme yapılması gerekmekte iken bu tedavi ile ilgili hiçbir hastane kaydına rastlanmamış ve ödeme yapılmadığı görülmüştür.
Haberimiz sonrasında açılan dava neticesinde Rektör Alim Yıldız'a diş tedavisinin haberimiz içerisinde ismi geçen öğretim üyesi tarafından kendi vermiş oldukları ifadelerle tescillenirken Yekbaş'ın basın yoluyla gazetemize yapmış olduğu ağır hakaret içeren açıklamaları boşa çıkmış olup iddialara açıklık getirmekten kaçınmalarınında neticesi yargılama sonrasında ortaya çıkarken Bağımsız Türk Yargısının Sert Tokmağı iddiaların tarafı olanlara sert bir şekilde inerken gazetemiz yine eleştirilere kapalı ve eleştiriler karşısında saldırgan tutum yolu izleyerek koltuktan aldıkları güçle konuşanlara karşı zafer kazanmıştır.
Kayseri Bölge Mahkemesi tarafından lehimize verilen ve davacılar Alim Yıldız ile Hakan Yekbaş'ın tepesine inen adaletin tokmağına ait gerekçeli karar ise şöyle;

ESAS HAKKINDA MÜTALÂA:
CUMHURİYET SAVCISI ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAASINDA:
'' Sivas 5.Asliye Ceza Mahkemesinin 31/03/2021 tarih, 2020/57 E. ve 2021/285 K. Sayılı ,sanık Murat Kalender'in İftira suçundan TCK.267/1 maddesi gereğince 1 yıl 3 ay hapis  cezası ilecezalandırılmasınakarar verilmesine dair kararının, Sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesince, dosya kapsamı veistinaf talep ve dilekçe içerikleri nazara alınarak, duruşma açılıp tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle duruşma açılmasına karar verilmesinin ardından yapılan yargılama neticesinde dosya ve duruşma tutanakları içeriğineve toplanıp incelenen delillere göre;
Sanığın genel yayın yönetmeni ve imtiyaz sahibi olduğu "Sivas Postası" gazetesinin internet sayfasında olay tarihinde "www.sivaspostasi.com" isimli internet sitesinden "Güle Güle Çiğneyin" ve "Bu İddia Doğru Olmamalı" başlığı altında Cumhuriyet Üniversitesi rektörü katılan Alim Yıldız'ın diş hekimliği fakültesinde 12-14 implant yaptırdığı, bunun için herhangi bir ödeme gerçekleştirmediği, genel sekreter olarak görev yapan katılan Hakan Yekbaş'ın annesine 2-3 adet implant tedavisi yapıldığı bununla ilgili ödeme yapılmayıp kayıt da tutulmadığı haberi ile katılanlara yönelik hakaret suçunun işlendiği iddiasıyla sanık hakkında kamu davası açılmış olup, ilk derece mahkemesince eylemin iftira suçu kapsamında kaldığının, katılanlardan Hakan Yekbaş'a yönelik suçun sübuta erdiğinin, katılan Alim Yıldız yönünden eylemin ağır eleştiri boyutunda kaldığının kabulüyle mahkumiyet kararı verilmiş ise de, dosya kapsamındaki deliller,tanık beyanı, sanığın aşamalarda değişmeyen savunmasında "Sivas Postası" gazetesinin genel yayın yönetmeni ve imtiyaz sahibi olduğunu, basın hürriyeti çerçevesinde söz konusu haberi paylaştığını belirterek suçlamayı kabul etmemesi, sanığın haber paylaşımında hakaret suçunu oluşturabilecek bir söyleminbulunmaması, suça konu olduğu iddia edilen paylaşımda "...Eğer bu iddialar doğru ise üniversite yöneticilerinin görevi kötüye kullanma yoluyla kamu zararı oluştuğu görülmekte olup kamuoyunun aydınlanması için muhatapların yapacağı açıklama merakla bekleniyor" şeklindeki kesin bir yargı veya itham içermeyen ibarelerin yer alması nazara alındığında sanığınhaber kaynağından elde ettiği duyumlara göre yapmış olduğu haberin basın özgürlüğü çerçevesinde haber verme sınırları içerisinde kaldığı, her ne sanığınkadar katılan Hakan Yekbaş'a yönelik olarak gerçek dışı ithamı, özel hukuk hükümlerine göre tazminat talebine konu olabilecek nitelikte bulunsa da , sanığın işlemediğinibildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak maksadıyla hareket ederek üzerine atılı iftira suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak mahkumiyetini gerektirir kati ve yeterli delil edilemediği bu yönüyle istinaf başvurusu yerinde görüldüğünden önceki hükmün ortadan kaldırılmasına sanığın atılı suçtan CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verilmesi'' kamu adına talep ve mütalaa etmiştir.


DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dairemizce CMK'nin 280/1-g maddesi gereğince davanın yeniden görülmesine ve duruşma açılmasına karar verilmiş olup, yapılan yargılama neticesinde dosya kapsamındaki deliller bir bütün halinde birlikte değerlendirildiğinde;
Her ne kadar sanık hakkında hakaret suçundan kamu davası açılmış ve ilk derece mahkemesince iftirasuçundan mahkumiyet hükmü kurulmuşise de;
TCK'nın 267/1 maddesinde düzenlenen iftira suçu, failin, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi olup, bu suçun oluşabilmesi için, failin, hukuka aykırı fiil isnat ettiği kişinin bu fiili işlemediğini bilmesinin gerektiği, ancak, doğrudan kasıt tek başına yeterli olmayıp ayrıca failin hukuka aykırı fiil isnat ettiği kişi hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir müeyyideye maruz kalmasını sağlamak amacıyla hareket etmesinin şart olduğu, yani failde genel kastın ötesinde açıklandığı gibi özel bir amacın varlığının arandığı, faile ulaşan bilgi ve/veya olgular çerçevesindeisnat olunan fiilin mağdur tarafından işlendiği inancı ve şüphesi ile ihbar veya şikayette bulunulması veya basın ve yayın yoluylabir fiil isnat olunması hâlinde, isnada konu fiilin maddi alemdeki gerçekliğinden bağımsız olarak  iftira suçunun unsurlarının oluşmadığının kabulünün gerektiği,
İftira suçu, ifade özgürlüğünü sınırlayan nedenlerden olup, iddianameye konu haberdeki ifadelerin iftira ve/veya hakaret suçunu oluşturup oluşturmadığına, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü bağlamında yapılacak değerlendirme sonucunda karar verilebileceği,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) “Düşünce ve kanaat hürriyeti” başlıklı 25. maddesinde; “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” ve “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlıklı 26. maddesinde; “Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...” şeklindeki düzenlemelerle ifade özgürlüğü anayasal güvence altına alındığı
AİHS'nin 10. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü içerisinde ele alınmıştır. İç hukukumuzda ise Anayasa'nın 28. maddesinin birinci fıkrasında basının hür olduğu ve sansür edilemeyeceği, üçüncü fıkrasında basın ve haber alma özgürlüğü bakımından devletin pozitif yükümlülüklerinin bulunduğu, dördüncü fıkrasında da basın özgürlüğünün sınırlandırılmasında Anayasa'nın 26 ve 27. maddeleri hükümlerinin uygulanacağının hüküm altına alındığı,
Somut olayda; Sanığın genel yayın yönetmeni ve imtiyaz sahibi olduğu "Sivas Postası" gazetesinin internet sayfasında olay tarihinde "www.sivaspostasi.com" isimliinternet sitesinden "Güle Güle Çiğneyin" ve "Bu İddia Doğru Olmamalı" başlığı altında Cumhuriyet Üniversitesi genel sekreter olarak görev yapan katılan Hakan Yekbaş'ın annesine 2-3 adet implant tedavisi yapıldığı bununla ilgili ödeme yapılmayıp kayıt da tutulmadığı haberi ilişkinsuça konu haberin içeriğinin doğrudan doğruya kamuoyunu bilgilendirmeye ve aydınlatmaya yönelik olup; iddiaya konu edilen katılanın annesinin 2012 yılında vefat etmiş olması ve bu durumun basit araştırma ile tespit edilebilecek bilgi niteliğinde olmasıdikkate alındığında; sanığınkatılan hakkındasoruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak amacıyla işlemediğini bildiği hukuka aykırı bir fiilin isnat edilmesine ilişkin herhangi bir açıklamanın yer almadığının anlaşılması nedeniyle sanığın kamuoyunu bilgilendirme amacıyla yaptığı bu haberden dolayı üzerine atılı iftira suçunun unsurlarının oluştuğundan söz edilemeyeceği, kamusal bir görev yürüten katılanın eleştirilere, böyle bir görev yürütmeyen birine nazaran daha fazla katlanmasının zorunlu olduğu, konunun ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğünün