15 Temmuz’dan sonra Tokat’ta başlatılan soruşturma daha önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na aktarılmıştı. FETÖ’nün kaymakamlar ve vali yardımcıları üzerindeki örgütlenmesinin ortaya çıkarılması yönelik soruşturmada artık sona doğru geliniyor.
Son bir yıl içinde bu konuda çokça yazıyı kaleme aldım.
Tokat’ta başlatılan ve dönemin başsavcısının görevden alınmasına neden olan soruşturmada savcılık örgütle bağı olan yüzlerce mülki idare amirinin varlığını tespit etmişti.
Gelişmeleri yakından izleyen gazeteci olarak, yaşananları okurlara aktarmaya çalıştım zaman içinde.
Tokat’ta başlayan süreçten bugüne kadar geçen dönemde, İçişleri Bakanlığı içerisinde kimlerin bu işlerle yakından ilgilendiğini de isim isim gündeme getirdim.
Sürecin tarafları şu ana kadar üç maymunu oynayıp sessizliklerini koruyorlar. Ancak zamanla bu isimler de yargının muhatabı olacak.
Tokat’ta elde edilen bilgilerin tam olarak soruşturmaya dönüşmemesi sebebiyle AKP içinde başlatılan tepkiler üzerine İçişleri Bakanlığı artık daha fazla durumu gizleyememişti.
Hele ki eski AKP milletvekili Mehmet Metiner’in sosyal medya paylaşımında İçişleri Bakanı Soylu’yu doğrudan hedef almasıyla birlikte tozlu raflarda bekletilen cemaatle bağı olan mülki idare amirleri dosyaları ele alınmaya başlandı.
Savcılık zaten kendi sürecini yürütüyordu. Fakat bakanlık haklarında iddia olan pek çok kaymakam ve vali yardımcısını görevde tutmaya ısrar ediyordu!
Nedeni bilinmez elbette, mutlaka bir gerekçesi vardır!
Bakanlık, tepkilerin yükselmesiyle birlikte geçen yıl haklarında iddia olan mülki idare amirlerine görevden el çektirmeye başladı. Onlarca kaymakam ve vali yardımcısı görevden alındı.
(Bu arada FETÖ sadece vali yardımcıları ve kaymakamlarda örgütlü değil. Cemaatle bağı olan valilerden henüz görevde olanlar var. Devlette bu isimlerin kayıtları mevcut.)
Buraya kadar anlattıklarım yeni değil. Kısa bir bilgi tazelemesi diyebiliriz.
Gelelim işin yeni boyutuna.
Uzun zamandır soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, haklarında araştırma yaptığı mülki idare amirleriyle ilgili hazırladığı iddianameleri birer ikişer mahkemelere göndermeye başladı.
Savcılığın soruşturma kapsamında üzerinde yoğunlaştığı konu “mahrem yapılanma” oldu.
Yani örgütün mülki idare amirlerini kontrol altına almakta kullandığı hücre sistemi.
Hatırlatmak gerekirse, mahrem yapılanma Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli İstihbarat Başkanlığı, Emniyet ve Jandarma teşkilatları ile Dışişleri Bakanlığı bünyesinde kullanıldığı belirlenen özel bir yöntem.
Bu kurumlarla hiç ilgisi olmayan, çoğunlukla cemaatin okullarında görev yapan öğretmenlerin iki ya da üç devlet görevlisinden sorumlu olduğu mahrem yapılanma, mülki idare sistemi içinde de mevcuttu.
Örgüt içinde “hususiler” olarak adlandırılan mahrem imamların koordine ettiği mülki idare amirlerinin, devlet göreviyle aynı zamanda cemaat içinde de nasıl faaliyet yürüttüklerini daha önce yine Büyüteç’te aktarmıştım.
İçişleri Bakanlığı bünyesinde açığa alınan isimlerin bir bölümü geçen ay bakanlıkça meslekten ihraç edildiler. Buna rağmen, halen açıkta olan epey kaymakam ve mülki idare amiri var.
İşte yavaş yavaş tamamlanmaya başlayan iddianamelerden birisine ulaşma imkânım oldu.
Hakkında iddianame hazırlanan isim Muş Vali yardımcısıyken görevden alınan ve ihraç edilen İdris Akça.
Akça, bakanlıkça görevden almaların başladığı Eylül 2020’de ilk partide açığa alındı.
Açığa alınan kadar sessiz sedasız devlet yönetiminde görev yapan ve kararnamelere tabi olarak farklı görev yerlerinde çalışabilen Akça’nın, hakkındaki iddiaya karşın Eylül 2020’ye kadar nasıl görevde kalabildiği de yanıtlanması gereken diğer bir soru kuşkusuz!
Akça, 17/25 Aralık 2013’ten önce sınava girip başarılı olan kaymakamlardan. İçişleri Bakanlığı’nın açtığı 99. Dönem Kaymakamlık Kursu’nu kazananlar arasında yer alan Akça, kurs kapsamında 2012’de ABD’ye gönderildi.
Bir ilave bilgi vereyim: 99. Dönem Kaymakamlık Kursu ile ilgili ilk soruşturmalar 15 Temmuz’dan hemen sonra Tokat’ta başlatıldı. 99. 100. ve 101. Dönem Kaymakamlık Kursu savcılığın merceği altındaydı. Yıl 2020’ye gelindiğinde Akça, ancak görevden el çektirildi.
Şimdi; 99. Dönem Kaymakamlık Kursu’na katılacak adayları kimler seçti? Kimlerin referansı vardı? Akça ve Akça gibiler nasıl oldu da dört yıl görevde kalabildi? Göreve devam etmesi / etmeleri kimlerin inisiyatifindeydi?
Devam ediyorum.
Akça hakkındaki iddianamede; FETÖ şüphelisi vali yardımcısının, mahrem imamların haberleşmede kullandığı “ardışık telefon araması” kapsamında mahrem imamınca arandığı bilgisine yer verildi.
Ayrıca Akça’nın, Temmuz 2010’da girdiği Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda (KPSS) cemaatin organizasyonu içinde yer aldığı tespit edildi.
Akça ile ilgili tespitler elbette bu kadar değil.
Dosya içinde ifade veren mülki idare amiri Murat Gökoğlu, savcılığa şu bilgileri aktardı:
“(…) 99. Dönem kaymakam adayı olarak Ankara Eğitim Daire Başkanlığında oryantasyon eğitimi sırasında İstanbul’da eğitim sırasında gördüğüm ve tanıdığım Ahmet Ziya Filizer ve Ömer Büyükergene isimli şahıslar yanıma gelerek ‘biz seni İstanbul’dan tanıyoruz, sen de bizi İstanbul’dan tanıyorsun, bir ev var, seni orada birisi ile tanıştıracağız, beraber sohbet ederiz, bir abi var. Bize dini sohbet verecek’ diyerek evine davet etti.
Bu şahıslar ile birlikte Balgat semtinde bulunan MHP Genel Merkezi’ne yakın bir bölgede bulunan eve gittik. Bu evde kendini Faruk olarak tanıtan daha sonra mahkeme aşamasında gerçek isminin Mustafa Güzel olduğunu öğrendiğim şahıs, ‘bundan sonra bizimle kendisinin ilgileneceğini, artık makam mevki sahibi insanlar olduğumuzu, manevi değerlerimizi korumamız gerektiğini, bozulmamamız gerektiğini’ söyledi. ‘Bize sizin gibi insanlar gerekiyor’ dedi.
Bu evde; Ahmet Ziya Filizer, Ömer Büyükergene, İdris Akça, Hasan Günaydın, Hasan Sadebıyık, Sadettin Doğan ve benim bundan sonra aralıklı zamanlarda görüşeceğimizi söyledi. Bu eve oryantasyon sırasında bir ya da iki kez gittim. Bu evde bu şahıslar dışında kimseyi görmedim.
2011 Mayıs’ta kaymakam vekili olarak göreve başladım. Burada kaymakamlığı ait konutta kaldım. Zaman zaman ailemde yanıma geldi. Burada 5 ay kaldım. Burada yapıya mensup olduğunu bildiğim yukarıda isimlerini saydığım 7 kişilik grup ile kendi adımıza telefonlar ile irtibat kurardık.
Bu sohbetler genelde iş ile alakalı olurdu. Yapıya ait sohbet olmazdı aramızda. Ancak yapıya mensup İbrahim Savaş olarak hatırladığım Mülkiye Müfettişi olan şahıs, Sadettin Doğan, ben, İdris Akça ve Hasan Sadebıyık’ı ziyaret etti. Bu şahsın Denizli ‘de görüşmek istediğini Hasan Günaydın söyledi. Bu şahıslar ile birlikte dışarıda yemek yedik. Bizimle tanışmak için gelmiş, aramızda yapıya dair konuşma, faaliyet olmadı.
Daha sonra Ankara’da bu şahsı dil kursunda eğitiminde iken görüştük. Bu görüşmeler, Ahmet Ziya Filizer ve Ömer Büyükergene isimli şahısların ikamet ettiği Demetevler’de bulunan evde gerçekleşti. Bu evde, yine 7 kişilik yapıya mensup kişiler vardı.
Amerika’ya 2012’de bakanlığın görevlendirmesi ile gittim ve burada 99. Dönem kaymakam adaylarından; Virginia Grubu: Adem Can, Bünyamin Bilgin, ben, Adnan Karaosmanoğlu (Grup Sorumlusu), İdris Akça, Ahmet Ziya Filizer, Ömer Büyükergene, Nazlı Doğan ya da Demir, Sadettin Doğan ve Hasan Günaydın olmak üzere 10 kişiydi.
Bizi burada ismini Muammer olarak bildiğim soy ismini bilmediğim bakanlığın anlaşmış olduğu bir kişi karşıladı. Bu kişinin görevi oradaki okul ile bizim aramızdaki bağlantıyı sağlamaktı. Bu eğitim sırasında Muammer Bey’in yönlendirmesi ile ev tuttuk. Ben bu evde eşim ile beraber kaldım. Bu kurs, 10 ay kadar sürdü. Bu süreçte Hasan Günaydın ‘bizi biri ile görüştüreceğini’ söyledi.
İdris Akça, Ahmet Ziya Filizer, Ömer Büyükergene, Sadettin Doğan, Hasan Günaydın ve ben, bizi tanıştırmış olduğu Asım isimli, Çorumlu, kır saçlı, orta boylu, 40 yaşlarında yapıya mensup kişi ile ayda bir kez Ahmet Ziya Filizer’in evinde toplanırdık. Bu toplantılarda dini sohbetler ediyorduk. Fetullah Gülen’e ait kitaplar okunur, videolar izlenirdi. Türkiye’de Mustafa Güzel’in yürüttüğü görevi burada Asım isimli şahıs yürüttü. Ben bu şahısla telefonla bire bir irtibat kurmadım. Bu şahısla irtibatı grup sorumlumuz Hasan Günaydın sağlardı. (…)
Hakkında iddianame hazırlanan şüpheli Akça, hakkındaki iddiaları kabul etmedi.
Ancak, delilleri değerlendiren savcılık, Akça hakkında şu değerlendirmeyi yaptı:
(…) Şüpheli savunmasında atılı suçlamayı inkâr etmiş ise de, şüphelinin, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü tarafından başkaları üzerine alınmış ve örgütün o bölgedeki en üst yetkilisi tarafından örgütsel mahiyette görüşme yapması gereken kişilere (mahrem sorumlular) verilmiş olan GSM hatları ile 2010 ile 2011 yılları arasında görüşme kayıtları bulunduğundan,
Şüpheli alınan ifadesinde bu görüşmelere bir açıklama getirememiştir. Örgütün, mahrem sorumlular tarafından kullanılan operasyonel GSM hatlarının sadece örgütsel görüşmelerde kullanılması yönünde talimat verdiği yapılan çalışmalar neticesinde tespit edilmiştir.
Şüphelinin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü Mülkiye yapılanması kapsamında örgüt mahrem sorumluları ile haberleşme yöntemi olan büfe, ankesör, sabit hattan ardışık/periyodik olarak arandığından ve yine şüphelinin savunmasının aksine örgütsel sohbet programlarına ve toplantılarına katıldığı etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan Murat Gökoğlu’nun ifadesinden anlaşıldığından, şüphelinin savunmasına itibar edilemeyeceği,
Şüphelinin, kullanımında olan GSM hattı üzerinden Mülkiye teşkilatı mahrem sorumlusu ile görüşmelerinin; örgütün, gizlilik derecesi yükseltildiği için 2014 yılından itibaren operasyonel GSM hatlarının iade edilerek artık kullanılmaması, yine akıllı telefonların yaygınlaşması ile birlikte teknolojiden faydalanılarak örgüt yönetici ve üyelerince internet üzerinden görüşmeler yapılması yönündeki talimatlarına uyarak sonlandırdığı,
Dolayısıyla şüphelinin FETÖ/PDY Silahli Terör Örgütü ile 2010 yılında başlayan ilişkisinin devam ettiğinin değerlendirildiği (…) “
Savcılık değerlendirmesine bakıldığında, Akça’nın görevden alındığı 2020 Eylül ayına kadar örgütle ilişkisi devam ediyor.
Diğer bir deyişle, örgütle bağı devam ederken aynı zamanda İçişleri Bakanlığı’ndaki devlet görevine devam ediyor!
Ayrıca henüz Ankara’daki kurs sırasında mülki idare amir adaylarıyla örgütün rahatça temas kurduğu anlaşılıyor.
O dönem görevde olup bu temaslara göz yumanlar, şimdilerde neredeler acaba?
Yine soralım:
Ne demişti İçişleri Bakanı?
“Bir tek FETÖ’cüyü göreve getirmişsem, bir tek FETÖ’cü göreve geldiyse ve bu söylenmiyorsa, bu ülkemize ihanettir. Ben getirmişsem ben ihanet ediyorumdur.”
Kendisinin imza attığı kararnamelerle göreve gelen, tayin olan, atanan mülki idare amirleri arasında onlarca FETÖ bağı olan kaymakam ve vali yardımcısı çıktı!
"Herkesin içi rahat olsun, uçan kuştan haberimiz var" diyen İçişleri Bakanı Soylu’nun, kendisini ve bakanlığını doğrudan ilgilendiren bu işlerden haberinin olmaması mümkün mü?
İnternette FETÖ’nün en kudretli savcısı Zekeriya Öz’e methiyelerde bulunduğu kayıtları dolaşan Soylu’nun, ülkenin en gelişmiş iki istihbarat kuruluşuna sahip olmasına rağmen hem de.
Yarın bu konuya devam edeceğim."
TOLGA ŞARDAN/T24