katılanın kişisel haklarına üstün tutulmasına esas teşkil eden hususlardan biri olarak kabul edilmesi ve konunun haber yapılmasından dolayı kamu yararının önemi ve niteliği ile eylem nedeniyle katılanın kişisel haklarının gördüğü zarar karşılaştırıldığında somut olayda ifade ve basın özgürlüğü ile düşünceyi açıklama ve yayma hakkının üstün tutulması gerektiği, bu hakkın sınırlarının aşıldığından söz edilemeyeceği, TCK'nın 26/1 maddesine göre, hakkını kullanan kimseye ceza verilemeyeceği, sanığın haber kaynaklarından elde ettiği bilgilere dayalı olarak gerçekleşen eyleminde basın özgürlüğü kapsamında düşünce veya fikir açıklama hakkını kullandığı anlaşıldığından,anayasal hakkın kullanılması niteliğindeki eylemde iftira suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı,kamu davasına konu olayda kesin bir yargı ve itham içermeyecek şekilde kaleme alınan haberde sanığın hakaret suçunu işleme kastıyla hareket ettiğinedair ise her türlü şüpheden uzak, mahkumiyetini gerektirir kati ve yeterli delil edilemediği gözetilerek ilk derece mahkemesince sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi Hukuka aykırı bulunduğundan,sanık müdafiinin istinaf   talebi bu itibarla yerinde görülmüş olup, ilk derece mahkemesinin mahkumiyete dairhükmünün CMK 280/2. maddesi uyarıncakaldırılmasına, üzerine yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle CMK'nun 223/2-e maddesi gereğince atılı suçtan beraatine karar verilmesi gerektiği sonuç ve vicdani kanaatine ulaşılmıştır.


HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Sanık Murat Kalender'in iftira suçundan mahkumiyetine dair Sivas 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 31.03.2021 tarih ve 2020/57 esas, 2021/285 karar sayılı hükmünün CMK'nın 280/2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Sanık Murat Kalender hakkında her ne kadar hakaret suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmış ise de sanığın üzerine atılı suçu işlediği sabit olmadığından CMK'nın 223/2-e maddesi gereğinceatılı suçtan BERAATİNE,
Sanık Murat Kalender'in birden fazla duruşması yapılan istinaf yargılamasında kendisini vekaletnameli bir müdafii ile temsil ettirdiği anlaşıldığından, karar tarihi itibariyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin hazineden alınarak sanığa verilmesine,

Dair, sanık Murat Kalender ile müdafii Av. Gülçin Kıraç'ın yüzüne karşı, katılan Alim Yıldız ile vekili Av. Hasan Hüseyin Yıldız ve katılan Hakan Yekbaş'ın yokluğunda, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı Tahir Apaydın'ın katılımıyla, karar yüzüne karşı verilenler yönünden tefhimden (bugün) itibaren, karar yokluğunda verilenler yönünden tebliğ tarihinden itibaren on beş (15) gün içinde, Dairemize verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilip hâkime onaylatmak üzere zabıt katibine beyanda bulunmak veyahut da bir başka ilk derece ceza mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi ceza dairesi aracılığıyla dilekçe göndermek, ilgilinin cezaevinde bulunması halinde ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürlüğüne beyanda bulunmak veya bu hususta bir dilekçe vermek suretiyle, 5271 Sayılı CMK'nın 286 ve devamı maddeleri uyarınca Yargıtay ilgili Ceza Dairesi nezdinde TEMYİZ kanun yolu açık olmak üzere, süresinde verilen temyiz dilekçesi ile talep edildiği takdirde gerekçeli hükmün tebliğinden işlemeye başlayan 7 günlük süre içerisinde gerekçeli temyiz dilekçesi verilmesinin gerektiği, aksi halde temyiz başvurusunun reddedilebileceği ve temyiz edilmediği takdirde hükmün kesinleştirileği ihtaratıyla, mütalaaya uygun 09/12/2021 tarihinde oy birliğiyle verilenverilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —